LOUVRE MÜZESİ REHBERİ & EN ÖNEMLİ ESERLER

Yılda 8,1 milyon ziyaretçisi ile dünyanın en çok ziyaret edilen ve en yorucu müzesini gezmeye hazır mısınız?

Da Vinci Şifresi, Midnight In Paris ve türlü frankofili Louvre’u kafanızda epey romantize etmiş olabilir. Evet, Louvre 380 bin esere (sadece 35 bini sergileniyor) ve medeniyetler tarihinin 9000 yılına ev sahipliği yapan, günde 25-26 bin kişinin ziyaret ettiği, 800 yıllık bir mega saray. Elbette boşuna romantize edilmiyor. Ama müze o kadar devasa ve kalabalık ki bütün gününüz havalimanında uçak yakalamak için terminaller arası koşturuyormuşsunuz gibi geçiyor. O yüzden Louvre’a gitmeden iyi bir plan çıkartmak şart. E biz de onun için buradayız. 🙂

Denilen o ki sergide bulunan her eserin önünde 1 dakika geçirseniz müzenin tamamını gezmeniz yaklaşık 64 gün alırmış. Yani bu müzeyi hakkıyla gezmek diye bir şey söz konusu bile değil. Paris’e birkaç günlüğüne turist olarak geldiğinize göre kendinizi böyle bir beklentiyle stres altına sokmayın sakın. Bizim tavsiyemiz çoğu eseri göremeyeceğinizi kabullenip bir an önce en önemli eserlere odaklanmanız. Bu yazımızda da önceliklendirmenizi önerdiğimiz başyapıtları, zaman kazandırıcı bilgileri ve çeşitli tüyolarımızı bulacaksınız. Yeme-içmeden konaklamaya, Paris hakkında diğer her konu içinse Paris Gezi Rehberimiz hazır ve nazır.

Louvre Müzesi Bileti

Fotoğraf Kaynak: Una Laurencic / Pexels

1. Louvre Müzesi Biletlerinizi Mutlaka Paris’e Gelmeden Online Olarak Alın!!

Müzenin günlük ziyaretçi kotası var ve günler, hatta haftalar önceden biletler tükeniyor. Müzenin gişesinden bilet alıp da gezme hayalleriniz olmasın.
Louvre biletinizi buradan alabilirsiniz.
Rehberli Louvre turunuzu buradan alabilirsiniz.

Bütçeniz dahilindeyse rehberli tur öneririz. Hem Louvre gezinizi planlamak aşırı zor hem de eserlerin önemlerini anlamanız için tarihi & dini referansları bilmeniz gerekiyor.

Biletiniz de olsa kapıda uzun bir güvenlik kontrolü kuyruğu beklemeye hazırlıklı olun. Özellikle de pandemi döneminde bu kontroller daha da sıkılaştı.

2. Bilet Fiyatları

1. Standart Louvre Bileti

İnternetten alırsanız 17 Euro. Gişeden alırsanız 15 Euro. Fakat sakın bu tufaya düşüp bilet işinizi gişeye bırakmayın. Bilet bulamaz, açıkta kalırsınız. Biletinizi buradan hemen alabilirsiniz.

2. Müze Bileti + Sıra Beklemeden Müzeye Giriş Hakkı + Audioguide (sesli rehber)

26 Euro. Bilet almak için tıklayın.

3. Seine’de bir tekne turu + Teknede Sıra Beklememe Özelliği + Louvre Bileti 4 + Louvre Girişinde Sıra Beklememe Özelliği ♡

34 Euro. Bizce bu bileti almak çok mantıklı çünkü zaten ikisini de yapmadan Paris’ten dönmek olmaz. Üstelik bu biletin müzeye öncelikli giriş hakkı var, değerli zamanınızı kuyrukta harcamıyorsunuz. Bilet için tıklayın.

4. Sıra Beklemeden Müzeye Giriş Hakkı + 2 Veya 3 Saatlik Tur

Seçtiğiniz tarihe ve saate göre 50-65 Euro arasında değişiyor. Bilet için tıklayın.

Rehber Eşliğinde Louvre’un Başyapıtları Turu: Biz her ne kadar size Louvre’u kendi kendinize gezmenizi kolaylaştıracak bir rehber hazırladıysak da Louvre kullanıcı deneyimi o kadar kötü bir müze ki size öncelikli tavsiyemiz rehberli turlara katılmanız. Yüzlerce müze gezdik, yönlendirmelerin bu kadar kötü, audioguide’ın bu kadar kullanışsız olduğu bir müze daha görmedik. Şaka değil, bu bağlamda Louvre tam bir hayal kırıklığı oldu. Özetle, Rehberli Louvre turu güzel bir çözüm.

5. Önermiyoruz

Paris’teki tüm zamanınızı yatıp kalkıp müze gezmek için kullanmayacaksanız, birçok müze ve tarihi yere giriş sağlayan city pass’lardan almanızı önermiyoruz. Astarı yüzünden pahalıya geliyor.

3. Kimler Ücretsiz Bilet Alabilir?

– Tüm 18 yaş altındakilere ücretsiz. (Not: Ücretsiz puset veriyorlar)
– Avrupa Birliği vatandaşı ya da oturma izni olan 26 yaş altındakilere ücretsiz.
– 14 Temmuz Bastille Günü herkese ücretsiz.
– Pandemiden önce çarşamba ve cuma akşamları müze neredeyse 21.45’e kadar açıktı ve her cuma 18.00’den sonra müze girişleri 26 yaş altına ücretsizdi. Şimdilik gece ziyaretleri donduruldu.
– Pandemi ile ara verilen diğer bir uygulama da her ayın ilk cumartesisi yapılan herkese ücretsiz 18.00 sonrası ziyaretler. Umarız siz gittiğinizde hepsi tekrar başlamış olur.
– Ücretsiz giriş yapacakların da biletlerini önden online olarak rezerve ettirmesi gerekiyor.

4. Son Dakikacılara Çare Var Mı?

Bu durumda en iyi ihtimal Rehberli Louvre Turları‘na bakmak. Tur şirketlerinin elinde bilet olabiliyor ama mutlaka tur olarak almanız gerekiyor, sadece bileti alamıyorsunuz.

Louvre Müzesi Hakkında Gitmeden Bilmeniz Gerekenler

Louvre’un önündeki klasik uzuuun kuyruklar

Önce tüyolardan başlayıp sonra eserlere geçelim:

1. Çalışma Saatleri

– Müze, salı günleri hariç her gün 09.00 – 18.00 saatleri arasında açık.
– Pandemi öncesi dönemde çarşamba ve cuma günleri gece 21.45’e kadar açıktı ama pandemide akşam saatleri şimdilik askıya alındı.

1 Ocak (Yılın İlk Günü), 1 Mayıs (İşçi Bayramı), 25 Kasım (Noel) ve 11 Kasım (1. Dünya Savaşı’nın sonu) tarihlerinde ise müze tamamen kapalı.

2. Hangi Güne Bilet Almalı

– Salı günleri kapalı.
– İstatistiklere göre kalabalıklardan kaçmak için en iyi zamanlar hafta içi sabah müze açıldıktan sonraki ilk saatler, tercihen pazartesi veya perşembe sabahları. Hafta sonu ise en kabalık vakti.
– Öte yandan bildiğiniz üzere pazar günleri Fransa’da dükkan ve cafeler kapalı. Müzenin en kalabalık günü olacaksa da pazar gününü böyle değerlendirmek isteyebilirsiniz.

3. Louvre Müzesi’ni Gezmek İçin Ne Kadar Zaman Ayırmalı

Tam bir gününüzü ayırın. Çok fazla eser olduğu için o bile yetmeyecek.
Tam bir gün ayıramayanlar minimum 3 saat ayırmalı.

4. Boşu Boşuna Ana Kapıdaki Uzun Kuyruğu Beklemeyin

Foto Kaynak: Louvre Müzesi

Yukarıdaki fotoğraftan da göreceğiniz üzere Louvre’un birçok girişi var. Bunu bilmeyen turistlerin cam piramidin oradaki ana girişte uzuuuuun kuyrukta yaklaşık 1 saat, ama bazen de 3 saat kadar beklediğini göreceksiniz. Diğer kapılardaki sıra çoğu zaman daha kısa oluyor.

Müzenin toplam 4 girişi var:

1. Piramit: Ana giriş. Piramidin içinden müzenin yerin altındaki lobisine iniliyor. Vestiyer, gişe, tuvalet vs burada. Ama merak etmeyin, hangi kapıdan girerseniz girin buraya bağlanabiliyorsunuz.

İlla piramit kapısından girecekseniz burada karşınıza çıkan 4 farklı renkteki sırayı bilmeniz gerekir: Sarı çizgide ilerleyen sıra yıllık ziyaretçi kartı veya turist kartı gibi özel geçişleri olan ziyaretçiler için. Turuncu sıra önceden satın alınmış bileti olmayan ziyaretçiler için. Yeşil hat online olarak alınmış belirli bir zaman aralığı olan bilete sahip ziyaretçiler için. Mavi sıra ise engelli ziyaretçiler, hamile kadınlar, bebek arabalı ziyaretçiler için.

2. Carousel du Louvre: Yerin altında bir alışveriş merkezi olarak tasarlanan bu girişin, turla gelmeyenler için en hızlı giriş olduğu söylenir. Louvre’un içinde yeme içme çok pahalı olacağından buradaki restoranlarda ihtiyaçlarınızı giderebilirsiniz.

Louvre’a metro ile gelenler (1. ya da 7. hat üzerinde) Palais Royal-Musée du Louvre durağında indiklerinde direkt buraya bağlanabilirler. Yer üzerinden girişi de Rivoli sokağı, 99 numarada.

3. Porte des Lions: “Louvre’un gizli kapısı” lakaplı Porte des Lions da biraz terste kalması sebebiyle kuyrukların en kısa olduğu kapılardan biriydi ama geçici olarak servis dışı bırakıldı. Eğer hızlı bir turu yapmayı planlıyorduysanız Mona Lisa’ya en yakın girişin burası olduğunu bilmek sizi hızlandırabilir, tabii kapı tekrar kullanıma açıldıysa.

4. Passage Richelieu: Bu kapı 7 kişiden kalabalık gruplar için. Teknik olarak turla gezmiyorsanız buradan almıyorlarsa da eğer diğer sıralar gözünüze çok uzun göründüyse gelip burada şansınızı deneyin deriz. Bizi iki kişi olmamıza rağmen geri çevirmediler ve buradan girebildik.

5. Önce Vestiyere Eşyalarınızı Bırakın & Sesli Rehber Alın

Piramidin altındaki lobide bunların hepsini bulabilirsiniz:

Vestiyer: Ücretsiz emanet dolaplarına eşyalarınızı kendiniz kilitliyorsunuz. Hem hafiflersiniz, hem de zaten büyük eşyalarla içeri alınmayabilirsiniz.

Sesli Rehber Hizmeti: Nintento dünyanın en işlevsiz audioguide’ını yapmış ama yine de kiralayın. 5 Euro. Diller içinde Türkçe yok. İngilizce, Fransızca, Portekizce, İspanyolca, İtalyanca, Almanca, Çince, Japonca ve Korece sunuluyor.

İçinde “Louvre’da görmeniz gereken 10 eser” gibi kısa turlar varsa da navigasyonu ve arayüzü berbat olduğu için biz hiç bir özelliğini kullanmadık. Bunlar 2 saatlik kısa turlar. Ben gelmişken müzeden maksimumda faydalanmak istiyorum derseniz gezmeye başlamadan  yarım saatinizi ayırıp tek tek tüm görmek istediğiniz eserlerin ismini alete girerek kendi turunuzu çıkartabilirsiniz. Zaten girmenizi önereceğimiz eserleri de bu yazının devamında bulacaksınız.

Ama açıkçası kullanıcı deneyimi o kadar berbat bir alet yapmışlar ki tutup duvara fırlatmazsanız iyi… Yani sizi gezdirmesini falan beklemeyin, mutlaka bu lobi kısmından bir harita alın ve kendi yolunuzu kendiniz bulun. Audioguide’ı da sadece eserlerin numarasını girdiniz mi size bilgi okuyan bir alet gibi kullanın. Zaten harita da müzenin koleksiyonundaki en değerli veya en popüler eserleri özellikle belirtiyor ve sizi yönlendiriyor.

QR’dan Harita İndirin: Haritanızı kaybederseniz çevredeki tabelalarda bulunan QR kodlarını okutup haritayı telefonunuza da indirebilirsiniz. Harita Louvre’un beş katını ve kanatlarını farklı renklerde gösteren bir kat planı sunuyor. Bu plandan kolaylıkla müzede navigasyon sağlayabilirsiniz.

Louvre Muzesi App’leri: Louvre’u gezmek için birçok app çıkarılmış ama biz hiçbirini önerecek kadar başarılı bulmadık.

6. Görmek İstediğiniz Eserler Hangi Kanatta Yoğunlaşıyorsa Oradan Başlayın

Piramidin lobisinde sizi müzenin 3 ana kanadının girişleri karşılayacak: Denon, Sully ve Richelieu.

Doğru veya yanlış bir Louvre güzergahı yok. Sadece görmek istediğiniz eserler hangi kanatta yoğunlaşıyor ise o kanattan ilk girişi yapın. Aralarından en popüleri Denon kanadı. Bunun nedeni başta “Mona Lisa” olmak üzere en popüler tabloların bu bölümde yer alması. Eğer müzede tek bir kanada yoğunlaşacaksanız o Denon kanadı olsun deriz.

7. Mola Noktaları

Müze içinde al götür yemek yeme yerleri, cafe ve restoranlar mevcut. Kimisi tamamen iç kısımda kimilerinin teras gibi açık alanları var. Starbucks ve Paul gibi zincirlerin şubeleri de bulunuyor.

Louvre’un içinde birkaç restoran ve cafe var ancak fiyatları normale göre biraz daha pahalı. Bütçe yapmak için yanınızda kendi atıştırmalıklarınızı, sandviçinizi veya suyunuzu getirebiliyorsunuz. Bu konuda herhangi bir kısıtlama yok ancak hiçbirini sergi salonlarında tüketemiyorsunuz. Etrafta sadece bu işler için ayrılmış banklar var.

8. Louvre mu Orsay mı?

Bize sorarsanız Orsay çok daha keyifli bir müze. Hem gezmesi daha kolay hem de eserler çağdaş olduğu için çoğumuzun öyle ya da böyle haşır neşir olduğu işler & sanatçılar. Ama Louvre ise öyle büyük bir isim ki gidip de görmezseniz içinizde ukde kalır. Orsay Müzesi rehberimiz için tıklayın.

Louvre Müzesi’nin Bölümleri

Müzenin koleksiyonu Fransız tarihinin üç önemli şahsiyetini onurlandıran üç kanattan ve beş kattan oluşuyor: Denon, Sully ve Richelieu.

Denon Kanadı: Denon kanadının ismi, Louvre koleksiyonunun geliştirilmesinde önemli bir rol oynayan Fransız sanatçı, arkeolog ve yazar Dominique Vivant, Baron Denon’a atfen konulmuş.

Sully Kanadı: Antik Yunan ve Antik Mısır eserlerinin bulunduğu Sully kanadına ismini veren ise Henry IV’e yardım eden, onun en güvendiği bakan olan Sully Dükü Maximilien de Béthune.

Richelieu Kanadı: Richelieu ismi ise sanata olan düşkünlüğüyle de bilinen, Fransız Akademisi’ni kurucusu din adamı, asilzade ve siyasetçi Kardinal Richelieu’den geliyor.

Müze koleksiyonu ise 8 ana başlığa ayrılmış durumda:

  1. Mısır Eserleri
  2. Yakın Doğu Eserleri
  3. Yunan, Etrüsk ve Roma Eserleri
  4. İslami Sanat Eserleri
  5. Heykeller
  6. Tablolar
  7. Baskılar ve Çizimler
  8. Bezem Eşyaları

Louvre Müzesi’ndeki En Önemli Eserler

Başta belirttiğimiz gibi Louvre devasa bir müze. O nedenle de kendinize bir öncelikler listesi yapmanızı tavsiye ederiz. Biz müzede kendimizce öne çıkan belli başlı en önemli eserleri şu şekilde çıkarmıştık. Bizce gezmeye de Mona Lisa’nın bulunduğu Denon Kanadı’ndan başlamak en mantıklısıydı. Çünkü bu kanat Mona Lisa’nın önündeki sıra nedeniyle en meşgul kanat oluyor. Bu kanadı ne kadar erken saatte bitirirseniz, öğlene doğru artan kalabalıkları o kadar pas geçmiş olursunuz.

ÖNEMLİ : Bu yazıda biz gittiğimizde eserlerin bulundukları yerlerin adreslerini verdik ancak müze çeşitli sebeplerle eserlerin yerlerini değiştirebiliyor. Gittiğinizde kontrol etmenizde fayda var. Güncellemeler varsa lütfen bize de yazın. Burayı yaşayabilmek için çok uğraşıyoruz, gözümüz kullağımız sizsiniz.

Denon Kanadı

1. Cupid’in Öpücüğü ile Canlanan Psyche (Psyche Revived by Cupid’s Kiss)


Bu heykel, İtalyan sanatçı Antonio Canova tarafından 1787-1793 yılları arasında yontulmuş. Kanatlı tanrı Eros’un sevgilisi, ölümlü olan Psyche’sini “gerçek aşkın öpücüğü” ile uyandırmasını temsil ediyor. Ayak tarafında demir bir halka olduğunu göreceksiniz. Eser aslında halkadan tavandan asılmak üzere planlanmış, yani Eros & Psyche’i havada uçarken hayal etmelisiniz. Konum: Denon kanadı, zemin kat, 403. oda.

2. Semadirek Kanatlı Zaferi (Winged Victory of Samothrace)


Denon kanadının Daru Merdivenleri’ni başında bulunan bu ünlü heykel ise Yunanistan’ın Semadirek adasında MÖ 2. yüzyılın başlarına ait bir kutsal alanda 1863’te bulunmuş. Heykel, Antik Yunan’da kanatlı bir kadın tarafından temsil edilen zafer tanrıçası Nike’ye bir övgü niteliğinde. Mona Lisa 1. katta olduğundan, merdivenleri çıkarken heykel göz hizanızda yükselecek. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, Daru Merdivenleri.

3. Mona Lisa (La Joconde Olarak da Bilinir)

Fotoğraf Kaynak: Mika Baumeister / Unsplash

Mona Lisa hiç şüphesiz Louvre’daki en ünlü ve maddi değeri en yüksek eser. Da Vinci’nin de en meşhur tablosu. Zaten müzedeki tüm yönledirme okları onu gösterdiği için müzede en kolay bulabileceğiniz eser de 711 numaralı odadaki Mona Lisa. Tuval üzerine değil kavak ağacından bir panel üzerine boyanmış olan tablo beklenenden çok daha küçük (77 cm x 53 cm) boyutlu. Gördüğünüzde siz de şaşıracaksınız.

Da Vinci’nin daha ihtişamlı eserlerinin bulunmasına ve müzenin koleksiyonda daha görkemli parçalar olmasına rağmen neden bu “sönük” ufacık tablonun bu kadar kıymetli olduğu sık sık ve şüphe ile tartışılır. Biz neden tahtı kaptığını özetledik ama bu videodan daha detaylı öğrenebilirsiniz.

Sfumato Tekniği: “Duman gibi havaya karışıp yok olma” anlamında gelen, resimde belirsiz çizgilerle, yumuşak dokunuşlarla ışık ve gölgelerin birbirine geçmesini ve porte ile arka fonun birbirine karışmasını sağlayan “Sfumato” tekniği Da Vinci tarafından Mona Lisa’da ustaca kullanılmış. Birçok eserinde bu tekniği kullanan Da Vinci sfumato’nun babası olarak geçer ama o icat etmemiş. Mona Lisa’nın ifadesinki mutlu mu mutsuz mu belirsizliği işte bu teknikle yaratılmış.

Mona Lisa Kim? Aslında kim olduğu halen daha kimi sanat çevrelerince tartışmaya açık olsa da genel geçer bir kanı olarak Francesco del Giocondo adlı zengin bir İtalyan ipek tüccarının karısı Lisa Gherardini olduğu, resmin de Francesco del Giocondo tarafından çiftin ikinci çocuğunun doğumunu anmak için Da Vinci’ye sipariş verildiği düşünülüyor.

Resmi inceleyen bilim insanları, Lisa Gherardini’nin elbisesinin üzerinde, genellikle 16. yüzyılın başlarında İtalya’da hamile kadınlar veya yeni anneler tarafından giyilen şeffaf bir tül olduğunu keşfetmiş. Böylece resmin yapılış tarihin 1503 yani 24 yaşındaki Gherardini’nin 2. çocuğunu dünyaya getirdiği dönem olduğu tezi öne çıkıyor. “Mona” İtalyanca “Hanımefendi” kelimesinin konuşma diline özgü bir versiyonu. Eserin orijinal adı ise “La Giaconda” yani La Joconde.

1911’de Çalınana Kadar Louvre’da Sıradan Bir Tabloymuş: Elbette 21 Ağustos 1911’de tarihin en büyük sanat hırsızlığına konu olması onu böylesine bir şöhrete kavuşturan asıl olay. Hırsızığın olduğu hafta Louvre tamamen ziyarete kapatılmış. Tabii reklamın iyisi kötüsü olmaz derler, müze bir hafta sonunda açıldığında Mona Lisa artık bir sanat ikonuymuş. Mona Lisa bundan tam iki yıl sonra bulunabilmiş. Bulunana kadar da ününe ün katmaya devam etmiş. Kartpostallara basılmış, gazete manşetlerine çıkmış. Sonraki yüzyılda Dali’den Warhol ve Duchamp’a kadar çağdaş ve modern sanatçıların eserlerine ilham kaynağı olan Mona Lisa’nın ünü işte bu şekilde bugünlere kadar katlanarak gelmiş.

Yalnız baştan uyaralım, tablonun önüne geldiğinizde (ki o da kalabalıktan gelebilirseniz) biraz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Çünkü tablonun önünde inanılmaz bir kalabalık oluyor, tablonun boyutu kafanızda canlandırdığınızdan çok daha küçük, Mona Lisa bir camekanın arkasında koruma altında olduğundan onu dilediğiniz gibi yakından ve uzun uzun inceleyemiyorsunuz. Zaten tablonun başındaki görevliler eseri herkesin görebilmesi için “next” diyerek sizi nazikçe alandan uzaklaştırıyor. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 711. oda Salle Jaconde.

4. Kana’da Düğün (Wedding At Cana)

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

Mona Lisa ile aynı odayı paylaşan bu devasa tablo ise Louvre Müzesi’nde sergilenen en büyük tablo olma özelliği taşıyor. Sanatçı Paolo Veronese’ye ait olan yağlı boya Rönesans tablosu yaklaşık 10 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde. 1563 tarihli olan tablo İncil’de geçen, İsa Mesih’in suyu şaraba çevirerek ilk mucizesini gerçekleştirdiği Cana’daki düğün sahnesini betimliyor. Aslında tablo daha çok dönemin bütün sosyetiklerinin davetli olduğu bir ünlü düğünü gibi. Fransa kralı I. François’dan İngiltere kraliçesi I. Mary ve Kutsal Roma İmparatoru V. Karl’a herkes düğünün davetlileri arasında. Eserin bizler için önemli bir özelliği ise tabloda dönemin Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’a da yer verilmiş olması. İkiliyi tablonun en sol köşesinde masada otururlarken görebilirsiniz, okla da işaretledik. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 711. oda Salle Jaconde.

5. Halka Yol Gösteren Özgürlük (Liberty Leading The People)


Fransız resim sanatında Romantizmin nihai temsilcisi Eugène Delacroix’nın en bilinen eseri. Tablo, liberal Cumhuriyetçiler tarafından serbest bırakılan ve Kral Charles X’in düşüşüyle sonuçlanan Paris’teki 1830 Temmuz Devrimi’ni konu alıyor. Tablonun en ünlü öğesi, bir elinde Fransız Devrimi’nin sembolü üç renkli Fransız bayrağını, diğer elinde süngülü tüfeğini tutan, mağlup askerlerin bedenlerinden oluşan bir tür “barikat” üzerinden halkı yönlendiren tek göğsü çıplak kadın. 1830 tarihli tablo, 19. yüzyılın en ikonik resimlerinden biri. Tabloyu detaylı incelemek için tıklayın. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 700. oda Salle Mollien.

6. Medusa’nın Salı (The Raft of the Medusa)

Fransız ressam Théodore Géricault’nun 1818-1819 yıllarında tamamladığı ve Halka Yol Gösteren Özgürlük gibi Fransız romantizminin ikonik resimlerinden biri sayılan yağlı boya tablosu. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 700. oda Salle Mollien.

7. Napolyon’un Taç Giyme Töreni (The Coronation of Napoleon)

Napolyon’un resmi ressamı olan Jacques-Louis David’in resmettiği sahnede 2 Aralık 1804’te Notre Dame Katedrali’nde düzenlenen taç giyme töreninde Napolyon’un taç giyme töreninde eşi Joséphine de Beauharnais’ye taç giydirdiği an yer alıyor. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 702. oda Salle Daru.

8. Büyük Odalık (The Grande Odalisque)

“Grande Odalisque” isimli tablo, Jean-Auguste-Dominique Ingres’in Oryantalizm etkisi ile yaptığı 1814 tarihli yağlı boya tablosu. Eserde bir odalık yani cariye resmedilmiş. Ressamın bu çalışması, Neoklasisizmden ayrılış oryantalist Romantizme geçiş olarak kabul ediliyor. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 702. oda Salle Daru

9. Apollon Galerisi

Apollon Galerisi insanın ağızını açık bırakacak kadar süslü, altın kaplamalı ve freskli duvarları görülmeye değer. İçinde müzenin Fransız Kraliyet Mücevherleri koleksiyonunu sergileniyor. Napoleon için yapılmış taçlar, Louis XIV’e ait turuncu-pembe 20 karatlık bir elmas olan Hortensia, 140 karatlık beyaz bir pırlanta olan Regent Diamond gibi mücavherleri görebilirsiniz. Konum: Denon kanadı, 1. kat, 705. oda Galerie d’Apollon

10. Bilinmeyen Bir Kadının Portresi (La Belle Ferronière)

Fotoğraf Kaynak: www.bangkokpost.com

La Belle Ferronnière adlı tablo, bilim insanı, mühendis ve sanatçı Leonardo Da Vinci’ye atfedilen, 1495 civarında yapılmış olduğu tahmin edilen bir kadın portresi. Kadının kim olduğu kesin olmamakla birlikte Milano Dükü Ludovico Sforza’nın metreslerinden biri olduğu düşünülüyor. Bu odada ve devamındaki 712’de Da Vinci’nin daha birçok eserini bulabilirsiniz. Konum: Denon Kanadı, 1. kat, 710. oda Grande Gallerie.

Sully Kanadı

11. Türk Hamamı (The Turkish Bath)

“The Turkish Bath” isimli tablo, Jean-Auguste-Dominique Ingres’in Oryantalizm etkisi ile yaptığı 1862 tarihli yağlı boya tablosu görülmeye değer. Bu tablo batı dünyasını bir zamanlar cebzeden erotik ve oryantalist tüm öğeleri bir hamam sahnesi ile betimliyor. Tabloyu detaylı incelemek için tıklayın. Konum: Sully Kanadı, 2. kat, 940. oda.

12. Oturan Katip (The Seated Scribe)

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

Bağdaş kurmuş bir katipi tasvir eden bu heykelcik MÖ 2600-2350 yılları arasında bir dönemden kalma ve Mısır sanatının en güzel örneklerinden. Sakkara platosunda bulunmuş ve şu an Louvre’un koleksiyonundaki en önemli parçalardan biri. Konum: Sully Kanadı, 1. kat, 635. oda.

13. Milo Venüsü (Venus de Milo)

Milo Venüsü, dünyanın en ünlü Afrodit heykeli. Yaklaşık olarak MÖ 100’den kaldığı tahmin ediliyor ancak 1820’de Kiklad takımadalarına ait olan Yunanistan’ın Milos adasında keşfedildiği için ismi Milo Venüsü. Bu Helenistik dönem başyapıtı, Louvre Müzesi’nin Yunan, Etrüsk ve Roma Eserleri bölümünde yer alıyor. Konum: Sully Kanadı, zemin kat, 345. oda.

14. Versay Dianası (Diana of Versailles)

Fotoğraf Kaynak: www.louvre.fr

Versay Diana’sı, Yunan tanrıçası Artemis’in ir geyikle birlikte tasvir edildiği (Roma döneminde Diana) MÖ 4. yüzyıla ait orijinal bronz heykelinin MS 1. veya 2. yüzyılda yapılmış mermer Roma kopyası. Konum: Sully Kanadı, zemin kat, 348. oda.

15. Mumya (Mummy)

Kahire Müzesi’nden sonraki en büyük Mısır koleksiyonu’nun Louvre’da olduğu düşünülürse Antik Mısır Eserleri bölümü’nün ne kadar zengin içerikli olduğunu tahmin edebilirsiniz. Takriben Ptolemaik dönem, MÖ 332-30 yıllarına ait yetişkin bir erkeğe ait olan ve çok iyi bir şekilde korunmuş mumya koleksiyonun en dikkat çekici parçası. Sully kanadı, 15. odada bulunuyor. Konum: Sully Kanadı, zemin kat, 322. oda.

16. Büyük Tanis Sfenksi (The Great Sphinx of Tanis)

Büyük Tanis Sfenksi, Firavun başlı ve aslan gövdeli fantastik bir yaratığı temsil ediyor. Kendisi şu an Mısır sınırları dışındaki en büyük ve en iyi korunmuş sfenkslerden. 1825 yılında, 21. ve 22. Mısır hanedanlarının başkenti Tanis’teki Amon-Ra tapınağının kalıntılarında bulunmuş. Konum: Sully Kanadı, -1, 338. oda.

17. Orijinal Kale Duvarları


Louvre’un bir zamanlar Orta Çağ’da kale olduğu zamanlardan kalma orijinal kale duvarlarını da yapının Sully kanadının en alt katında görebiliyorsunuz. Aynı zamanda kalenin o zamanki halini gösteren bir maketi de bulacaksınız. Konum: Sully Kanadı, -1 ve -2. kat.

Richelieu Kanadı

18. Heykelli Avlu (Marble Court)

Binlerce tablo ve heykele hayran hayran bakakalırken Louvre’un kendi güzelliğini de takdir etmeyi unutmayın diye yapı içinde özellikle görülmesi gereken alanlardan da ayrıca bahsedelim. Louvre’un en güzel yerlerinden biri. Bir eser değil belki ama her köşesi heykellerle dolu, bembeyaz, inanılmaz güzel, aydınlık, cam çatılı bir avlu. Biraz dinlenmek için ideal noktalardan. Konum: Richelieu Kanadı, -1 ve -2 kat, 120. oda.

19. Hammurabi Kanunları (The Code of Hammurabi)

Yıllarca tarih kitaplarında okuduğumuz hatta maddelerini ezberlediğimiz o Hammurabi Kanunları işte bu Hammurabi Kanunları. Tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biri olan bu dikili taş üzerine çivi yazısı ile yazılmış kanunlar, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya’da, Babil kralı Hammurabi’nin (MÖ 1728-MÖ 1686) çeşitli meselelerde verdiği kanun niteliğindeki 282 maddelik kararları içeriyor. Konum: Richelieu Kanadı, zemin kat, 227. oda. Salle du Code d’Hammurabi.

20. İnsan Başlı Kanatlı Boğa (Human-Headed Winged Bull)

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

İnsan başlı kanatlı boğalar yani “lamassu”lar, Asurlarda kentlerin veya sarayların kapılarında koruyucu olarak yerleştiriliyormuş. İnsan, boğa ve kuştan oluşan bu figür, II. Sargon başkenti Dur Sharrukin’den çıkarılmış (günümüzde Irak) ve MÖ 720-705 civarına tarihleniyormuş. Konum: Richelieu Kanadı, zemin kat, 229. oda.

21. Napolyon III’e Ait Odalar

82’den 92’ye kadar olan odaları Napolyon III’ün eski yaşam alanları. Bu odalar kırmızı kadife koltukları, freskli tavanı ve yaldızlı pervazları ile 1850’lerde imparatorun alışık olduğu yüksek yaşam tarzınını ve görkemi gözler önüne seriyor. Özellikle Rokoko detaylarla süslü Grand Salon olağanüstü. Konum: Richelieu Kanadı, 1. kat, kanadın sonundaki 540’lı odalar.

22. Dantel Ören Kız (The Lacemaker)

Fotoğraf Kaynak: www.johannesvermeer.org

Hollandalı sanatçı Johannes Vermeer’in 1669-1670 yılları arasında yaptığı ünlü tablosu. Resimde sarı bir korsaj giyen genç bir kadın, dikkatlice dantel işliyor. Konum: Richelieu Kanadı, 1. kat, 837. oda.

Ünlü Louvre Müzesi Çalıntı Eserlerle Dolu

Fotoğraf Kaynak: Una Laurencic / Pexels

Tarihin En Büyük Sanat ve Tarihi Eser Hırsızlarından Napolyon (Diğeri de Hitler)

Louvre Müzesi’nin koleksiyonunun ağırlıklı olarak çalıntı eserlerden oluştuğunu biliyor muydunuz?

Birinci Fransız İmparatorluğu döneminde, önce general olan sonra da hırslarının peşinden kendi kendini imparator ilan eden Napolyon Bonapart komutasındaki Fransız ordusu bugünkü İtalya, Belçika, Almanya, Hollanda, İspanya, Portekiz, Mısır dahil olmak üzere akın gerçekleştirdiği topraklardaki sanat eserleri ve değerli objeler gibi ganimetlere el koyarak hepsini Fransa’ya getirmiş.

Dünyanın en büyük sanat eserleri koleksiyonunu başkent Paris’te toplama ideallerinin peşinden giden Napoleon, sanatı bir statü sembolü olarak görerek bunu siyasi iktidarının imajını inşa etmek için kullanmış. Dönemin Fransız yetkilileri de sanat eserleri ve diğer değerli nesnelerin yağmalanmasını fetih hakkı veya Aydınlanma idealleri diyerek meşrulaştırmış. Bu yağmalama dönemi 1796’dan 1815’teki Waterloo Savaşı ve Viyana Kongresi’ne kadar yaklaşık 20 sene boyunca devam etmiş.

İtalya’yı Soyup Soğana Çevirmiş

Napolyon, özellikle de İtalya’yı yağmalamış. Da Vinci’lerden Michalangelo’lara yaklaşık 600 resim ve heykeli Fransa’ya götürmüş. Mona Lisa’nın İtalyan asıllı hırsızı da işte bu yüzden Fransızların İtalya’dan çaldıklarını geri almak için tabloyu çaldığını söylemişti. İtalya eserleri geri almak için çok uğraşmış. Bir kısmı İngiltere baskısı ile iade edilmiş ama önemli bir kısmını vermemek için Fransız yetkililer hala ayak sürüyor. Bugün Mona Lisa ile aynı odayı paylaşan Cana’da Düğün de onlardan biri. Venedik’teki San Marco Bazilikası’nın tepesinden çaldığı dörtlü bronz at “Quadriga” (Yaklaşık 600 sene önce de 4. Haçlı Seferi sırasında Venedikliler tarafından Konstantinopolis’ten kaçırılmış olan atlar) ise sonradan geri iade edilen eserler arasında.

Napolyon Gözünü Mısır’a Dikiyor

İtalya’nın içini boşaltan Napolyon 1798-1801 yılları arasında gözünü Mısır’daki kadim eserlere dikiyor. Mısır Seferleri sırasında Napolyon, Mısır’daki eserlerin değerini belirlemeye yardımcı olabilecek bilim adamları ve sanatçıları da yanına alarak Rosetta Taşı dahil binlerce eseri Fransa’ya getiriyor. Böylece Fransa, Mısır dışındaki en büyük Antik Mısır Eserleri koleksiyonlarından birine böylece sahip oluyor.

Fakat bugün Louvre’da sergilenen eşyalar, bilinenin aksine Napolyon’un fetihlerinden kalma olanlar değil, ondan sonra toplananlar. Napolyon, 1798 ve 1801 yılları arasında birçok eseri Mısır’dan çıkarıyor ancak İngilizler Fransızları yendiğinde hepsine el koyup British Museum’da sergilemek üzere götürüyor. Mısır hiyerogliflerini deşifre etmek için kullanılan Rosetta Stone da şu an Mısır dışındaki en büyük Mısır eserleri koleksiyonuna sahibi olan İngiltere’de bulunuyor.

Avrupa’ın En Seçkin Saraylarını Bir Bir Yağmalıyor

Mısır’ın ardından yağmalar 1806 – 1812 yılları arasında Prusya ve Avusturya ile devam ediyor. Napolyon Prusya’dan geçerken Raphael, Rembrandt ve Van Dyck gibi usta isimlerin resimlerini, Viyana’dan geçerken Belvedere Sarayı’nı, Berlin’den geçerken Brandenburg kapısını yağmalıyor. Denilen o ki çalınan eserler önce ilk eşi Josephine’e gösterilir, onun sarayında istemedikleri de Louvre’da sergilenmek üzere müzeye götürülürmüş.

İngiltere De Fransa’nın Elinden Alıyor

1815’te Fransız ordusunun tümüyle yenilgiye uğramasının ardından, Avrupa’daki sınırları ve güçler dengesini yeniden belirlemeye yönelik kararları almak üzere toplanan Viyana Kongresi sırasında, Avusturya, İspanya, Almanya ve İngiltere, ülkelerinden kaçırılan tüm sanat eserlerinin iadesini emrederek birçoğunu geri alıyor. Ancak birçoğu da yüksek nakliye maliyetleri ve kırılgan eserlerin zarar görme riski bahanesiyle Fransa’da Louvre Müzesi’nde kalıyor.

Louvre 1793’te müze olarak açıldığında içinde anca 500 kadar resim ve sanat eseri bulunuyorken, Napolyon 1804’te imparator olarak taç giyeceği zaman büyük çoğunluğu İtalya ve Mısır’dan çalınan 5.000 parça eserle Louvre, döneminin en geniş koleksiyonlu müzesi haline geliyor. Yağmalar Napolyon’un 1815’teki yenilgisine kadar katlanarak devam ediyor. Yenilgi üzerine, Napolyon’un o güne kadar yağmaladığı 5.000’e yakın sanat eseri ülkelerine geri iade ediliyor. Yani anlayacağınız müzenin şu anki koleksiyonunda Napolyon dönemi yağmalarından geriye pek fazla bir şey kalmamış. Yine de Louvre’un koleksiyon anlamında bu kadar zengin bir müze olmasının yolunu açan hatta Louvre’u Louvre yapan kişinin Napolyon olduğunu söyleyebiliriz.

Bu döneminin tek olumlu tarafı, müzecilik tarihini ve anlayışını şekillendirmiş olması, tarihi eserleri çalınarak götürülen birçok ülke için emsal teşkil etmesi ve eserlerin iadesi için hukuki bir yol açması.

Saraydan Müzeye: Louvre Müzesi Tarihi

Louvre Müzesi Orta Çağ’da Savunma Amaçlı Bir Kaleymiş

Sadece dünyanın en önemli tarihi eser ve sanat koleksiyonlarından birine sahip olmasıyla değil, eski bir kraliyet sarayı olmasıyla da Louvre, darası bile değerli bir yapı. 12. yüzyılın sonları ile 13. yüzyılın başları arasında dönemin kralı II. Philippe tarafından kale olarak yaptırılmış olan Louvre, şehrin hızla gelişip kale sınırlarını aşmasıyla savunma fonksiyonunu kaybederek saraya dönüştürülmüş. Zaten Louvre’u gezerken yapının Orta Çağ’daki kale halini gösteren bir maketi ve en alt katta o dönemden kalma orijinal kale duvarlarının kalıntılarını görebiliyorsunuz.

Krallar Louvre’dan Versay’a Taşınıyor

1546’da I. François’nın emriyle Fransız krallarının resmi konutu olan Louvre, 14-17 yüzyılları arasında burada yaşayan kralların egoları içine sığmadıkça yeni eklentiler ile büyütülmüş ve 73 bin metrekarelik devasa bir komplekse dönüşmüş. Sonunda 1682 yılında XIV. Louis’nin Versay Sarayı’na taşınma kararı sonrası boş bir bina olarak kalmış. Boş kalan yapı yaklaşık 10 sene boyunca kraliyet koleksiyonunun sergilendiği, müzemsi bir yer olarak kullanılmış. 1692’de kraliyet adına kurulmuş olan edebiyat ve heykeltıraşlık okulları buraya taşınmış ve 100 yıl boyunca burada eğitim vermişler.

Saraydan Müzeye

1700’lerin sonuna gelindiğinde ise Fransız Devrimi sırasında kurulan ulusal meclis, Louvre’un Fransız sanatının eserlerinin sergilendiği bir müze olmasına karar vermiş. Louvre’un koleksiyonu, Fransızların gururu olan Napolyon Bonapart devrinde, Mısır ve Avrupa seferleri ile birlikte içerik açısından iyice zenginleşmiş ve sonrasındaki dönemlerde de artmaya devam etmiş. Yukarıda Louvre’un tarihini anlatan kısacık bir videosu var, üşenmeyin izleyin.

Louvre Piramidi

Değerli ve devasa koleksiyonu bir yana müzenin alamet-i farikalarından birisi de avlusunda ana girişi oluşturan, camdan ve metalden oluşan dev piramit. François Mitterrand tarafından 1984 yılında Çinli mimar Ieoh Ming Pei’e yaptırılmış olan 20.6 metre yüksekliğe sahip, 603 adet eşkenar dörtgen ve 70 tane üçgen şeklinde pencereden oluşan bu camdan piramidin ünü belki de zaman zaman müzenin önüne bile geçiyor.

Fakat tıpkı Eiffel Kulesi gibi piramit de zamanında Louvre’un genel mimarisine uygun düşmediği için Parisliler tarafından acımasızca eleştirilere maruz kalmış. Hatta bugün dahi eski toprak Parizyenler piramitten pek haz etmiyor. Yine de piramitin artık müzenin gerçek sembolü haline geldiği yadsınamaz bir gerçek. Piramit aynı zamanda ana giriş olduğu için önünde günün her saati kuyruk olabiliyor.

Biz De Sizi Çok Sevdik, Instagram’a Da Gelsenize…

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Biz Evde Yokuz (@bizevdeyokuz)

19 Comments

  1. Merhaba. Yazınızı detaylıca okudum harikasınız. Temmuzda 4 yaşındaki oğlumuz ile ilk kez Paris’e be Louvre’a gideceğiz. Biletimiz de sabah 10.30 da. Piramid tarafından bir şekilde sıraya girsek mi yoksa gözümüzü karartıp hiç bilmediğimiz ama az sıra olan Carrousel tarafını mı denesek? Yardımınıza çok ihtiyacım var teşekkürler

    1. Slmlar önümüzdeki hafta 9 yaşındaki oğlumla gideceğim ancak ‘17 yaş altına bilet seçeneği yok’ diye bir uyarı alıyorum online’da.Siz bir sıkıntı yaşadınız mı bu konuda?

  2. merhaba,

    Detaylı anlatım için çok teşekkürler. Anlatımınız çok akıcı , asla sıkıcı değil. 3 gün sonra Louvre müzesinde olacağım. her yazdığınızı tek tek okudum ve dikkate alacağım sevgiler.

  3. Merhaba, teşekkürler bu detaylı anlatım için. Louvre planı yapıyoruz 5 kişi olarak, bir sorum olacaktı. Sabah otel çıkışımızı yapıp Louvre’a valizlerle gelsek onları da emanet dolaplarına kabul ediyorlar mı? Bilginiz, gözlemiminiz var mı bu konuda? Bir yerde bırakıp mı gelmek gerekir?

    1. Merhaba bizce bavul alacak kadar büyük değil dolaplar böyle bir şeyi kabul edeceğini sanmıyoruz müze yönetiminin ama kaldığınız otelin zaten bagaj odası vardır oraya bırakıp gün içinde gelip geri alabilirsiniz.

  4. iyi ki varsınız. harika bir louvre yazısı. düşündüğüm her şey var. başka ülke içerikleri gibi kaliteli, dolu dolu. ellerinize sağlık

  5. Muhteşem teşekkürler zevkle okudum tüm ayrıntıları. Tek bir ekleme yapmak istiyorum. Müzede bulunan milo venüsü adlı heykel o zaman osmanlı toprakları olan adadan küçük bir savaşa sebep olarak fransızlar tarafından osmanlıdan çalınmıştır.Heykel ilk bulunduğunda kolları varmış ve elinde bir elma tutuyormuş. Elmanın üzerinde ise “Evrenin en güzel kadınına” yazıyormuş . Osmanlı ve fransız askerleri arasında çıkan çatışma ve kaçırılma serüveninde iki kolda kırılmış yıllardır tüm aramalara rağmen bulunamamıştır Elmanında farklı bir hikayesi vardır . Kitaptan okuyabilirsiniz. Sevgiler.Kaynak;Sunay Akın- “İstanbul’da bir zürafa” adlı kitabı.

    1. Çok güzel anlatmışsınız.Ben de ekleme yapmadan duramadım:) Milo Venüsü aslında Afrodit’le aynı şeydir. Antik Yunanlılar Venüs’e Afrodit der.
      Elinde tuttuğunu söylediğiniz elma da “Altın elma” efsanesi. Yunan mitolojisinin en entrikalı mitlerinden:) Hatta bu efsanenin sonu,
      Çanakkale Truva’ya kadar varır…

  6. Muhteşem, muhteşem, Muhteşemdi.. Verdiğiniz Bilgilere söyleyecek başka söz bulamıyorum. Teşekkürler.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir