ATİNA AKROPOLİSİ GEZİ REHBERİ & TÜYOLARIMIZ
Akropolis, Atina’nın, hatta Yunanistan’ın, simge yapısı. Kelime anlamı olarak “yukarıdaki şehir” anlamına gelen bölge gerçekten de şehrin en tepelik noktalarından birine kondurulmuş bir dizi antik yapıdan oluşuyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki bu bölgenin kendisi ve eteklerindeki yerleşimler başlı başına Atina’ya gelme sebebi. O nedenle de sindire sindire, mümkünse rehberli turlarla gezmenizi tavsiye edeceğimiz bir bölge. Biz de bu şekilde gezdik ve antik dünyaya dair kafamızdaki tüm sorulara cevap bulduk, dönemler arasındaki neden sonuç ilişkilerini daha rahat anlamlandırabildik. İsterseniz katıldığımız turu buradan inceleyebilirsiniz. Biz her halükarda elimizde ne varsa hepsini sizlerle paylaşıyoruz.
Atina’da gezilecek tüm yerleri ve nerede ne yenir gibi sorularınızın cevabını ise Atina’da Gezilecek Yerler yazımıza bulabilirsiniz.
Atina Akropolisi Gezi Tüyolarımız
Kuyruklarda Vakit Kaybetmemek İçin Biletlerinizi Online Alın
Dediğimiz gibi Atina Akropolisi çoğunluk için Atina’ya asıl gelme sebebi. O nedenle de hangi mevsim giderseniz gidin, kapısında bilet sırası beklememek için biletinizi gelmeden önce online olarak almanızı tavsiye edeceğiz. Atina Akropolis’ine giriş biletinizi online almak için tıklayın.
Bir de Akropolis’e ek olarak şehirde gezilemesi gereken diğer antik eseri ve arkeolojik sit alanını kapsayan Akropolis + 6’lı arkeolojik sit alanı combo bir bilet var. Eğer rehberi turla gezmeyecekseniz, bu bileti almak hepsini tek tek almaktan çok daha ekonomik olacaktır. Akropolis ve 6’lı arkeolojik sit alanı combo bileti almak için tıklayın.
Büyük Resmi Görmek İçin Atina Akropolisi’ni Rehberli Turlarla Gezin
Atina Akropolisi’ni gezeceklere en büyük tavsiyemiz bir rehber eşliğinde gezmeleri olur. Biz rehberli turla gezmeseydik baktığımız tarihi kalıntıları internetten okuduklarımızla anlamlandırabilir miydik emin değiliz. Burası katman katman, çağ çağ, uygarlık uygarlık örülmüş, birbirinin üstüne inşa edilmiş çok değerli bir sit alanı. İlgilenenler için bizim de katıldığımız rehberli Atina Akropolis’i turu biletini de buraya koyuyoruz.
Eğer rehberli turunuzu bir de Akropolis Müzesi ile birleştirmek isterseniz Akropolis + Akropolis Müzesi rehberli turunu almanızı öneririz böylesi daha ekonomik olur. Biz de bir daha gelseymişiz bu bileti alırmışız çünkü iki bölgeyi de ayrı ayrı rehberli turla gezdik ancak ayrı biletlerle. Akropolis + Akropolis Müzesi rehberli tur bileti almak için tıklayın.
Rehberli Turla Gezmeyecekseniz Rotanızı Bu Şekilde Oluşturun
Eğer yine de rehberle gezmek istemezseniz veya turla gezecek kadar vaktiniz yoksa, o zaman rotanızı şu şekilde belirlemeniz en akıllıcası olur: Plaka’dan yürüyerek Areopagus Hill’e ulaşın buradan şehir ve Akropolis manzarasına baktıktan sonra Akropolis’e kuzey girişinden giriş yapıp sırası ile Nike Tapınağı, Propylaea, Erechtheion, Partenon’u, Herodes Atticus Odeon’u, Asklepios Tapınağı’nı, Stoaları, Dionysos Tiyatrosu’nu görerek Güney girişinden çıkmanız. Böylece rotanın sonunda sizi Akropolis Müzesi bekliyor olacak. Rehberli turlar ise genellikle bunun tam tersi bir rota izleyerek güney girişinden Akropolis’e giriş yapıyor çünkü güney girişine metro ile ulaşım var ancak bizce kuzey girişinden şehre girmek daha güzel bir deneyim sunuyor. Yine de bu girişin de aşağı girişe oranla daha kalabalık olduğunu söylemeden geçemeyiz.
Akropolis’e Ne Kadar Vakit Ayırmak Gerekiyor?
Turla gezecekseniz zaten ortalama 2,5-3 saatte tüm bölgeyi gezmiş oluyorsunuz. Turla gezmeyecekseniz de en az 1,5 saat Akropolis’e, 1 saat de Akropolis Müzesi’ne ayırmanızı tavsiye ederiz.
Akropolis’i Ücretsiz Gezmek Mümkün Mü?
Akropolis, 6 Mart yani Melina Mercouri Günü’nde, 18 Nisan yani Uluslararası Anıtlar Günü’nde, 18 Mayıs Uluslararası Müzeler Günü’nde, Avrupa Kültür Mirası Günleri kapsamında eylül ayının son hafta sonu, 28 Ekim Ohi Günü’nde ve 1 Kasım-31 Mart tarihleri arasında her ayın ilk pazar günü ücretsiz gezilebiliyor.
Rahat Ayakkabılar Ve Kıyafetler Giyin
Akropolis bölgesi bol miktarda yürüyüş, engebeli arazi ve kaygan olabilecek toprak zemin içerdiği için rahat ve kaymayan ayakkabılar ile içinde rahat edeceğiniz kıyafetler tercih edin.
Atina Akropolisi’ni Ziyaret Etmek İçin En İyi Zaman Nedir?
Atina’da yaz tıpkı İzmir’deki gibi uzun sürüyor. Yaz mevsimi mayıs sonu başlayıp ekime kadar uzanıyor. Bu aylar arasında kalan her zaman Atina’nın yüksek sezonu sayılıyor ve eğer bu dönemde Atina’daysanız, şehrin turistlerle dolup taştığı dönemdesiniz demektir. Eğer daha sakin bir Akropolis gezisi yapmayı umuyorsanız, şehre kasım-nisan arasında gelmenizi tavsiye ederiz. Ancak genel olarak kalabalıkları elimine edebilmek adına Atina Akropolisi’ni ziyaret etmek için en iyi zaman sabahın erken saatleri. Akropolis’in en yoğun olduğu zamanlar ise saat 11.00 ile 13.00 arası. Bizce bu saat aralığından özellikle kaçının. Ziyaretinizi öğleden sonra geç saatlere planlıyorsanız, Akropolis’ten gün batımını da yakalamayı hedefleyebilirsiniz.
Akropolis’i Yazın Gezecekseniz Dikkat!
Yazın Akropolis’i gezmek gerçekten de tam bir zorlu mücadele. Çünkü güneş tam tepenizdeyken siz de neredeyse hiç gölgelik olmayan bir tepelikte keçi gibi geziniyor oluyorsunuz. İçeriye su dışında herhangi bir yiyecek içecek sokmak da yasak. Üstelik en yakın su satan büfe de siz yukarıya tırmandıktan sonra çok uzakta kalmış oluyor. Bu nedenle Akroplis’e tam öğle sıcaklarında gelmek yerine ya sabah ilk iş hava daha da fazla ısınmadan ya da öğle sıcakları geçerken akşam üzeri saatlerde gelin. Yanınıza mutlaka bir şişe su alın. Ayrıca sıcaklardan korunmak için güneş kremi sürmeyi ve şapka takmayı da ihmal etmeyin. Biz Akropolis’e ilk kez temmuz ayında ikinci kez ise ekim ayında geldik. Gerçekten de ekimde Akropolis’i gezmek ile temmuzda Akropolis’i gezmek arasında çok büyük konfor farkı var.
Herhangi Bir Fiziksel Engeliniz Varsa
Akropolis inmeli çıkmalı hafif eforlu bir yer. Eğer herhangi bir fiziksel engeliniz varsa kuzeydeki ana girişten yaklaşık 350 metre mesafede tekerlekli sandalyeli ve engelli kişilerin kullanımına uygun bir asansör bulunuyor. Ancak asansör kullanıcılarının önceden giriş görevlileriyle iletişime geçmesi gerekiyor. Aynı zamanda yine herhangi bir fiziksel engeli bulunan ziyaretçiler Akropolis içinde golf arabalarını kullanabiliyor.
Gezinizi Akropolis’in Kapalı Olduğu Ender Günlere Denk Getirmeyin
Alan haftanın her günü sabahları 08:00’de açılıp yazın 18:30’da, kışın ise 17:00’de kapanıyor. İstisnai bir durum olmadıkça kapalı olduğu çok az zaman var: 1 Ocak, 25 Mart, 1 Mayıs, Paskalya Pazarı, 25 ve 26 Aralık. Gezinizi bu tarihlere kesinlikle denk getirmemeye dikkat edin yoksa şehrin en önemli yerini görmeden dönmüş olursunuz.
Akropolis Manzaralı Teras Bar’larda Güneşi Batırmayı Unutmayın
Atina’ya ilk kez geliyorsanız, şehrin teras barlarından birine gün batmadan kurulup Akropolis manzarasına karşı güneşi batırmanız şart. Bu konuda mekan önerilerimizi Atina Mekanları yazımızda bulabilirsiniz ama burada da bir iki tane öneri vermeden geçmeyelim: Bu fotoğrafın çekildiği bar Couleur Locale. Hem turistlerin hem de şehrin yerellerinin uğrak yeri. Konum için tıklayın. Kapak fotoğrafının çekildiği yer ise meşhur A for Athens otelinin teras barı. Burası sadece turistlerin geldiği Atinalıların takılmadığı yerlerden ama ne yalan söyleyelim Akropolis manzarası Monastraki Meydanı ile birleşince fotoğraf karesi daha bir güzelleşiyor. Konum için tıklayın.
Atina Akropolisi Tarihi
Akropolis Nedir?
Akropolis, Antik Yunan kentlerine dair genel bir terim olarak “yukarıdaki şehir” anlamına geliyor. Şehrin en önemli en kutsal tapınaklarının ve ibadet yerlerinin bulunduğu bu akropolisler, surlarla çevrili ve tepelik bir alanda olduklarından dolayı şehrin aynı zamanda en korunaklı yerleri. İşte insanların tapındıkları tanrı ve tanrıçalara daha yakın olmak amacıyla şehre hakim bir konumda inşa ettikleri bu akropolislerin en ünlüsü de Atina Akropolisi. Kendisi belki de dünyanın en meşhur, en çok turist çeken antik sur içi anıtsal kompleksi ve evrensel kültür mirası. Şehrin dışında veya çepherinde değil de tam göbeğinde olması ise onu çok daha erişilebilir kılıyor. Tarihi boyunca savaşlar, bombardımanlar, yangınlar, depremler, yağmalamalar, renovasyonlar derken türlü badireler atlatarak günümüze kadar gelebilmiş akropolisin surları içinde çoğu M.Ö. 5. yüzyılda inşa edilmiş olan Parthenon, Athena Nike Tapınağı ve Erechtheion gibi başta şehrin koruyucu tanrıçası Athena olmak üzere tanrıları onurlandırmak, onların lütfunu ve korumasını dilemek için yapılmış tapınaklar bulunuyor. Bu tapınaklar, dini törenlerde, kurban ve adak ritüellerinde, toplumsal etkinliklerde ana mekan olarak işlev görüyormuş.
Akropolis’te Görülecek Ne Var?
Bugün Atina Akropolisi’ne geldiğinizde görebileceğiniz yapılar Partenon, Erechtheion ve Athena Nike adında üç tane kutsal tapınak, bir odeon bir tiyatro, bir stoa, bir Asklepios kutsal alanı ve Akropolis’in anıtsal giriş kapısı Propylaea.
Akropolis Nasıl İnşa Edildi? Yunanistan İçin Önemi Nedir?
Bugün baktığımız Atina Akropolisi, yüzyıllar boyunca dönüşümler geçire geçire bugüne gelmiş bir ören yeri. Başlangıçta Cilalı Taş Devri’nde yerleşime açılan alanda ilk olarak Tunç Çağı’nda Mikenliler yapılar inşa etmiş. Partenon, Nike Tapınağı ve Erechtheum gibi en önemli ve ikonik yapılar ise MÖ 5. yüzyıla tarihleniyor. Zaten MÖ 5. yüzyıl da “Atina’nın Altın Çağı” kabul ediliyor. Çünkü o dönemde Perslere karşı büyük ve beklenmedik bir zafer kazanan Atina, Sokrates, Platon, Demosthenes gibi filozofları, alimleri, sanatçıları, yetenekli mimarları, heykeltıraşları ve ustaları şehirde toplayan hükümdar Perikles ile bölgedeki birincil dini, politik ve kültürel merkez haline geliyor. Kendisi için Atina’yı, ülkenin en önemli şehri haline getiren isim diyebiliriz. Bugüne kadar çağdaş dünyanın ve onun değerlerinin temelini oluşturan demokrasi, felsefe, tiyatro, ifade özgürlüğü gibi kavramların temelinin bu tepede atıldığını söylemek yanlış olmaz.
Elbette Helenistik ve Roma dönemlerinde birçok yapı yenileniyor. Öyle ki Partenon, Bizans döneminde bir kiliseye dönüştürülüyor, Osmanlı döneminde ise garnizon olarak işlev görüyor. Hatta Erechtheion da Osmanlı döneminde harem olarak kullanılıyor. Çok sonra alanın orijinalliğini ortaya çıkarmak ve özüne döndürmek için Atina Akropolü’ndeki Osmanlı, Fransız ve Bizans unsurları bir bir temizleniyor. Şu an ise en az 2500 yıldır ayakta olan bu bölge döneminin Atinasının gücünün, zenginliğinin ve kültürel başarılarının simgesi olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde ve koruma altında.
Akropolis’in Mimarisi
Şehrin silüetinde güzel bir detay olan Atina Akropolisi’nde, kimisi Dorik kimisi İyon üslubundaki sütunlarla çevrili çeşitli tapınak yapıları bulunuyor. Döneminin Iktinos, Kallikrates, Mnesikles gibi ünlü mimarları ile Pheidias, Alkamenes, Agorakritos gibi heykeltıraşlarının emekleri, hükümdar Perikles’in vizyonu ve Atina halkının özverili çalışmalarının ortak ürünü olan Akropolis mimarinin doğal bir alanda, kayalık bir tepede ortaya çıktığı en kıymetli miras. Atina Akropolis’inin mimarisi o kadar eşsiz ki sadece kendi çağdaşı olan antik kentlerdeki diğer akropolisleri etkilemekle kalmamış aynı zamanda ondan yüzyıllar sonrasında inaş edilecek Neo-Klasik yapılara da ilham olmuş.
Atina Akropolisi’nde Gezilecek Yerler
Partenon Tapınağı
Akropolis bölgesinin, tüm o ikonik Atina fotoğraflarını süsleyen meşhur noktası Partenon Tapınağı. Akropolis’in zirvesinde yükselen Partenon, şehre de ismini veren bilgelik, sanat, zanaat, savaş stratejisi tanrıçası, Zeus’un kızı Athena’ya adanmış bir tapınak. Bugün günümüze ulaşan Partenon’dan önce, Akropolis’in tepesinde Eski Partenon adı verilen daha eski bir yapı bulunuyormuş. Ancak ibadet yeri ve hazine dairesi görevi gören bu yapı Perslerin Atina’yı işgalinden sonra yıkılmış. Persleri kovan Atinalılar zaferlerini kutlamak ve bu savaşta onlara yardım tanrılara minnetlerini sunmak amacıyla MÖ 447’de Partenon’un inşasına başlıyor. Tapınak M.Ö. 438 yılında tamamlanıp ibadete açılıyor ancak dekoratif çalışmalar ve heykel yerleştirmesi nedeniyle yapımı M.Ö. 432 yılına kadar devam ediyor. Zamanla bu devasa tapınak, Atina’nın özgürlüğünün, Antik Yunan ve Atina demokrasinin günümüze kadar gelebilmiş en önemli sembolü haline geliyor.
Partenon’un Mimarisi
Dor mimari tarzı kullanılarak MÖ 5. yüzyılda inşa edilen Partenon ismi “bakire tanrıçanın tapınağı” anlamına geliyor. Tapınak aynı zamanda meşhur altın oranın da ilk uygulandığı yerlerden biri kabul ediliyor. Tasarımında ve uygulamasında mimarlar Ictinus ve Callicrates ile heykeltıraş Phidias’ın dokunuşları var. 69,5 X 30,9 metre ölçülerindeki tapınağın orijinalinde önde 8, yanlarda 17’şer adet Dor sütunu yer alıyor. Her sütunun yüksekliği ise 10,4 metre.
Tapınağın merkezinde bir zamanlar 12 metre uzunluğunda, altın ve fildişinden yapılma, Phidias’ın ustalık eseri sayılan bir Athena heykeli yükseliyormuş. Yaklaşık 1.100 kilo ağırlığında olduğu tahmin ediliyor. Bu başyapıt günümüze gelemeden kaybolmuş olsa da madeni paralar ve mücevherler üzerinde bir zamanlar nasıl bir şeye benzediği görülebiliyor. Athena bu heykelde sol elinde bir mızrak tutarken ayaklarının yakınında bir kalkan duruyor. Sağ elinde ise Zafer Tanrıçası Nike’ı tutuyor.
Partenon’un dış duvarlarında 92 adet metop bulunuyor. Metop, klasik mimaride Dor frizinin iki triglif arasındaki boşluğu dolduran dikdörtgen veya kare bir mimari element. Tapınağın batı tarafında bulunan metoplar, Antik Yunanlılar ile Amazonlar arasındaki efsanevi savaşları, doğu cephesindeki metoplar devler ve tanrılar arasındaki savaşları, kuzey taraftaki metoplar Truva Savaşı’nı, güney taraftaki metoplar ise Lapitler ile at adamların arasındaki savaşı tasvir ediyor.
Partenon’un iç kısmında yer alan ve bugün büyük kısmını Akropolis Müzesi’nde görebildiğimiz İyonik frizlerinde ise Panathenaik alayının Akropolis’e gidişi tasvir ediliyor. Her dört yılda bir gerçekleştirilen bu özel geçit töreninde Atinalıların Yunan tanrıçası Athena’yı onurlandırdıkları görülüyor. Partenon’un iki cephesinde üçgen alınlıklar yer alıyor. Doğu cephesindeki alınlık, Yunan tanrıçası Athena’nın doğuşunu, diğer tanrı ve tanrıçaların da buna tanık olduğunu gösterirken batı cephesindeki alınlıkta ise Athena ile deniz tanrısı Poseidon’un, Atina da dahil olmak üzere tüm Attika bölgesinin kontrolünü ele geçirme mücadelesi tasvir ediliyor.
Önce Kilise Sonra Camiye Çevrilen Partenon
1208 ile 1258 yılları arasında, Bizans’ın Yunanistan’ı ele geçirmesi ve Yunan tanrılarına tapınmayı yasaklamasının ardından Partenon, bir Hıristiyan kilisesine dönüştürülüyor. 1458’de Osmanlı İmparatorluğu bölgeyi Bizans’tan alınca da onlar da kiliseyi camiye ardından da cephaneliğe dönüştürüyor. Tapınak bir çatışmada top mermileriyle bombalandıktan sonra ağır hasar görüp kaderine terk ediliyor.
The British Museum’daki Elgin Mermerleri’nin Hikayesi
Tapınağa dair orijinal kalıntıları Akropolis Müzesi’nde ve 19. yüzyılda döneminin Osmanlı valisince Britanya Büyükelçisi Lord Elgin’e satılıp götürüldüğü Londra’daki British Museum’da sergileniyor. “Elgin Mermerleri” diye geçen eserlerin aidiyetleri konusu halen daha iki ülke arasında bir tartışma konusu yaratıyor. Hatta Lord Elgin’in eserleri ülke dışına çıkarmaya izni olup olmadığının bile şaibeli olduğu düşünülüyor. Tıpkı Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergilenen, İzmir’deki Bergama Antik Kenti’nden gitme eserlerde olduğu gibi…
Yeniden Ayağa Kaldırılan Partenon
Nihayet 1975’te Yunan hükümeti Akropolis ve Partenon’un restorasyon projesini başlatıyor. Harabelerdeki her bir kalıntı incelenip tek tek orijinal konumlarına yerleştiriliyor. 2008’de Akropolis Müzesi açılıp İngiltere’deki British Museum’a götürülen parçalar da alçı dökümden replikalar olarak sergileniyor. Konum için tıklayın.
Erechtheion
Erechtheion Atina Akropolisi’nde yer alan bir diğer önemli yapı. En bilinen bölümü ise kadın-sütunları yani Karyatid Heykelleri. Mimar Mnesikles tarafından tasarlanan tapınak MÖ 5. yüzyılın sonlarında, Persler tarafından MÖ 6. yüzyılda yıkılmış başka bir Athena tapınağının bulunduğu yere inşa ediliyor. Aslında yapının hikayesi şehrin hikayesi sayılıyor. Bu hikayeyi yerinde rehberden dinlemekse güzel bir deneyim.
Erechtheion adını Antik Yunan’da Atina Kralı olan Erechtheus’tan alıyor. Yunan mitolojisine göre, Athena ile Poseidon arasında şehrin himayesi konusunda anlaşmazlık yaşanıyor. İki tanrı Atina ve Atina’nın da içinde bulunduğu Attika bölgesinin kontrolü için mücadeleye giriyor. (Bu mücadele yukarıda bahsettiğimiz Partenon’un üçgen alınlığında tasvir edilen mücadele). Bu mücadele sırasında denizlerin tanrısı ve Zeus’un kardeşi Poseidon üç dişli mızrağını Akropolis’e vurarak bir tuz kaynağı meydana getirirken, bilgelik, sanat, zanaat, savaş stratejisi tanrıçası, Zeus’un kızı Athena da mızrağını yere değdirerek topraktan bir zeytin ağacı çıkarıyor. Yunan ekonomisinin temelini oluşturan ve Yunan yaşam tarzının sembolü olan zeytin, tuza göre daha değerli bir adak olarak görülüyor ve böylece Athena kazanan taraf oluyor. Şehrin ismi de işte bu yüzden Athens/Atina, şehrin koruyucu tanrısı da Athena. Bu ikilinin mücadelesine ise baş tanrı Zeus son noktayı tapınağın çatısa indirdiği bir şimşekle son veriyor. Bugün Zeus’un yolladığı şimşeğin açtığı delikten sızan ışık görülebiliyor. Her ne kadar mücadele içinde olsalar da Erechtheion Tapınağı’nda her iki tanrıya da aynı çatı altında tapınılıyor. Sonradan bu ikiliye, tapınağa adını veren Atina’nın ilk kralı Erechtheus da ekleniyor.
Bugün buraya geldiğinizde tanrıça Athena tarafından Atinalılara armağan edilen kutsal zeytin ağacını görebiliyorsunuz. Elbette o ağaç o ağaç değil ama yine de anlatı ile paralel bir peyzaj bulmak çok güzel. Şu an alanda bulunan ağacın, Kraliçe Victoria’nın torunu Prusyalı Sophia tarafından dikildiği iddia ediliyor. Yapının mimarisi asimetrik ve sıra dışı, düzensiz bir yapıda. Erken Bizans Dönemi’nde kilise, sonrasında Psikopos Sarayı, Osmanlı Dönemi’nde ise harem lojmanı olarak kullanılmış. Yunan Bağımzıslık Savaşı’nda büyük hasar görmüş. Sonrasında zaten pek çok restorasyona da uğramış ve büyük ölçüde de korunmuş diyebiliriz.
“Bakireler Sundurması” denilen yerdeki Karyatid Heykelleri yapının en ünlü ve önemli bölümü. Burada bulunan karyatidler orijinaller değil replikalar. Orijinallerin beş tanesi Akropolis Müzesi’nde, bir tanesi ise The British Museum’da sergileniyor. Efsaneye göre İngiltere’ye götürüldüğü zamandan beri diğer 5 Karyatid, giden kız kardeşleri için ağlarmış 🙁 Konum için tıklayın.
Athena Nike Tapınağı
Atina Akropolis’indeki üçüncü ve son önemli yapı Athena Nike Tapınağı. MÖ 427-421 yılları arasında inşa edilen tapınak, Akropolis’teki ilk İyon yapısı ve tapınaklar arasında en küçük olanı. Mimar Kallikrates tarafından tasarlanan yapı Yunan mitolojisinde zafer tanrıçası olduğuna inanılan Athena’nın bir versiyonu olan Athena Nike’ye ithaf edilmiş. MÖ 480’de Persler tarafından yıkılan eski bir Athena tapınağının kalıntıları üzerine inşa edilen bu yeni tapınak da Osmanlı tarafından yıkılmış. Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından 19. yüzyılda yeniden yapılmış. Her ne kadar elden geldikçe aslına uygun olarak ayağa kaldırılmaya çalışılmış olsa da bazı taşları, kabartmaları, parapetin ve frizin bazı bölümleri kaybolmuş durumda. Frizin günümüze kalan parçalarını Akropolis Müzesi’nde görebiliyorsunuz. Her zaman kanatlı şekilde tasvir edilen Athena Nike’ı çeşitli anlarda gösteren frizin en ünlü kısmı tanrıçanın çıkan sandaletini giymeye çalıştığı kısım. Konum için tıklayın.
Herodes Attikus Odeonu
Herodes Attikus Odeonu, Atina Akropolis’inin güney yamacında bulunan antik bir Roma tiyatrosu. Herodes Attikus bir aristokrat, sofist ve Roma senatörü. Kendisi eşi Rigilla’ya ithafen MS. 160-174 yıllarında bu tiyatroyu inşa ettiriyor. Zamanında 5.000’e kadar seyirciyi ağırlayabilen tiyatronun orijinalinde bir kısım ahşapmış, şimdiyse siyah beyaz karo mermerle kaplı bölümü orjinal olarak kalmış. Günümüzde de burada etkinlikler düzenlenmeye devam ediyor. Bu tarihi sahnede performans sergileyenler arasında Placido Domingo, Jose Carreras, Zorba film müziklerinin bestecisi Mikis Theodorakis gibi ünlü isimler var. Konum için tıklayın.
Dionysos Tiyatrosu
Dionysos Tiyatrosu MÖ 4. yüzyılda inşa edilmiş küçük, antik bir tiyatro. O dönemde şarap ve tiyatronun tanrısı Dionysos’a adanmış ve Dionysos Şenlikleri için kullanılırmış. Dünya’nın en eski tiyatrolarından biri. O nedenle de Yunan tiyatrosunun doğduğu yer olarak kabul ediliyor. Euripides ve Sofokles’in Yunan trajedileri, yaklaşık 20.000 kişiyi ağırlayabilen, antik Atina kentinin en büyük kamusal alanı olan bu tiyatroda sahnelenmiş. Halen daha tiyatroda zaman zaman konser ve etkinlikler yapılıyor. Konum için tıklayın.
Propylaea
Akropolis’e girerken merdivenlerini çıkıp geçeceğiniz, Akropolis’in girişini koruyan devasa kale kapısına Propylaea deniyor. Propylaea sizi içeride bekleyen ihtişama geçiren bir ana geçit görevi görüyor. İçeri girmek için acele etmeyin ve Propylaea’da olmanın ve az sonra bir zamanlar kutsal sayılan bir alana girecek olmanın tadını çıkarın.Konum için tıklayın.
Asklepios Tapınağı
Bergama Antik Kenti’ni gezdiyseniz eğer hatırlayacaksınız, Antik Yunan’da şifa tanrısı Asklepios’a adanmış şifahaneleri, hekimliğin simgesi yılan hikayesini hatırlarsınız. İşte Atina Akropolis’indeki Asklepios Tapınağı’da hastaların dertlerine çare aradığı, tedaviye geldiği, eğer tedavi olup iyileştiyse Asklepios’a adaklar adadığı yer. MÖ 419-18 yıllarında kurulan şifahane ve tapınakta hastalar su ve uyku terapileri alırmış. Hastalar vücutlarında iyileşmesini istedikleri veya iyileşen bölgelerin mermer adaklarını Asklepios Tapınağı’nın duvarlarına asar, şükranlarını sunarmış. Bugün Akropolis Müzesi’nin birinci katında Asklepios Tapınağı’ndan çıkan mermer vücut parçalarını görebilirsiniz. Kimisi bir kulak, kimisi bacak, kimisi göğüs…Konum için tıklayın.
Eumenes II Stoası
Diyonysos Tiyatrosu ile Herodes Attikus Odeon’una yakın konumda bulunan ve MÖ 2. yüzyılda Kral II. Eumenes adına inşa edilmiş olan bu stoa, tiyatrolarda görev alan sanatçıların kostüm değişiklikleri yapabilecekleri, dekorları muhafaza edebilecekleri veya rollerini beklerken dinlenebilecekleri bir kulis olarak işlev görüyormuş. Günümüze stoanın tamamı değil bir kısmı ulaşabilmiş. Konum için tıklayın.
Beulé Kapısı
İsmini onu 1852’de keşfeden Fransız arkeolog Ernest Beulé’den alan Beulé Kapısı, şehri Propylaea’ya bağlayan ilk kapı. Roma döneminde MÖ 3. yüzyılda yapılmış. Aslında bir nevi Akropolis’in dış kapısı diyebiliriz. Konum için tıklayın.
Atina Akropolis’i Çevresinde Gezilecek Yerler
Akropolis Müzesi
Akropolis Müzesi, Akropolis Tepesi’nden çıkan buluntuları sergileyen geniş koleksiyona sahip kesinlikle gezmelisiniz diyeceğimiz bir müze. Özellikle de Akropolis’i gezip akabinde burayı gezmenizi tavsiye ederiz böylece alanda gördüklerinizin etkisi ve rehberinizden edindiğiniz bilgiler tazeyken müzeyi daha büyük keyifle turlayabilirsiniz. Müzenin kuruluşu aslında 1874’lere dek uzanıyor ancak bu müzenin ismini Yeni Akropolis Müzesi diye duyarsanız şaşırmayın, çünkü müze daha evvel Akropolis ile aynı yerdeymiş. Zamanla o müze kapasite olarak turist talebini karşılayamamaya başlayınca, Akropolis’teki arkeolojik çalışmalar da halen devam ettiğinden ve müze koleksiyonu her geçen gün genişlediğinden daha büyük, modern bir müzeye ihtiyaç doğmuş.
Yeni oluşturulan müze hem mimarisi hem eserleri sergileme konusundaki müzeciliği hem de ziyaretçilerine sunduğu müze deneyimi açısından çok başarılı. Hele o Akropolis’e bakan teras cafesi yok mu! Bize kalsa orada saatler geçer. Bizce bu müzenin hakkı rehberle gezince veriliyor. Biz de rehberle gezdik ve çok keyif aldık. Akropolis Müzesi rehberli tur biletini buradan alabilirsiniz. Her ne kadar bazı eserlerin orijinalleri Londra’daki The British Museum’da olsa da bu durum Akropolis Müzesi’nin ilginçliğinden ve koleksiyonunun zenginliğinden ödün vermemiş bizce. Müze saat 08-19.30 saatleri arasında ziyaret ediliyor. İyi haber şu ki haftanın her günü ziyarete açık. Rehberli gezmeyecekseniz bile biletinizi şehre gelmeden önce online olarak alın deriz. Akropolis Müzesi online giriş bileti almak için tıklayın. Konum için tıklayın.
Areopagus Tepesi
Atina Akropolis’inin hemen kuzeybatı karşısında yükselen tepe Areopagus Tepesi. Yunan mitolojisinde Areopagus Tepesi, tanrılan mahkeme salonu olarak kullandığı yer olarak geçiyor. Tepenin ismi Ares’in yani savaş tanrısının isminden geliyor. Tanrı Ares’in bu tepede amcası Poseidon’un oğlu Halirrhothious’u öldürme suçundan yargılandığına inanılıyor. Akropolis’e karşıdan bakarak onun tarihi ve mitolojik dokusunu hissetmek için keyifli bir tepe. Buradan Akropolis’in görkemli fotoğraflarını çekebilirsiniz. Gelmek için herhangi bir bilet almanıza gerek olmuyor. Ayrıca akşamları içeceğini kapan buraya gelip güneşi batırıp şehir ışıkları eşliğinde mini bir piknik yapıyor. Yani hem gündüz hem akşam gelebilirsiniz. Konum için tıklayın.
Philopappos Tepesi
Philopappos Tepesi Akropolis’in batısında kalan bir tepe. Tepenin adı, zirvede dikili bir anıttan geliyor. Oldukça yeşillik olan tepedeki bir mağarada zamanında ünlü filozof Sokrates hapsedilmiş. Bu yüzden de ismi Sokrates Hapishanesi olarak anılıyor. Hepimizin bildiği gibi Sokrates ne zaman az kaşındı ki! Buradan manzaranıza da hem Akropolis hem de şehrin tarihi dokusu eşlik ediyor. Çıkması 20 dakikalık bir yürüyüş kadar eforlu. Konum için tıklayın.
Plaka ve Anafiotika
Akropolis’in hemen altında kalan bölge olan Plaka ve onun içinde kalan bir mahalle olan Anafiotika, Atina gezinizin en güzel fotoğraf noktaları olmaya aday meşhur bölgeler. Bizce akşam üzeri saatlerinde bu iki bölgeyi yürüyerek gezmek en keyiflisi. Bölgeden detayları, yeme-içme ve konaklama önerilerimizi Atina’da Gezilecek Yerler yazımızda bulabilirsiniz. Konum için tıklayın.
Merhaba,
Atina’da gezilecek yerler yazınıza tıklanılmıyor. Kontrol edebilir misiniz rica etsem?
Tesekkurler
Merhaba yazımız yayında değil çok yakında yayına girecek takipte kalın :))
Yarın Atina’ya gidiyorum, sizin bu yazınızı okuyup bilet aldım 🙂 emeğinize sağlık, dilerim Atina gezilecek yerler yazınız bu akşam yayınlanır