KOLEZYUM, ROMA FORUMU VE PALATİNO TEPESİ GEZİ REHBERİ

Bildiğiniz üzere seyahatlerimizi kendimiz planlıyor, kendi kendimize geziyoruz. Fakat tarihi yerler, bazı müzeler gibi anlayarak gezilmesi gereken yerlerde rehberli turlara katılıyoruz. Böyle bir temel edinerek gezmek inanın tüm seyahati çok daha anlamlı bir hale getiriyor birçok bilgiyi kafanızda birleştirdiği için. Biz de dört günlük Roma seyahatimizin en akılda kalıcı anlarından bazılarını, ikinci günde yaptığımız Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi’ni kapsayan rehberli turda yaşadık.

Roma’ya gelmeden turda yerimizi ayırtmıştık. 3 saat süren bu rehberli tur sayesinde kendimiz gezsek hiç hakim olamayacağımız pek çok detay öğrendik.  Tarihten girdik, Roma mitolojisinden çıktık. Öğrendiklerimizi burada size aktarmaya çalıştık ama elbette tura katılmak sizin için hem daha pratik, hem de keyifli olacaktır. İsterseniz katıldığımız turu buradan inceleyebilirsiniz. Ya da bizim yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Roma’da gezilecek tüm yerleri ve nerede ne yenir gibi sorularınızın cevabını ise Roma Gezi Rehberi‘mizde bulabilirsiniz.

Şimdi kemerlerinizi sıkıca bağlayın çünkü önce 2.000 yıl önce cesur gladyatörlerin ve vahşi hayvanların çarpıştığı yere Kolezyum’a, sonra da Roma’nın çarşı içi Roma Forumu ve şehrin kurulduğu asıl yer olan Palatino Tepesi’ne gideceğiz.

Kolezyum, Roma Forumu ve Paletino Tepesi Gezi Tüyolarımız

Kuyruklarda Vakit Kaybetmemek İçin Biletlerinizi Online Alın

Kolezyum & Roma Forumu ve Vatikan, tüm Roma’nın en çok turist çeken iki demirbaşı. Tam da bu yüzden kapısında oluşan bilet kuyruklarını tahmin edilemez boyutlara ulaşabilen iki yeri. Fakat hiç üzülmeyin bu şehirdeki değerli vaktinizi size bu sıralarda çar çur ettirecek değiliz. Tek yapmanız gereken biletlerinizi şehre gelmeden önce online olarak almak. Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi’ne giriş biletinizi online almak için tıklayın.

Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi’ni Rehberli Turlarla Gezin

Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi için en büyük tavsiyemiz: Ne yapıp edip burayı bir rehberle gezmeniz. İnanın çok şey fark edecek. Her şey kafanızda daha çok oturacak ve daha anlamlı gelecek. Rehberli, 3 saatlik, Kolezyum + Roma Forumu + Palatino Tepesi turu biletini de buraya koyuyoruz.

Arena bölgesine de inmek istiyorsanız, Arena + Kolezyum + Roma Forumu + Palatino Tepesi özellikleri olan, 3 saatlik, rehberli tur biletini almanız gerekiyor.

Eğer yer altı tünellerini ve gladyatörlerin kaldığı yerleri de gezmek isterseniz o zaman Yeraltı tünelleri ve Gladyatör Odaları + Arena + Kolezyum + Roma Forumu + Palatino Tepesi özellikli, 3 saatlik, rehberli tur biletini almanız gerekiyor. Yeraltı kısmına rehbersiz zaten giriş yapamıyorsunuz. Sadece rehberli turlara açık.

Turla Gezmeyecekseniz Rotanızı Bu Şekilde Oluşturun

Eğer tüm ısrarlarımıza rağmen turla gezmeyecekseniz de rotanızı önce sabah iş ilk açıldığı gibi Kolezyum’u gezmek, ardından Roma Forumu ve finalde Paletino Tepesi şeklinde yapın. Zaten Kolezyum’dan alacağınız bilet Roma Forumu ve Paletino Tepesi için de geçerli olacak.

Kolezyum’a En Kolay Metro İle Ulaşabilirsiniz

Kolezyum’a en kolay metro ile ulaşabilirsiniz. Çünkü kendisine ait bir metro durağı var. İsmi “Colosseo” ve B hattı üzerinde bulunuyor. Bu metrodan çıktığınız gibi Kolezyum karşınızda beliriyor.

Turlar Metro İstasyonu Çıkışında Toplanıyor

Çoğu tur acentasının rehberli tur için buluşma noktası, metro istasyonunun üst kısmındaki set. Bazen konum kafa karıştırıcı olabiliyor. İnsanlar tur rehberi ile burada buluşuyor. Sonrasında gruptaki herkese kulaklıkları dağıtılıyor ve ön bilgilendirmenin ardından tur başlıyor. Biz de tam konumu buraya koyuyoruz.

Ne Kadar Vakit Ayırmak Gerekiyor?

Turla gezecekseniz zaten ortalama 3-3,5 saatte tüm bölgeyi gezmiş oluyorsunuz. Turla gezmeyecekseniz de 3 arkeolojik alanı birden gezmek en az bir 2 saatinizi alır. Sadece Kolezyum’u gezip diğerlerini atlayacaksanız da en az 1 saat ayırmanız doğru olur.

Yazın Gezecekseniz Dikkat!

Bu arkeoloji alanı yazın gezecekseniz mutlaka kafanıza şapka takmayı, güneş kreminizi sürmeyi ihmal etmeyin çünkü sıcak havaya bir de kalabalık ve güneşte ısınan taşların da ısısı eklenice turistler açısından durum pek hoş olmuyor. Bu tip yapıları gezerken öğle saatlerinden kaçınıp mümkünse sabah erken saatleri veya akşamüzeri saatleri tercih edin.

Etrafta Yeme-İçme Olanağı Yok

Burası arkeolojik bir sit alanı olduğundan, ne Kolezyum’da ne de Roma Forumu’nda yiyecek içecek bulabileceğiniz yer yok. O nedenle de eğer sabah ilk iş buraya gelecekseniz, kahvaltı yapmış olduğunuza emin olun yoksa aç kalırsınız.

Kolezyum’un Tarihi

Kolezyum Devasa Viçlerle Sadece 8 Senede İnşa Edilmiş

İmparator Vespasianus emri ile M.S. 72 yılında yapımına başlanan ve Dünyanın Yeni 7 Harikası’ndan biri olan Colosseum, M.S. 80’de tamamlandığında, 50.000 ila 80.000 seyirci kapasitesi ile döneminin en büyük arenasıymış.

Düşünün, Kolezyum gibi bir mega yapı, döneminin inşaat teknikleri kullanılarak sadece 8 senede tamamlanmış. Elbette 8 senenin sonunda başa geçen her imparator ona eklemeler yapmaya devam etmiş. Yapıyı inşa etmek için kullanılan taşlar 20 ila 50 ton ağırlığında olduğundan devasa vinçler kullanılmış. Archimedes ne güzel söylemiş: “Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve onu yerleştirebileceğim bir dayanak verin, dünyayı yerinden oynatayım.”

Gladyatör filminden de hatırlayacağınız gibi imparatorlar burada Roma halkını eğlendirmek ve biraz da kendi eğlenceleri için gladyatör dövüşleri, tiyatro, hayvan avcılığı, eski savaş temsilleri, tragedyalar gibi yüksek bütçeli organizasyonlar düzenliyormuş. Bu dövüş geleneği Etrüskler’e kadar dayanıyormuş. Ancak onlar halkı eğlendirmek adam dövüştürmez, sadece savaşta ölen askerlerin cenaze törenlerinde, esir aldıkları düşman askerlerini dövüştürürlermiş.

Atıl Kalan Kolezyum

M.S. 380’de Hristiyanlık Roma’nın resmi dini olmuş ve gladyatör oyunları dine uygun olmadığı için yasaklanmış. Ancak insanlar yasağı dinlememiş ve gladyatör dövüşlerine devam edilmiş. Bunun üzerine Aziz Telemakhus, Kolezyum’daki bir dövüşü arenaya çıkıp durdurmak istemiş ve taşlanarak öldürülmüş. Bu olaydan etkilenen Hristiyan İmparator Honorius, gladyatör dövüşlerine tarihi bir yasak getirmeye karar vermiş ve arenaları mühürlemiş. Sonrasında oyunlar azalarak sona ermiş. Bu noktada toplumdaki eğlence anlayışının değişmiş oluşuna minik bir oh dedik.

Oyunların sona ermesiyle atıl kalan Kolezyum, dönem ihtiyaçlarına hizmet etmek için barınma yeri, depolama yeri, iş dükkanları alanı, taş ocağı olarak bile kullanılmış. 1349’daki depremden sonra bir kısmı yıkılmış ve ağır tahribe uğramış. Bu depremden sonra pek çok hasarla dökülen taş yeni binalarda kullanılmak üzere yağmalanmış, demirleri sökülüp kilise yapımında kullanılmış ve Kolezyum kaderine terk edilip uzun yıllar evsizlerin meskeni olmuş.

Kolezyum, Yeniden

Ancak 18. yüzyılda yeniden önem kazanıp Papalık tarafından restore edilmiş. Papalık 1749 kararnamesi sonrasında Kolezyum’u restore etmek için pek çok proje ve faaliyete başlamış. İçi bakımsız ve yaban bitkilerle dolu olan yapı temizlemiş. Nedeni ise Kolezyum’un, Roma İmparatorluğu’nda Hıristiyanlara yönelik işlenen zulüm döneminde pek çok sayıda Hristiyan’ın infaz edildiği yer olarak kabul edilmesi. 1807’de Kolezyum’un dış kısmı güçlendirme çalışmaları başlamış. 1930’larda Benito Mussolini yönetiminde tamamen bugünkü haliyle ayağa kaldırılmış. 2000 yılında Papa II. John Paul, içine burada öldürülen Hıristiyan şehitlerine adanmış bir haç yerleştirtmiş.

Bugün, yapının bir bölümü zamanında yaşanan depremlerle yıkılmış olsa da Kolezyum hala sağlamlığını koruyor. Kalan kısmı ise inanılmaz bir titizlikle yürütülen çalışmalarla korunuyor. Yapı yarım milimetre bile oynasa hassas ölçüm yapan cihazlar sayesinde anında tespit ediliyormuş. Hatta güncel olarak bazı etkinliklere bile ev sahipliği yapıyor. Papa her Paskalya öncesi burada fener alayı düzenliyor.

Kolezyum ve Gladyatörler Hakkında Şaşırtıcı Gerçekler

Burada yaptığımız tur sırasında öğrendiğimiz bazı ilginç detayları sizlerle paylaşıyoruz.

Kolezyum’un İsmini Aslında 30 Metrelik Bronz Bir Heykelden Alıyor

Kolezyum (Colosseum) ismi aslında yapının takma ismi. Resmi adı ise onu Millattan Önce 70-80 yılları arasında inşa ettiren İmparator Vespasianus Flavius’tan gelen Flavian Amfitiyatrosu. Fakat inşa edildiği dönemde, Kolezyum’un hemen çaprazında, bugün günümüze ulaşamamış bir heykel varmış. İsmi “Colossus Neronis”.

İmparator Nero’nun, imparatorluk villa kompleksi Domus Aurea’nın girişine yaptırdığı, kendisi ölünce de Kolezyum’un hemen çaprazına yerleştirilen 30 metrelik devasa bronz heykeli. Yani neredeyse Özgürlük Heykeli kadar büyük olduğunu düşünün. Üstelik o dönemin ilkel şartlarında yapılmış olduğunu…Heykel, Nero’nun yüzüne benzeyen şekilde inşa edilmiş ama Nero’nun ölümünden sonra güneş tanrısı Sol’e revize edilmiş. İşte narsistik özellikleri ile bilinen İmparator Nero’nun yaptırmak istediği ama bitirilişini görmeden öldüğü düşünülen bu heykel, zamanla amfitiyatronun isminin Flavius’tan Colosseum’a evrilmesine neden olmuş. “Colossus Neronis” heykelinin 5. veya 7. yüzyılda, belki depremlerle belki de yaşanan toplumsal olaylarda yıkıldığı düşünülüyor.

Bir Pazar Aktivitesi Olarak Kolezyum

Döneminin modern stadyumlarına taş çıkartır bir yapıyı sadece bir şeyler oturup izlenebilen bir yer gibi düşünmeyin. İnsanlar adeta bir pazar aktivitesi gibi tüm günü burada geçirmeye, piknik yapmaya, arkadaşlarıyla buluşmaya, halka açık infazları izlemeye, bahis oynamaya gelirmiş. Ortalığı kan götürüyor, millet karşısında yemek yiyor, ilginç… Ne mide ama!

85.000 Kişiyi Ağırlayabiliyormuş

Gladyatörlerin birbirleriyle ölümüne savaşmasını ya da vahşi hayvanlarla mücadelesini izlemek için binlerce insan Kolezyum’a akın ediyormuş. Arkeologlar yapının kişi kapasitesini 50.000 ila 60.000 olarak belirlemiş ama resmi kayıtlara göre, 4. yüzyılın sonunda 85.000 kişi Kolezyum’a sığabiliyormuş! Türkiye’nin en büyük stadyumu Atatürk Olimpiyat Stadyumu bile 76.761 seyirci, Harbiye Açık Hava Tiyatro’su ise 4.500 kişi falan alıyormuş oradan da düşünebilirsiniz.

Cephesi Bir Zamanlar Heykellerle Süslüymüş

Neredeyse hiçbir heykel günümüze ulaşmamış olsa da, Kolezyum’n cephesi bir zamanlar Roma tanrı ve tanrıçalarının heykelleri süslermiş. İmparator Titus döneminde basılan madeni paralar üzerindeki Colosseum’da da yapının dış cephesindeki tasvirler görülebiliyor.

Tam Seksen Girişi Varmış

Seksen girişin dördü özel kişiler ve amaçlar için kalanı halkın kullanımı içinmiş. Batı çıkışı da gladyatörler buradan çıkarıldığı için “Ölüm Kapısı” olarak anılıyormuş.

Kolezyum’un Gravyer Peyniri Duvarları

Kolezyum’un inşasında beton ve çimento değil devasa taşlar bir araya getirilmiş, çeşitli metal pimlerle kayalar birbirine zımbalanmış. Bu metaller, Kolezyum’un bir zamanlar kaderine terk edildiği karanlık dönemde yani Orta Çağ’da, yapının içinden oyularak çıkarılıp eritilmiş ve kilise gibi başka binaların yapımında kullanılmış. Tam da bu yüzden yapının kolonlarına ve duvarlarına baktığınızda Gravyer peynirini andıran delikli bir doku göreceksiniz. İşte bu delikler demirlerin çıkarıldığı yerler.

Kolezyum’un Sahne Arkası

Kolezyum denilince akla ilk gelen şeylerden biri gladyatör dövüşleri! Bu elbette doğal zira sosyolojik olarak analiz edince fazlasıyla yankı getiren bir eğlence türü ya da hobi artık nasıl ele almak isterseniz. Ana olayı gladyatörler olsa da aslında Kolezyum bir amfitiyatro. Pek çok av sahnesi ya da tiyatro oyunu da burada sergileniyormuş.

Arena kısmının üzeri yarı açık bir şekilde sergileniyor. Bugün beton platformun olduğu alan dahil orta kısım zamanında komple ahşap ile kaplıymış. Ahşabın üzeri ise kumla yani “arena” ile. Zaten arena ismi de zeminin kum pist olmasından geliyor. Arenanın altı ise bugün üstten görebileceğiniz labirenti andıran gladyatör odaları, zindanlar ile adeta bir kulis gibi işliyormuş.

Kolezyum’da asansör bile varmış. Asansör darken, elbette seyircilerin gelip yerlerine yerleşmeleri için değil! Bu asansörler arena katının altındaymış ve vahşi hayvanlarla gladyatörleri arenaya taşımak için kullanıyormuş. Rehberimizin dediğine göre Gladyatör filmi bu dönemi anlatmak açısından oldukça tutarlıymış. Başta da belirttiğimiz gibi bu bölgeyi ziyaret etmek için ayrı bir tur satın almanız gerekiyor.

Gladyatörler Çok Değerliymiş

Kaynak: Wikipedia. Fransız ressam Jean Leon Gerome’un 19. yüzyılda çizdiği resimlerden.

İlk başlarda gladyatörler, genellikle savaş esirlerinden ya da kölelerden oluşuyormuş. Sonradan gladyatörlük bir meslek haline gelmeye başlamış. Böylece savaş esiri veya köle olmayan insanlar da para veya şöhret kazanmak için gladyatör okuluna yani ludusa gidip gladyatör olmuşlar. Gladyatör adayları bu okulda, genellikle eski gladyatörler olan Doctor denilen eğitmenlerden, rudis yani tahta kılıçlarla eğitim alırlarmış. Hatta zaman zaman imparatorların bile keyfine arenaya çıkmışlığı varmış.

Bir gladyatör, onu arenada dövüştüren kişi yani lanista için çok değerliymiş. Ne de olsa kendisinin para kaynağı. Bir gladyatör ne kadar uzun süre yenilgi almaz ve mücadelesine devam ederse, o kişi için çok daha fazla bahis, çok daha fazla ün ve para demek. Zamanla gladyatör alım satımının kendi içinde bir piyasası da oluşmuş.

Bir gladyatör arenada galip gelirse ödülü bazı imparatorların döneminde ev, arazi, takı iken bazı imparatorların döneminde sadece bir palmiye yaprağı olabiliyormuş. Elbette bir gladyatör için en büyük ödül sonunda özgürlüğünü kazamak. İşte böyle anlarda gladyatöre imparator tarafından bir rudis verilir ve kutsanırmış.

Dövüşçülerin Sadece Bazılarına “Gladyatör” deniliyormuş

Kaynak: Wikipedia. Fransız ressam Jean Leon Gerome’un 19. yüzyılda çizdiği resimlerden.

Günümüzde kullanılan bu Fransızca sözcük aslında Latince’de “kılıçcı” anlamına gelen “Gladius”dan türemiş. Gladius kelimesindeki kılıç da “Galyalılar’a özgü kısa ve enli kılıç” anlamına geliyormuş. Yani dövüşçülerin silahlarına, kalkan türlerine veya hangi milletten olduklarına göre isimleri de değişirmiş. Gladyatör kişinin temel silahı da kılıç olduğu için ismi gladyatörmüş. Örneğin, balıkçı tarzı bir ağ ve üç oklu mızrakla savaşan dövüşçülere de Retiarius, bir elinde sopa bir elinde kementle dövüşene ise Laquearius denilirmiş. Ancak sonra dövüşçülerin genel adına gladyatör denilmeye başlanmış.

Kadın Gladyatörler De Varmış

Her zaman ana etkinliklerde olmasa da gladyatör oyunlarında cücelerle dövüştürülen kadınlar da varmış. Alt sınıflardan olan ve “Gladatrix” diye adlandırılan bu kadınlar cinsel obje olarak da kullanılırmış. Arenada üstsüz dövüştürülen kadın gladyatörler, toplumun soylu kesiminin erotik bir oyuncağı olagelmiş.

Oturma Düzeni İnsanların Toplumdaki Statülerine Göreymiş

İnsanlar oturacakları yerlere de sosyal statülerine göre yerleşebiliyorlarmış. Arenanın en iyi görüş açısına sahip yer İmparator ve kutsal tapınak bakirelerine ayrılmış. Sonra senatörler, senatör olmayan soylu sınıf ve şövalyeler gelirmiş. Bir sonraki seviye sıradan Roma vatandaşlarına ayrılmış. O bölüm de kendi içinde varlıklı vatandaşlar ve hali olmayan vatandaşlar diye ikiye ayrılıyormuş. En üstte ise en yoksullar, köleler ve kadınlar oturabiliyordu. Evet kadınlar sadece kölelerle en kötü yerden oyunları izleyebiliyordu.

Kolezyum Çevresinde Görülecek Diğer Yerler

Kolezyum, hiç şüphesiz alandaki ana cazibe merkezi ancak vaktiniz varsa çevresinde görülmeye değer bu tarihi yapılar da var.

1. Konstantin Zafer Takı

4. yüzyılın başında Roma’da 36 zafer takı bulunurken, bunlardan sadece üç tanesi günümüze kadar ulaşabilmiş. Bunlardan en büyüğü de Konstantin Takı. Piazza del Colosseo’da, Kolezyum’un hemen yanındaki zafer takı, Roma’nın ilk Hristiyan İmparatoru Konstantin’in zaferlerine adanmış. Kendisi Milvian Köprüsü Muharebesi zaferi için, bir zafer takı inşa edilmesini istemiş ve onuruna bu zafer takı dikilmiş. Takın inşa edilmesi yaklaşık iki yıl sürmüş. Konum için tıklayın.

2. Nero’nun Devasa Heykelinin Temeli

Kolezyum metro istasyonunun hemen karşısında, doğrudan Kolezyum’un önünde, Nero’nun Devasa Heykelinin temeli bulunuyor. Günümüzde pek göze çarpmasa da burası aslında önemli bir nokta. Tam burada “Area Del Basamento del Colosseo di Nerone” yazan bir plaka göreceksiniz. Bugün heykelden geriye her şey kaybolmuş olsa da temeli yüzyıllara direnerek, ağaçların altında yorgunluk atmak isteyen turistlere derman olmaya devam ediyor. Konum için tıklayın.

3. Domus Aurea

Domus Aurea, “Altın Ev” anlamına geliyor. Bu yapı İmparator Nero tarafından, MS 64 yaşanan ve Roma’nın 3’te 2’sini yutan büyük yangından sonra inşa edilmiş büyük bir saray. Nero, Domus Aurea’yı yangının etkilediği bölgede, Palatine, Esquiline ve Caelian Tepeleri arasındaki vadiye yaptırdığından yangına sebep olmakla da suçlanmış. Sadece özel turlarla gezilebilen, çok heyecan verici bir yer. Domus Aurea rehberli tur biletini satın almak için tıklayın. Konum için tıklayın.

4. Ludus Magnus

Kolezyum’un tam karşısında, Via di San Giovanni in Laterano üzerinde; imparatorluğun en yakın ve en büyük gladyatör eğitim okulu, Ludus Magnus’un kalıntıları bulunuyor. Ludus Magnus, İmparator Domitian tarafından Kolezyum tamamlandıktan kısa süre sonra inşa edilmiş. Zamanında pek çok yerden gladyatörler eğitim almak için buraya geliyormuş. Eee tabi iyi dövüşçüler bulmak o kadar da kolay olmasa gerek! Okulda Kolezyum’a direk bağlanan bir de yeraltı tüneli varmış. Konum için tıklayın.

5. Titus Hamamları

Titus Hamamları MS 81 ‘de İmparator Titus tarafından inşa edilmiş halka açık hamamlar. Aceleyle inşa edilmiş hamamlar olduğu düşünülen Titus hamamları Trajan kadar büyük değil ve hemen onun yanında yer alıyor. Hamamın özelliklerinden biri de ünlü fresk ustası Famulus’un freskleri. Konum için tıklayın.

6. Via dei Fori Imperiali

Via dei Fori Imperiali, Roma’nın en güzel manzaralı caddelerinden bir tanesi. İsmini Sezar, Augustus, Nerva ve Trajan İmparatorluk Forumları’nın varlığından alıyor. Bu yol diktatör Mussolini tarafından, 1924-1932 yılları arasında inşa edilmiş ve açılışını da kendisi ordusuyla at sırtında burada yürüyerek yapmış. Günümüzde her yıl 2 Haziran’da Modern İtalya Cumhuriyeti’nin kuruluşu bu yolda yapılan gösterilerle kutlanıyor. Konum için tıklayın.

7. İmparatorluk Forumları

Sezar Forumu (Forum Iulium)

MÖ 46’da Jül Sezar tarafından Roma Forumu’nu genişletmek için inşa edilmiş. İmparatorluk Forumları’nın ilki. Sezar’ın finansal katkısı, burayı Sezar için adanmış bir yer haline getirmiş. Senato ile ilgili işler için burada toplanılmış. Onun döneminden sonra forum İmparator Domitian tarafından tamamen yeniden inşa edilmiş. Planı diğer imparatorluk forumları için model alınan forumun ortasında da Sezar’ın zırhlı bir heykeli bulunuyor. Konum için tıklayın.

Augustus Forumu

İmparator Augustus (MÖ 27 – MS 14), Filipin Savaşı sırasında Roma savaş tanrısı Mars adına bir tapınak yaptırmış. Bu tapınak Augustus’un kendi mülküne inşa ediliyormuş ve plana sığamayınca bazı simetrik hatalar da içermiş. Beraberinde inşaatı sırasında pek çok kazaya da neden olmuş. Bu gibi sebeplerle de yapımı hayli uzamış. Bir işlevi de artık çok kalabalık olan Roma Forumu’nun yükünü hafifletmekmiş. Senato savaşla ilgili tartışmalar için burada toplanır, savaş ganimetlerini ise burada tanrı Mars’a adarmış. Konum için tıklayın.

Nerva Forumu

Nerva Forumu, imparatorluk forumlarının dördüncüsü ve en küçüğü. İmparator Domitian tarafından MS 85 yılında inşaatına başlanmış ama MS 97’de halefi Nerva tarafından tamamlanmış. Forum hem bir cadde hem de büyük forumlara anıtsal bir giriş niteliğinde. Konum için tıklayın.

Trajan Forumu, Hamamı ve Sütunu

Trajan (M.S 106 – 112) hükümdarlığında inşa edilmiş, kronolojik olarak Roma’nın son imparatorluk meydanı. Kapalı bir pazar ve dükkanları içeren bir çarşı kompleksi. Bir nevi bugünkü AVM’lerin atası. Dekoratif yarı dairesel bir cephe, oymalı tuğla saçaklarıyla hoş bir mimari yapıda. Dünyanın en eski alışveriş merkezi olduğu düşünülen yapı çok katlı ve hala birkaç katı ziyaret etmek mümkün. Konum için tıklayın.

Trajan’ın, Daçya Savaşları’ndaki zaferini anan bir zafer sütunu olan Trajan Sütunu da yakınlarda görülebiliyor. Bu imparatorun 19 yıllık hükümdarlığının dönüm noktasıymış ve zaferini kutlamak için büyük bir forum inşa edilmesini istemiş. İşte 38 metrelik sütun tam burada yükseliyor. Üzeri işlemelerle dolu, sanki çizgi roman! Bu işlemelerden Roma Ordusu’nun kullandığı silahları, üniformaları, donanım ve taktiklerini görebiliyor, hikayeye dair bilgi edinebiliyoruz. Konum için tıklayın.

Ayrıca Colle Oppio’nun tepesinde MS 104 yıllarında yükselen Trajan Hamamları da aynın döneme ait. Dönemin ünlü mimarlarından Şamlı Apollodorus tarafından yapılmış. Bu hamamlar o dönem için Roma’nın en büyük hamamlarıymış. Konum için tıklayın.

Roma Forumu

Roma’nın Çarşı İçi

Şimdi Titus Takı’ndan geçerek Roma Forumu’na geçiyoruz. Roma Forumu, MÖ 7. yüzyılda, yani Roma’nın cumhuriyet olduğu dönemde, şehrin merkeziymiş. Başlangıçta bir pazar yeri olarak kullanılıyormuş, zamanla tapınaklar, stoalar (sütunla çevrili galeriler), idari binalar ve tapınaklardan döndürülme bazilikalar gibi yapılarla dolarak ibadet, yönetim, ticaret merkezine dönüşmüş.

Denilene göre, forumun bulunduğu bataklık alan bir zamanlar etrafındaki tepelerde yaşayan farklı kabileler arasında nötr bir toprak parçası görevi görüyormuş. Buluşmak gerektiğinde insanlar foruma gelir ve ciddi konuları burada tartışırlarmış. Bugün de forum kelimesi özellikle de AVM tarzı yerler için benzer bir anlamda kullanılıyor.

Roma Forumu’nda Günlük Hayat

Kaynak: Wikipedia

Hayal edin ki Antik Roma’da bir senatörsünüz: Günün büyük bir kısmını Forum’da geçirirdiniz. Sabahleyin Forum’a gelir ve günlük konuları arkadaşlarınızla tartışmak için buluşurdunuz. Ardından Senato binasına giderek hükümet işleriyle ilgilenirdiniz. Sonrasında devam eden mahkeme davalarını dinlemek için bazilikalara giderdiniz. Günün sonunda ise eve gitmeden önce bir tapınağa gidip dua ederdiniz.

Forum’un diğer önemli bir özelliği ise içerisindeki zafer takları. Roma halkı, askeri zaferlerini göstermek için muazzam askeri geçit törenleri düzenlemeyi çok severmiş. Başlangıçta bu taklar ahşaptan yapılmış olsa da zamanla taştan olanlarla değiştirilmiş.

İmparatorluk ve Orta Çağ Dönemlerinde Roma Forumu

Roma’nın MS 27 yılında cumhuriyetten imparatorluğa geçtiği dönem sonrası şehirde her imparator kendi forumunu inşa etmeye başlamış. Yıllar geçtikçe Roma Forumu’ndan çok daha ihtişamlı forumlar inşa edilmeye başlamış. Roma Forumu git gide sembolik kalmaya başlamış.

MS 476’da Batı Roma İmparatorluğu çöktüğünde ve Orta Çağ’a girildiğinde ise Roma şehrinin büyük bir kısmı kıtlık, savaş ve otorite eksikliği nedeniyle harabeye dönmüş. Nüfus nehre doğru kayarak forum çevresi büyük ölçüde terk edilmiş. 6. yüzyılda Forum içindeki tapınaklar Hristiyan kiliselerine dönüştürülmeye başlanmış.

8. yüzyıla girildiğinde iyice atıl kalan Roma Forumu’nda bulunan bazı tapınaklar ve anıtlar, toprağın altında kalmış haldeymiş hatta üzerinde sığırlar otluyormuş. Rönesans Dönemi Roma Forumu’nun en kötü zamanlarını yaşadığı dönem olmuş çünkü 15. yüzyılda Papa’lar burayı adeta bir taş ocağına çevirerek buradan yağmaladıkları taşları şehirdeki kiliselerin yapımında kullanmaya başlamış.

Bu çöküş böyle devam etmiş ta ki 19. yüzyıldaki Napolyon yönetimine kadar. Bu dönemde antik çağa ve antik kültüre olan merak ile Roma Forumu temizlenmeye ve gerçek anlamdaki ilk kazı çalışmaları başlanmış. 20. yüzyılın başlarında ise Forum’un bugünkü hali ortaya çıkarılmış.

Roma Forumu’nda Gezilecek Yerler

  1. Via Sacra
  2. Titus Kemeri
  3. Venus ve Roma Tapınağı
  4. Maxentius Bazilikası
  5. Romulus Tapınağı
  6. Antoninus ve Faustina Tapınağı
  7. Vesta Tapınağı
  8. Sezar Tapınağı
  9. Curia Julia
  10. Septimius Severus Kemeri
  11. Satürn Tapınağı
  12. Castor ve Pollux Tapınağı
  13. Mamertine Prison

Roma Forumu turunda göreceğiniz önemli yerlerden bazıları:

Via Sacra

Fotoğraf Kaynak: Benjamin Massello / Unsplash

Antik Roma’nın en önemli dinsel yapılarının bulunduğu, Forum’dan Kolezyum’a kadar uzanan ana caddesi. Geleneksel zafer alayları bu rotada başlarmış. Kaldırımlarda hala bu alayda aşınan taşları ya da vagon tekerlerinin zamanla oluşturduğu yarıkları görebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 1 numara.

Titus Takı

Via Sacra’dan Roma Forum’a doğru yürürken geçeceğiniz kemer. Bu kemer İmparator Titus’un, Kudüs’te çıkan Büyük İsyan’ı bastıran ünlü zaferini anmak için yapılmış. Bu zafer sonucunda Yahudiler için çok kutsal Herod Tapınağı talan edildikten sonra tüm şehir yakılıp yıkılıyor. Kemerin kabartmalarında, Romalı lejyonerlerin tapınaktan ganimet olarak aldıkları kutsal eşyaları nasıl götürdükleri betimlenmiş. Burada Yahudilerin Menorah’ını yani Yedi Şamdan’ını da göreceksiniz. Yahudi tarihçi Josephus’a göre, isyanda 1 milyonun üzerinde sivil ölmüş, 97.000 yahudi esir edilmiş. Konum için tıklayın. Haritada 2 numara.

Venüs ve Roma Tapınağı

Titus Kemeri’ni arkanıza alıp yüzünüzü Kolezyum’a döndüğünüzde solunuzda bir yapı göreceksiniz. İşte o Venüs ve Roma Tapınağı. İmparator Hadrianus’un yaptırdığı bu devasa tapınağın balkonundan Kolezyum’un güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 3 numara.

Maxentius Bazilikası

Fotoğraf Kaynak: Anna Church / Unsplash

Maxentius Bazilikası, ismini Konstantin’den önceki imparatordan alıyor. Konstantin ve Maxentius, Milvian Köprüsü’nde karşı karşıya gelmişler ve bu çarpışma Konstantin’in zaferiyle sonuçlanmış. Rivayete göre Konstantin, savaş arifesinde gökyüzünde bir sembol görmüş. Ertesi gün askerler kalkanlarına haç çizmiş ve savaşı kazanmışlar. Bu zafere şimdiye kadarki ilk Hristiyan zaferi de denilmiş. Konum için tıklayın. Haritada 4 numara.

Romulus Tapınağı

Fotoğraf Kaynak: Markus Wollny / Flickr

Söz konusu Romulus’u, Roma’yı kuran kardeşlerdeki Romulus ile karıştırmayın, bu başka. İmparator Maxentius bu tapınağı MS 309’da ölen oğlu Valerius Romulus’a adamış ve onu bu şekilde tanrılaştırmış. Sonrasında Hristiyan imparatorlar putperestliği yasaklamış ve bu tapınağı Santi Cosma e Damiano Bazilikası’na dönüştürmüşler. Tapınağın bronz kapıları orjinal. İçerisini görmek için bu kapıda sezondaki yoğunluğa bağlı olarak bir 10-30 dakika kadar beklemeniz gerekebiliyor çünkü yapıya aynı anda çok az kişi alıyorlar. Konum için tıklayın. Haritada 5 numara.

Antoninus ve Faustina Tapınağı

7. yüzyılda Paganizm’e karşı Katolik kilisesi tarafından bir kiliseye çevrilmiş olan tapınak, MS 141 yılında İmparator Antoninus Pius tarafından 36 yaşında ölen güzel eşi Faustina’ya ithaf edilmiş. MS 161 yılında imparator ölüp de kendisi de tanrısallaştırıldığında tapınak ikisine birden adanmış. Tapınak kiliseye çevrilirken, mermer sütunlarla çevrili olarak revağı atlarla çekilmesine rağmen yıkılmamış. O nedenle de yapının o kısmı olduğu gibi günümüze orijinal haliyle gelmiş. Dikkatli bakarsanız atların çektiği iplerin veya zincirlerin sütunlarda bıraktığı hasarı görebiliyorsunuz. Romulus Tapınağı gibi buraya da girişte yoğunluğa göre 10-30 dakika kadar beklemeniz gerekebiliyor. Konum için tıklayın. Haritada 6 numara.

Vesta Tapınağı ve Roma’nın Sonsuz Alevi

Antoninus ve Faustina’nın tapınağına baktıktan sonra arkanızdaki tepede dairesel bir sunak göreceksiniz. Vesta Bakireleri’nin Roma’nın ünlü sonsuz alevine göz kulak oldukları yer burasıymış. Tepe’deki bu tapınak, yuva ve aile tanrıçasısı Vesta’ya adanmış. Kendisi Yunan tanrıçası Hestia’nın Roma mitolojisindeki karşılığı. Bu tanrıçanın varlığı da kutsal bir alev olarak simgeleştirilmiş. Kutsal alev de bu Vesta Bakireleri tarafından korunurmuş. Pagan inancı için çok önemli olan Vesta Bakireleri, soylu ailelerin en küçük kızları arasından seçilir, bekaret yemini eder ve çocukluktan başlayarak 30 yıl kadar tapınağa hizmet ederlermiş. Bekaretlerini kaybetmelerinin cezası ölümmüş. Öyle önemlilermiş ki köle ve mahkumları serbest bırakma gücüne dahi sahiplermiş. Kolezyum’da imparatorla aynı yerde otururlarmış. Herhangi bir Vesta Bakiresi’nin yaralanması dahi ölümle cezalandırılıyormuş. Konum için tıklayın. Haritada 7 numara.

Sezar Tapınağı

Fotoğraf Kaynak: Eric Kornblum / Flickr

Bu tapınak Vesta Tapınağı’nın karşısında bulunuyor. Yapımına Sezar’ın oğlu Augustus tarafından, MÖ 42 yılında, senatonun Jül Sezar’ın ölümünün sonra onu tanrılaştırmasıyla başlanmış. Sezar anlatmakla bitmeyecek, Roma’nın tarihini belirleyen diktatörlerden. Bu tapınak da yeni Roma İmparatorluğu’nun gücünü simgeliyor. Şu anki diktatör algımız için gariptir ki suikast sonucu öldürülen Sezar, vasiyetinde servetinin bir kısmını Roma halkına dağıtıyor ve her Roma vatandaşına 300.000 sestertius bırakıyor. Sezar’ın “Sen de mi Brütüs?” diyerek sırtından bıçaklandığı o meşhur ihanet olayı sonrası, MÖ 18 Mart 44’de gerçekleşen cenazesinin sunağı da burada. İnsanlar üzerine çiçek bile bırakıyor. Konum için tıklayın. Haritada 8 numara.

Curia Julia (Senato Binası)

Fotoğraf Kaynak: Yan / Unsplash

Curia Julia, Roma Forumu’ndaki en sağlam, bozulmadan kalan ender binalardan biri. Bunun nedeni, 7. Yüzyılda Sant’Adriano al Foro Bazilikası’na dönüştürülmesi ve sonra yine restorasyon görmesi. MÖ 44 yılında yaptırılan yapı, Roma senatosunun bir zamanlar toplandığı yer. Pek çok insan burayı Jül Sezar’ın öldüğü yer olarak biliyor ancak bu doğru değil. Sezar MÖ 44’te öldüğünde, bu bina daha yapım aşamasındaymış. Konum için tıklayın. Haritada 9 numara.

Septimius Severus Takı

Fotoğraf Kaynak: Christoph Schmid / Unsplash

Septimius Severus Takı Roma’nın en büyük kemerlerinden biri. MS 203 yılında inşa edilmiş. İmparator Septimius Severus bu zafer takını, Partlar’a (eski İran’da bir hanedan) karşı kazandığı zaferin anısına yaptırmış ve kemeri oğulları Caracalla ve Geta’ya ithaf etmiş. Ancak Septimius Severus öldüğünde, Caracalla kardeşini öldürüp imparator olmuş ve Geta’ya atfedilen tüm anıtlar, ondan bahseden her şey tarih kitaplarından silinmiş. Konum için tıklayın. Haritada 10 numara.

Satürn Tapınağı

Yunan mitolojisindeki Kronos’a karşılık gelen Satürn’e adanmış tapınağın orjinali MÖ 497’de, Roma Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında inşa edilmiş. Bugünkü tapınaksa MS 4. yüzyıldan günümüze kalmış. Tapınaktan geriye kalan tek şey, podyum ile sekiz büyük granit ve mermer sütun. Konum için tıklayın. Haritada 11 numara.

Castor ve Pollux Tapınağı

Fotoğraf Kaynak: David Merrett / Flickr

Castor ve Pollux’un hikayesi Yunan mitolojisinde dayanan ilginç bir hikaye. Castor ve Pollux, Zeus’un Leda’dan olan ikiz çocuklarının isimleri. Daha doğrusu Pollux, Leda’yı kuğu kılığında baştan çıkaran Zeus’un; Castor ise Sparta kralı Tyndareos’un oğlu. Pollux, babası Zeus’tan, kardeşi Castor’un da onun gibi ölümsüz olmasını ve birlikte kalmayı diler. Zeus da onları İkizler Takımyıldızı’na çevirir. Kardeşlerin birbirine sadık ve cesurca bağlılığı bir bakıma birlikteliğin ve bir olmanın da sembolü haline gelmiş, Roma mitolojisinde de kendine yer bulmuş. Konum için tıklayın. Haritada 12 numara.

Mamertine Hapishanesi

Forum’un kuzeye bakan çıkışının hemen orda Mamertine Hapishanesi’ni bulacaksınız. Yani yapının biraz dışında kalıyor. Bu yapının MÖ 7. Yüzyılda inşa edildiği biliniyor. Hapishane, uzun süreli hapsetme amaçlı değilmiş. Sadece duruşmadan önce mahkumların tutulduğu yermiş. Sonunda suçlu bulunanlar genelde idam edilirmiş. Hristiyan inancında da yeri büyük çünkü Aziz Petrus da, çarmıhta infaz edilmeden önce burada hapsedilmiş. Hatta Roma’daki çoğu general ve yüksek profilli lider de öyle. Konum için tıklayın. Haritada 13 numara.

Palatino Tepesi

7 Tepeli Roma’nın 7 Tepesi’nden Biri

Turların son durağı, Roma’nın yedi tepesinden biri olan Palatino Tepesi. Saray Tepesi. Zaten İngilizce’deki “palace” sözcüğünün etimolojik kökeni de buradan geliyor. Roma Forumu’na ve antik hipodrom Circus Maximus’a tepeden bakan bu alan Roma mitolojisine göre de Romulus ve Romus’un dişi bir kurt tarafından bulunarak hayatlarının kurtarıldığı yer. Yani Roma’nın kurulduğu tepe. Yapılan kazılarda buradaki insan yaşamının izleri MÖ 10. yüzyıla kadar uzanıyor.

Roma’nın Oldukça Değerli Gayrimenkul Alanı

Palatino Tepesi, Roma İmparatorluğu’nun Milat’tan önceki Cumhuriyet döneminde, birçok üst düzey devlet adamının yaşadığı yermiş. Hatta ünlü yazar Cicero bile burada yaşamış. Palatino Tepesi, o dönemde Roma Forumu’nu gören bir konumda bulunduğu için oldukça değerli bir gayrimenkul alanıymış ancak bir hükümdar ikametgahı da değilmiş.

Cumhuriyet Dönemi Sonrası Gelen İmparatorluk Dönemi

Cumhuriyet dönemi bitip de MS 27’de imparatorluk dönemi başlayınca, Palatino Tepesi de önemli değişikliklere uğramış. Roma’nın ilk imparatoru Augustus, burada küçük ve mütevazı bir ev inşa etmiş ve ondan sonra gelen imparatorlar Tiberius ile Caligula da aynı şekilde burada yaşamışlar. Ancak 50 yıl sonra durum tamamen değişmiş ve bu mütevazılık yerini görkeme bırakmış. Çünkü Flavius hanedanlığından İmparator Domitianus, tepenin tamamını kaplayacak kadar devasa bir saray inşa ettirmiş.

Palatino Tepesi’nde Gezilecek Yerler

Haritayı zoom yaparak detaylı görüntüleyebilirisiniz.

  1. Domus Flavia / Domus Domitian
  2. Domus Severiana
  3. Palatino Stadyumu
  4. Pelte Çeşmesi
  5. Apollon Tapınağı
  6. Kibele Tapınağı
  7. Domus Augustus ve Livia
  8. Domus Tiberius
  9. Septizodium
  10. Domus Transitoria
  11. Aqua Claudia

Domus Domitian (Domus Flavia)

Palatino Tepesi’ndeki en büyük saray olan Domitian Sarayı, MS 81-92 yıllarında İmparator Domitian’ın resmi konutu olarak inşa edilmiş. Saray, Domus Flavia, Domus Augustana, bahçe gibi kısımlardan oluşuyor. Aslında hem özel alanların hem de devlet işlerinin olabileceği şekilde düzenlenmiş. Örneğin Domus Augustuna genellikle yaşam alanları ve minik avlular içeriyor, Circus Maximus’a bakan bir cephesi var; Domus Flavia ise sarayın halka açık kısmı. Bahçe kısmında da binicilik yapılırmış ve heykellerle süslüymüş. Konum için tıklayın. Haritada 1 numara.

Domus Severiana

Domus Severina, aslında Domitian Sarayı’nın bir bölümünde inşa edilen İmparatorluk Sarayı’nın son genişlemesi. Buradan geriye kalan tek şey sizin de görebileceğiniz gibi köşedeki hala hayranlık uyandıran kısım. Konum için tıklayın. Haritada 2 numara.

Palatino Stadyumu

1. yüzyılda Domus Flavia’nın bir parçası olan, 160 a 48 metre büyüklükteki bu stadyum, imparatorun ata binebilmesi ve koşu yapabilmesi için düşünülmüş. Saraya özel gladyatör etkinlikleri için yapıldığı düşünülen alanları da var ama bu konuda kesin bir bilgi yok. Konum için tıklayın. Haritada 3 numara.

Pelte Çeşmesi

Domitian imparatorluk sarayının Domus Augustana bölümünü süsleyen çeşmelerden biri. Yeniden su akar hale getirilip sergileniyor. Denilene göre imparator bu su sesinin şırıltısını çok severmiş bu nedenle de yemek yediği yeri de ona yakın konumlandırmış.  Konum için tıklayın. Haritada 4 numara.

Apollon Tapınağı

Kibele Tapınağı’nın hemen yanında yer alan bu tapınak, Augustus tarafından Apollon’a adanmış ve Apollon’a adanan Roma’daki ikinci ve en ünlü tapınak. Tapınak yapıldığı dönemde, ünlü bir kütüphane ve pek çok sanat eseri içeriyormuş. Beyaz mermerden inşa edilmiş bina zamanında da oldukça görkemliymiş. Yapının kapılarında fildişi kabartmalar bulunuyor ve pek çok kabartma da hikaye içeriyor. Eski görkemi olmasa da tarihsel önemi ve güzelliğiyle görülmeye değer. Konum için tıklayın. Haritada 5 numara.

Kibele Tapınağı

Kibele Tapınağı ya da diğer ismiyle Magna Mater (yüce anne) Tapınağı şehirdeki en önemli tapınaklardan biri çünkü doğurganlık ve ana tanrıçalarından Kibele adına yapılan ilk tapınak. Orjinali MÖ 111’de yanmış sonrasında muhtemelen restore edilmiş. Devasa tanrıça heykelleri bulunan tapınakta günümüze kalan kabartmaları görebiliyoruz. Tapınak 4. yüzyılın sonlarına kadar kullanılmış ve MS 394’de İmparator I. Theodosius’un emriyle putperestliğe bir tavır olarak yıkılmış. Konum için tıklayın. Haritada 6 numara.

Domus Augustus ve Livia

İmparator Augustus’un M.Ö. son yüzyıldan kalma evi. Güzel dekore edilen bu ev belli dönemlerde yıpransa da oldukça iyi korunmuş. Muhteşem freskler içeriyor öyle ki bazı alanlarının daha yeni boyandığını düşünebilirsiniz. Tavan detaylarına ve duvardaki fresklere dikkat kesilirken bir yerden Augustus’un çıkacağını dahi düşünebilirsiniz. Evin tamamını gezemiyorsunuz ama içerde görsel ve bilgilendirici bir sunum da sizi bekliyor. Ziyaret etmek için, tepeye çıktıktan sonra işaretleri takip etmelisiniz. Livia Evi de harika fresklere sahip bir yer. Ancak her zaman açık değil, bu yüzden önceden Google’dan kontrol etmenizde yarar var. Konum için tıklayın. Haritada 7 numara.

Domus Tiberius

Burası tepenin kuzeybatısında yer alan bir İmparatorluk sarayı. Adını İmparator Tiberius’tan alıyor ancak net olarak onun inşa ettiğine dair bir bilgi yok. Yapıldıktan sonra genişletilmiş de ama genel olarak burası hakkında arkeolojik olarak az şey biliniyor. Kalıntılarının bir kısmı da Farnese Bahçeleri’ne dahil bu sarayı manzara tepesi olarak kullanıp, Kolezyum, Kapitolin Müzesi ve çeşitli forumları seyredebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 8 numara.

Septizodium

MS 203 yılında İmparator Septimus Severus tarafından yaptırılan bu yapınınn ismi Latince’de yedi güneşin tapınağı anlamına gelen ‘Septizodium’ kelimesinden geliyor. İmparator Septimus görkemli bu yapıda Kuzey Afrikalı misafirlerini gezdiriyormuş. Aaa bu arada, Septimus Severus Roma’nın ilk Afrikalı imparatoru. 8. yüzyılda bina harap olmuş ve uzun süre restore edilmemiş. 1588’de Papa V. Sixtus döneminde yapının doğu cephesi yıkılmış ve çıkarılan taşlar başka yapıların restorasyonunda kullanılmış. Anladığınız üzere fazlaca kırpılmış, kalan kalıntılarsa Palatino Tepesi’nin bir köşesini koruyor. Konum için tıklayın. Haritada 9 numara.

Domus Transitoria

Nero’nun Palantino Tepesi’ndeki ilk sarayı olan Domus Transitoria, kullanılan malzemelerin zenginliğiyle Antik Roma sanatına dair önemli bir yere sahip. Renkli mermerlerle döşenmiş nişler, imparatorun eğlenmesi ve dinlenmesi için tasarlanmış mermer sütunlarla çevrili yemek odasında kaplama için kullanılan malzemeler…Burası imparatorun görkemli evi Domus Aurea’ya geçmeden önce kullanıldığından “geçiş evi” olarak adlandırılıyor. Sonrasında imperator Domus Aurea’yı inşa ettiriyor. Konum için tıklayın. Haritada 10 numara.

Sarayların Zemin Mozaikleri

Augustus’un Evi’ne girerken, ayaklarınızın altındaki mozaik zeminine dikkat etmeyi sakın ihmal etmeyin! Roma’nın birinci, ikinci veya üçüncü yüzyıllarında, bu fayansta kimlerin yürümüş olabileceğini düşünmek çok eğlenceli.

Birinci yüzyılda mor renkli pek çok şey nadir bulunurmuş ve son derece pahalıymış. Sarı mermer, Romalılar Numidia’ya (Cezayir) yönelip Numidia kralı Jugurtha’yı yenene kadar var olmamış. Yani bundan önce sarı, mermerin olabileceği bir renk bile değilmiş. Yeşil mermer ise bugün Türkiye olan Anadolu topraklarından getirtilirmiş.

Domitian’ın sarayına girdiğinizde ise sarı, yeşil, beyaz, siyah ve hatta mor mermer ve granit görüyorsunuz. Bunlar muhtemelen, o zaman çoğu insanın daha önce hiç görmediği ya da bulamayacağı şeylerdi. Sadece bu yönüyle bile etkileyici olmakla beraber hoşlar da.

Antik Isıtma Sistemi

Çok dikkat çekmeyebilir, ama kuzey yönünde Hippodrom’un yanından geçerken sağınızda bazı kalıntılar göreceksiniz. Bu alan, serin gecelerde sarayı ısıtabilecek bir ısıtma sistemi. Sistem yerden ısıtma sağlıyormuş. Bu lüks saraylarda yaygınmış, bir çok odanın zemini yerden ısıtmalıymış.

Aqua Claudia (Su Kemerleri)

Roma, tahminlere göre 2.000 yıl önce, bir milyondan fazla nüfusa sahimiş. İnsanlar her gün içmek, yıkanmak ve kanalizasyon için suya ihtiyaç duyuyor tabii. Bir milyon insan günde ne kadar suya ihtiyaç duyar? Purdue Üniversitesi’ne göre bu kemer, günlük olarak 300 milyon galon veya daha fazla suyu taşıyabiliyormuş. Aqua Claudia da Roma’nın dört büyük su kemerinden biriymiş. Yaklaşık olarak 32 metre yüksekliğe 69 kilometre uzunluğa sahip ama çoğunluğu yeraltında. Kısaca bu mühendis harikası da görülmeye değer. Konum için tıklayın. Haritada 11 numara.

One Comment

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir