KAĞITTAN DEV BİR UÇAK YAPSAK DA UÇSAK! – MICROLIGHT
ÖNCELİKLE yukarıdaki MICROLIGHT VİDEOMUZU izleyiniz. Aşağıdaki yazılarda da detayları okuyabilirsiniz. Youtube Kanalımıza abone olmayı unutmayın.
Şunu gördük; sudan çıkmış balık ile insanların en iyi empati yapacağı yer muhtemelen bir hava aracı. Karada kendimizi ne kadar elementimizde hissediyorsak, havayı da bir o kadar yabancılıyoruz. Ne acayiptir ki kalbimiz en çok mutluluk ve heyecanla güven alanımızdan en uzak yerde çarptı. Kendimizi sonsuz hissettik. Havadayken ağzımızı sudaki balıklar gibi açıp kapıyorsak; o, microlightla uçaken saniye basşı ağızımızdan çıkan “wow!”lardan.
Sabahları ayılmak için yüzüne çarptığın soğuk su birden insanı kendine getirir ya, bir de saatte 90km hızla, 1960 metrelik Babadağ’a tepeden bakarken suratına çarpan rüzgarı düşün. Ayağımızdaki terlikleri ne olur, ne olmaz, Ölüdeniz’e bağışlamamak için çıkarıp Microlight’ın ceplerine koyduk. Rüzgar vücudumuzu öyle tatlı yalıyor ki biraz uğraşsak sanki ayak parmaklarımız ıslık çalacak. Belki de zaten küçük bir senfoni çıkarmışlardır da haberimiz yoktur. Motor sesini duymamak için kulaklık taktığımızdan, tek duyabildiğimiz şey mikrofondaki pilotlarımız Gustave ve Özgür’ün sesi. Pilotumuz Özgür Türk Hava Kurumu’nda pilotluk eğitimi almadan önce konservatuarda opera okumuş. Bizim parmakların resitaline kaç puan verirdi acaba?
Küçükken “kağıttan dev bir uçak yapsam da uçsam” fantezimizin gerçekleğe en yaklaştığı yer microlight. Havada ağırlığı yokmuş gibi, sanki bir üflemeye konmuş uçuyor, süzülüyor. Hem boşlukta gibisin, hem değil. Bir oksijen partikülüsün de, havanın zaten kendisi senmişsin gibi gidiyor. O sonsuzluk hissi ordan geliyor işte.
Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir. Ona sprem verirseniz, size bir çocuk verir. Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir. Ona sebze verirsiniz, size yemek verir. Kendisine verileni çarpıp çoğaltarak geri verir. Bu yüzden ona çamur atarsanız da karşılığında bir bataklıklarda boğulmaya hazır olmalısınız. Microlight’ın içinde de Aziz Nesin’in tasvir ettiği bu kadın ruhu var. Bir microlighta ne verirseniz verin, onu daha büyük hale getiriyor. Ona güzel havalarda çıkartırsanız, size sefa verir. Onu maksimum 90 derece açıya kadar yatırarak uçurursanız, size adrenalin verir.
Fly South’un sahibi Gustave 20’ye yakın senedir çeşitli araçlarla uçtuğundan içimiz rahat, ince kadın ruhunun hassasiyetlerini çözmüş. Hem senelerin tecrübesi var, hem de her uçuştan önce mutlaka hava durumu ve rüzgar şiddetine bakılıyor. Eee, kadın ruhu özen ister.
Özgür de, Gustave da deneyimli pilotlar. Ne hikayeler var, ne hikayeler var, Akrobatik hareketler deneyip grey-out (bütün görüntülerin birbirine karışıp gri bir bulamaç haline gelmesi) sınırlarında G kuvveti de yemişler, havanın birden ters köşe yapması ile çok büyük belalardan da sıvışmışlar. Bir keresinde hava o kadar sertmiş ki normalde 2 parmakla kullandığı trapezi (dümen) zapt etmeye çalışırken Özgür’ün omzu çıkmış. En bombası ise Özgür bir gün arkadaşıyla uçarken etrafı iki F16 ile sarılmış! Radarlarını alarma geçiren şeyi yakından görünce tövbe tövbe diyip dönmüşler tabi …
Kağıt uçak diyince pofuduk beyaz bulutların içinde süzülen kırılgan bir alet düşündüyseniz, hooop orada durun. Neydi, kadın ruhunun bataklıklarında boğuşmak da vardı. Bu kağıt uçakla çok sıkı maceralar var. Hem romantiklerin, hem de mücadeleyi sevenlerin ağzına bir parmak bal çalan bir microlight hikayesi de Brian Milton’nın microlight ile 80 günde dünyayı gezmesi. Üstelik meltemli palmiyeli yerlerden geçmek varken Alaska gibi zor hava şartlarını seçmiş. Rusya’nın Sibirya’dan geçmesine izin vermemesi belki de hayırlı birşey olmuştur. Zor hava şartlarıyla kafa bulan başka iki çılgın da 2004’te Everest’in (8848m/ 29035ft) üzerinde 9229 metrede uçan Richard Meredith-Hardy and Angelo D’Arrigo.
3000 metreden sonra havadaki oksijen ciddi miktarda azalır. O yüzden yüksek irtifa uçuşlarında hiperoksi çok ciddi bir tehdit oluşturur. El ve eldiveni eşleştiremeyecek kadar muhakeme gücü yittiğinden pilotlar mutlaka oksijen taşırlar. Bu maceralarda zaten daha çok tehlikeyi oluşturan Microlight’ın değil, pilotların maruz kaldığı şartlar. Nitekim kağıt uçak diye bahsettiğimiz Microlight şaşırtıcı şekilde bir çok uçaktan çok daha dayanıklı. 6 +/-2 G kuvvetini kaldırabilecek kadar da cengaver. Kadın ruhu hassas olabilir ama dirençte babayiğitlere taş çıkartır.
Hadi F16ları kızdıralım ya da hadi akrobasi yapalım gibi paketler sunmuyolar tabi ki. Bunlar birer gençlik anısı. Yerine; iki gün insanı ağzı kulaklarında gezdiren, tatlı tatlı uçup, biraz Ölüdeniz manzaralarıyla, biraz mutlu oksijen molekülü psikolojisiyle birlikte sonsuzluk ve mutluluk paketi var.
Uçmak,
Uçmak ne güzel masmavi mutlulukta.
Taş yok diken yok bu yolculukta.
Çık çıkabildiğine,git gidebildiğine,
Korkma, engeller yok, ne de mutsuzluk gibi dar.
Uç, gez, mutlu ol olabildiğin kadar.
Websitesi YER: Fethiye / Hisarönü NE GÖTÜRMELİ? – Güneş gözlüğü ve rüzgarlık – Eğer terlikle giderseniz, uçuş esnasında terliklerinizi yerde bırakıyorsunuz. Tercih etmezseniz, ayağınızdan uçmayacak bir şey giymeniz gerek. NE ZAMAN YAPILMALI? Havanın ve rüzgarın durumuna göre her saat yapılabiliyor ama güneşin batış zamanı harika kareler vermekte. Rezervasyonunuzu mutlaka önceden yapın. KİMLER GİDEBİLİR? Maksimum kilo sınırlaması var. Rezervasyon sırasında size sorulacaktır. |
Harika bir video olmuş, elinize sağlık 🙂 sizden sizden sonra bende listeme ekledim uçmayı.
Süpersiniz 🙂
Çok güzel bir video ve yazı olmuş. Harika bir site, şiddetle tavsiye ederim! Teşekkürler Duygu ve Bilge. Elinize, emeğinize sağlık.:)
Çok merci 🙂
Ne yazdiginiz o harika yazilari okumaya doyabiliyorum, ne de yaprtiklarinizin heyecanina inanabiliyorum!! Siz nasil bi seysiniz yaaa!! :))
Çok teşekkür ederiz çok merci 🙂