ÖNCELİKLE yukarıdaki GÖKOVA BİSİKLET TURU VİDEOMUZU izleyiniz. Aşağıdaki yazılarda da detayları okuyabilirsiniz. Youtube Kanalımıza abone olmayı unutmayın.
Bu 5 günü anlatmaya hangi efsane manzaradan, midemizin hangi bayramından, tanıştığımız hangi güzel insandan, organizasyonun hangi mucizesinden başlasak bilmiyoruz. Bu tura katılana kadar, bu sene sadece bir kere 25 km kadar bisiklete bindiğimizi itiraf ederek başlamak yerinde olur herhalde. Hevesle aldığımız bisikletlerimizin hakkını verememek içimizde hep bir ukte olduğundan Muğla Bisiklet Derneği‘nin düzenlediği Gökova Bisiklet Turu’nu görünce acayip heyecanlandık. 273km olduğunu ve yokuş grafiğini görünce popolarımız “Bunca zaman aklın neredeydi!” diye çekti zılgıtı. Haklıydı ama EVDE OTURAN ERKEN ÖLÜR, toplanın gidiyoruz!
Bu bizim ilk bisiklet turumuz. Muğla merkezden başlayıp sırasıyla Çubucak, Datça, Bodrum, Ören’den geçip Akyaka’da bitiyor. 5 günlük tur için (forma, yemek, su, kamplarda konaklama dahil) kişi başı 175TL verdik. Millet çoluğu cocuğuyla, sevgilisiyle fotograflarını koyadursun, profil fotografında bisikletine sarılacak kadar bisikletsever 230 kişi kayıt olduğuna göre vardır bir hikmet dedik, katıldık aralarına.
İlk gün. Saat 8’de kahvaltı ve bilgilendirme için bekleniyoruz. Biraz geç kaldık, herkes toplantıya girmiş bile. Muğla Semt Konağı’nın önündeki yüzlerce bisiketi hayretle inceliyoruz: insanlar taa Malatya’dan, Tekirdağ’dan, Antalya’dan, Aksaray’dan, Edirne’den, İstanbul’dan kalkıp gelmişler! Biz de 8. Gökova Bisiklet turu formalarımızı giyip, yarış bisikletleri, yol bisikletleri, tur bisikletleri, tandem bisikletlere Biz Evde Yokuz bayraklı dağ bisikletlerimizle ekleniyoruz. En önde tur arabası ve “rampaların ustası” ünvanını gideceğimiz yere eşyalarımızı taşıyan kamyondan bile hızlı vararak çalan hey yavrum hey öncü bisikletliler pedallıyor. Ortada diğer herkes, eskort emniyet güçleri ve hızır acil teknik destek arabası. En arkada parantezi kapayan yine tur aracı. Açılın arabalar biz geliyoruz!!
İşte o orta grupta nefes yettiğince muhabbet dönüyor. “Vay! Demek dün Malatya’dan buraya gelmek için 18 saat yol teptiniz, şimdi de 80km pedal çeviriyorsunuz! Helal olsun”lar, “‘Hanımefendi, sizin bayrakta ne yazıyor?”lar, %10 eğim levhasını görünce yarım kalan muhabbetler, akşam çadırönü muhabbetlerinde ya da molalarda tamamlanıyor. Rampa kardeşliği yaptığımız, önümüze çıkan dut ağacını beraber sömürdüğümüz, suyumuzu paylaştığımız herkesi ama herkesi anlatmak isteriz ama 228 kişi biraz uzun sürebilir sanki. Bazı insanların hikayeleri öyle ilham verici ki, kulaktan kulağa dolaşması gereken Muko’yu, Ragıp Abi’yi, Oğuzhan ve Süleyman ikilisini, Aktivist Kazım’ı ve Ahmet Coka’yı anlatmadan olmaz.
Bisiklet camiasını çok sevdik.
Malatya’dan Muko ve ekibi. Muko 7-8 sene önce Malatya’da bisiklete binmeye başladığında çok yadırganmış. O ne yapmış, topluma teslim olacağına toplumu değiştirmiş. Bisiklet sevgisini aşılayıcı bisiklet turları yapmış, bisiklet bakımını ve kültürünü anlatan eğitimler vermiş ve Malatya Bisiklet Topluluğu’nu kurmuş. Sayesinde, bugün, İstanbul’daki bisiklet gruplarını 3300+ katılımcısıyla sollayan (İstanbul nüfusu: 15 milyon, Malatya nüfusu 765.5 bin!), sokaklarında özellikle bayanların pedal çevirdiği, daha yeşil ve daha sportif bir Malatya’dan bahsediyoruz.
Rota zorlayıcı ama 13 yaşındaki genç kızdan tutun, kendi deyişiyle “geceleri saymazsak 33.5 yaşındaki” Ragıp Abi’ye kadar gözü kara bisikletçiler var. Emekliye ayrıldıktan sonra, 61 yaşında ve 120 kiloyla bisiklete binmeye başlamış. O zamanlar sahil yolunda en fazla 5km gidip gelebiliyormuş. Şimdiyse günübirlik 1000m rakımlı turlara gidiyor. Gecesiyle gündüzüyle bizim yaşımız 33 etmiyorken turdaki o 500m’ye tırmamışlar bizi bizden aldı. Ragıp Abi’yi takdir etmemek mümkün değil. Bize bisiklette nasıl şifa buluğunu, huylu huyundan vazgeçmez diyenlere inat bisikletin nasıl onu değiştirdiğini anlattı. Azmini ve anlattığı değişimlerini ağızımız açık dinledik.
Sanılmasın ki Ragıp Abi veteranları tek başına temsil ediyor. Daha Muko’nun ekibinden 60+ yaşındaki İzzet Abi ve 66 yaşındaki Metin Abimiz var. İzzet Abimiz ile saat 20’de hala içine yemek düşmemiş midelerimiz guruldarken, yanında getirdiği semaverinden tüten duman sayesinde tanıştık. Yaptığı çayı bonkörce her isteyenle paylaşan, 60 kusur yaşındaki eşine bisiklete binmeyi öğretip onunla gezilere çıkan ve temcilciliğini yaptığı Tema Vakfı’nın formasını hiç üzerinden çıkarmayarak, her fırsatta “ağacın gölgesi, suyun sesi yoksa, insanın da olmadığını” hatırlatan muhterem abimiz… Bugün keyfini bisikletimizle, yarın kanomuzla sürdüğümüz doğanın yitmesine göz yummak, aslında gelecekte kendimizi tekdüze hayatlara mahkum etmektir… Tema Vakfı hem doğanın, hem de insan hayatının çölleşmesini engellemek için çalışıyor.
Hopalı Metin Abimiz, dizinin üzerine basamıyormuş, ameliyatlar geçirmiş, azimle bisiklete binerek kendini iyi etmiş. Tura gelmeden zaten rahatsız olan midesini üşütmüş, çantası ilaç dolu ve turda çıkan o harika yemeklerin çoğunu yiyemiyor. Herşeye rağmen hergün keyifle asılıyor pedala.
Yanımızdan hızla geçen tandem bisiklet o kadar bizden farksızdı ki, onun ne olduğunu anca 1-2 gün sonra yemek kuyruğunda denk geldiğimizdeanladık. Bisiklet üstünde makam şöförü Oğuzhan’ın arkasında, canavarlar gibi pedala yüklenen Süleyman’ın aslında görme engelli olduğunu fark etmemize imkan yoktu. Ne yokuştan, ne de tırmanıştan çekinir bir hali vardı. Oğuzhan ile omuz omuza engeller aşılmış rüzgar gibi esiyorlardı. 60km kadar yol yaptıktan sonra bakkalda birkaç kişi beraber mola verdik. Herkeste benzer sendromlar: Yorgun bacaklar, sele çilekeşi popolar, yanmış burunlar… Süleyman’a nasıl hissetiğini sorduk. Harika! dedi kocaman gülümseyerek. Oğuzhan genç olmasına rağmen görevine çok hakim, bir yandan pedallarken bir yandan da gördüklerini Süleyman’a tasvir ediyor. Bisikletten indikten sonra da her an takım oyunundaydılar. Beraber yediler, beraber pedal bastılar. Ne güzel insanlarla tanıştık dedirttiler bize her gece çadırımıza girerken, ve Engelsiz Pedal gibi ne güzel oluşumlar var birlikten kuvvet doğuran.
Bir güzel insan da Akyaka’dan Aktivist Kazm. Akyaka’da hazine arazisi olan zeytinliklerin imara açılmasını protesto etmek için Akyaka’dan Ankara’ya pedal çevirmiş. Bu tura da Soma faciasına dikkat çekmek için yüzünü siyaha boyayıp, siyah bayrağını çekip de gelmişti. Sayesinde Bodrum sokaklarını 300e yakın kişi “Kader değil, katliam” diye inletti. Şimdi de oralarda yapılması planlanan nükleer santralleri protesto etmek amacıyla Sinop’tan Mersin’e pedal çevirecek.
Ahmet Coka ise İstanbul’dan Bodrum’a kaçma planları yapan bir sanat yönetmeni. Bu tur ile ilgili harika çizimler yaptı. Çizimleriyle CokaBook isimli bir günlük tutuyor ve Bodrum’a taşınma hikayesini de Hadi Ben Kaçtım blogunda anlatıyor.
Parkur kolay değil, aşırı zor da değil. Rampalarda bisikletinden inip ittirerek çıkan çok ama hiç inmeyerek bitiren de.
Malum bu bizim ilk bisiklet turumuz. Neyle karşılaştırabiliriz ki? Yokuşlar tırman tırman bitmiyor, tam bitmiş gibi yapıyor vuruyor seni yokuş aşağı deniz seviyesine, sonra hayda sil baştan… Sık sık %10 eğim görür olduğumuzdan artık %5 uyarısı görününce seviniyoruz. Ama insan hemen ısınıyor. Upuzun yokuşu tırmanıp geriye bakınca vay be diyorsun kendine, sonra da aşağı salınırken rüzgarın serinliği hiç bitmesin istiyorsun. Transfer ve dinlenme günü olan 3. gün hariç her gün 60-70 km yol yapıyoruz. Yarışmalarda birincilikleri olan, neredeyse her bisiklet turunu görmüş geçirmiş Muko’ya dayanamayıp soruyoruz: bu parkurun seviyesi ne? Orta diyor. Yeni başlayanlara göre değil, ama sıkı bisikletçiler de bunun üzerine akşam bi 3e3 basket maçı çıkarır. İyi bari, neredeyse hiç bisikletten inmeden bitirdik turu, kendimizle gurur duyabiliriz o zaman.
Metin Abi’nin mide problemine rağmen turu kaçırmadığına sevindik ama ilk gün ilk zorlu yokuşun zirvesinde dağıtılan o enfes tulumba tatlısını yiyemediğine yanarız. Kan ter içinde kapağı zirveye attığımızda en son görmeyi beklediğimiz şey beyaz önlüklü bir meleğin gerçek tazecik tulumba dağıtmasıydı heralde. O kadar efordan sonra ne olsa giderdi diye düşünmeyin, Vedat Milör tok karna bile beğenirdi o tulumbayı. Kampta organizasyon komitesinden Murat Bey’i yakaladık; hazır şerbet kullanmayan üretici araştırılıp bulunmuş efendim. Organizatörler turizmci olunca hal böyle oluyor tabi. Bir de, bize özel, tarif üzerine özel yaptırılmış ev sucuğunu atlamamak lazım. Şimdi böyle dedik diye kimse açık büfe beklemesin. Seyyar bir mutfakta ve koca kazanlarda iyi bi usta ne kadar iyi tabldot yemek çıkarabilirse o. Ellerine sağlık ustamızın. O nohutları, pilavları, nasıl iştahla indirdik mideye. Yanında da gittiğimiz köylerden alınan enfes mandıra yoğurdu… Zaten en lezzetli bisiklet turu olarak geçmiş pedalistlerin lugatına.
Organizasyon: Bir umduk, 5 bulduk.
Her bitmek bilmeyen tepenin zirvesinde tulumba ikramı olsa elbet çok daha azimle çıkılırdı tabi o tepeler. Ama istisnasız her seferinde bizi bekleyen güzel bir süpriz vardı. Çoğu zaman akıllara zarar Gökova manzaralarıyla karılaştık. Bazen adaçayı-kekikçayı demleyen köy kahveleriyle, bazen gazete kağıdı serilmiş koca masalarca uzanan enfes dut tepecikleriyle. Hiç sussuz kalmadık, hiç ikramsız kalmadık. Tam enerjimiz nerde düştüyse orda vaha gibi destek ekipleriyle bitiriverdiler. Ne zamanbirisinin bacakları komut almaz olduysa, onu ve bisikletini kampa ulaştırdılar. Çok şükür hiç büyük kaza olmadı, küçük kazalarımızıda da yanımızda hep doktorumuz vardı.
Bodrum’a vardığımızda Bodrum Bisiklet Kulübü tarafından karşılandık, kucaklandık. Bize hiç eşyalarımızı taşıtmadılar, sadece kendimizi götürmek ve birbirimizi kollamakla mükelleftik. Gün olmadı ki çadırlarımız denize nazır olmasın. Bazı öğle yemeği molalarında denize girdik. Datça’dan Bodrum’a geçerken tekne keyfi bile yaşattılar. Daha ne olsun derken Allah’ın koyuna dondurma kamyonu getirtiler, hepsi yetmezmiş gibi bir de giderken ellerimize birer kavanoz bal tutuşturdular. Sınırlı kaynaklarına rağmen her gün şapkadan tavşan çıkarttılar, tekrar tekrar gönüllerimizi fethettiler. İnsanların her sene bu tura tekrar gelmeye gayret etmesi bundan olsa gerek.
Ufak tefek aksaklıklar da oldu elbet organizasyonda ama beklentimizin o kadar üzerinde bir keyif yaşattıklar ki, onlar devede kulak kalır. Gökova, Anadolu’nun güzel insanları, bisiklet camiasının babacanlığı ve kucaklayıcılığı, yoktan var eden organizasyon komitesi, 19 Mayıs’ın bisiklet için mükemmel havası, bir de tesadüf eden dolunay bizi büyüledi.
Bundan sonra tüm bisiklet etkinliklerini yakından takip edeceğiz, özellikle Muğla Bisiklet Derneği’ninkileri. Komşuda pişer de size düşmez mi! Gözümüze kestirdiğimiz etkinlikleri mutlaka paylaşacağız. Yalnız tulumba sevmeyen beni bile dize getiren o tulumba olmadan o turlar nasıl olur orası meçhul.
Facebook / Tur Sayfası / Dernek Sayfası 8. kez Gökova Körfezi’ni dönen tur, bu sene yönü değiştirilerek ilk defa saat yönünde yapılmış. Program şöyle: 1. Gün: Muğla – Çubucak 77,4 km 2. Gün: Çubucak – Datça 53,9 km (en zor gün) 3. Gün: Datça – Körmen Iskele 12,8 km Feribot ile Bodrum’a geçiş ~2 saat Bodrum – Pedesa – Gümbet 13,5 km ( + Bodrum merkezde tur) 4. Gün: Bodrum – Ören 63,8 km 5. Gün: Ören – Akyaka 47,3 km KİME UYGUN? Tırmanış grafiği yoğun bir tur. Uzun ve dik rampalar var. O yüzden aktif olarak bisiklete biniyor olmak yada düzenli olarak bir başka bir spor yapıyor olmak avantajlı. Sıkı bisikletçiler için kolay, yeni başlayanlara zor, yani orta zorlukta. Şöyle diyelim, ön ve en arka grubun arasında 1-1,5 saat fark oluşuyor. Antremanlı olduğunuz sürece kendi zamanınızda bitirebilirsiniz. Çok zorlananlara tur aracının asansörlük yaptığını da gördük. BİSİKLET SEÇİMİ Yol,dağ ve tur bisikletleri için uygun. Yarış bisikletleriyle katılanlar da vardı ancak yolun kötü olduğu yerlerde ince tekerlek zorlamış olabilir. Genel olarak vitesli her bisikletin açabileceği bir parkur. NE GETİRMELİ? Gökova Bisiklet Turu’nun önerdiği malzeme listesine bizim ekleyeceklerimiz: – Sayılı priz, çok elektronik alet olduğundan, dolu yedek pil, solar şarj cihazı, harici pil (power house) gibi yöntemlerle kendinizi garantiye almak isteyebilirsiniz. – Duş sonrası ıslak saç/ serin hava durumundan rahatsız olanlar için saç kurutma makinesi – Yanınızda gezdirmek için tuvalet kağıdı – Komik güneş yanıklarını engellemek için uzun kollu ve paçalı tercih edilebilir. NASIL HAZIRLANILIR? Her şehirde bir sürü bisiklet grupları var. Her birinin de antrenman programı. Bu bilgilere Facebook sayfalarından ulaşabilirsiniz. NOTLAR – Datça’nın meşhur karanfilli ekmeğini sadece Kafalı Fırın satıyor. Çubucak’tan Datça’ya giderken Eski Datça sapağına gelmeden 1-2 km geride kalıyor. Eski Datça’da yerel lezzet olan bademli köfteyi tadabilirsiniz. – Ören’den Akyaka’ya giderken, yolun sonuna doğru, herkesin durduğu deniz manzaralı bir köy kahvesi var. Mutlaka alaçayı, kekik, limon karşımlarını tadın. – Gümbet Zetaş Kamping’de sese hassasiyeti olanlar uyumakta zorlanabilirler. – Sıcak su ve yemek konularında sona kalan dona kalır! 😉 – Çubucak Orman Kampı’nda yemek satın alacak yer yok. Zor doyanlar hazırlıklı gelsin. |