Yukarıdaki RÜZGAR SÖRFÜ (WINDSURF) VİDEOMUZU izledini mi? Önce oradan başlamak lazım çünkü. Youtube Kanalımıza abone olmaya da bekleriz.
Alaçatı’da windsurf bizim 3 ay süren karavanla Ege yolculuğumuzun sadece bir durağı… Daha neler oldu neler… Macera dolu yolculuğumuzun hikayesini henüz okumadıysanız bu yazıdan önce sizi şuraya alalım: Biz Evde Yokuz Yollarda
Bilindiği üzere aslında yolculuk planlarımız ilk olarak Alaçatı’da windsurf öğrenmek üzerineydi ama rüzgarın düşük olduğunu görünce bir son dakkika değişikliği yaparak rotayı hop Selçuk’a çevirmiştik. Biz ne kadar rüzgarın huyuna gidip “Madem öyle siz müsait olunca uğrarız desek de, bi türlü rüzgar ile arayı yapamadık.
Evet, Selçuk’ta skydive yaparken saatte 200 kilometrelik rüzgar yaşadıktan sonra bizim de biraz burnumuz büyüdü ama, saatte 5 knot nedir kardeşim? Rüzgar da baya ayıp etti şimdi. Sen gel, bütün yaz 10-15 es, ellere şapur şupur, bize Yarabbi şükür…
Az kalsın bu yazıyı sakızlı lezzetler hakkında yazmak zorunda kalacaktık. Rüzgar beklerken bir gün sakızlı kahve iç, öbür gün muhallebi ye… 5 koca gün. Sakızı rüzgar tanrısının saçına yapıştıracaktık ki minicik bir esinti çıktı. 7-8 knot bize ilk dersler için yeter, hatta ileri seviyeleri koltuklarından kaldırmaya yetmediği için güzel de olur. Oh, deniz biz çaylaklara kaldı. İstediğin yöne düş…
İlk gün hocamız malzemeleri anlattı. Yelkeni nasıl taşırız, baş parmağı kaptırmadan için nasıl sörf tahtasına takarız. Sonuçta, o baş parmağa rüzgarsız günlerde kaşık tutabilmek için iyi bakmak lazım. Dersin sonuna hızlıca bir de dönüş sıkıştırdık. Hava yolları şirketlerinin büyük baskısına rağmen, sörf üzerinde gitmeyi öğretemeden önce dönmeyi öğretiyorlar, yani sörfün yönünü değiştirmeyi. Ah, ah, hocaların inadı yüzünden kaçırılan Sakız Adası’na vurup, Alaçatı’ya dönmek isteyen müşteri potansiyeli. 😛
İlk dersimiz hızlıca bitiveriyor. Biz şu dönemeyi kendi kendimizde çalışmaya karar veriyoruz. Hocamız tembihliyor, salmayı açmayı unutmayın! Salma sörf tahtasının altından dibe doğru uzanan bir nevi yüzgeç. Hem suyun yüzeyindeki dalga, rüzgar vs nedeniyle sürüklenmeyi engelliyor, hem de sörf tahtasının biraz daha sabit durmasına destek oluyor. Hocamız gider gitmez bir ne yapıyoruz? Tabi ki salmayı açmayı unutup, dönüş denemek için açılıyoruz. Sonra ayıkla pirincin taşını. 🙂
Az kalsın planları bir kere daha revize edip Yunan adalarına vizesiz bir tura çıkıp sirtaki öğrenmek zorunda kalacakken, çözüyoruz dönüş yapmayı. Şansımız o ki, rüzgar sörfü kolay öğrenilen bir spor. İlerletmesinin zor olduğunu söylüyorlar, ama bizim daha oraya çoook yolumuz var.
Bir günden ötekine, önce yaprak kıpırdatmayan şizofren rüzgar, ertesi gün ağaçta yaprak bırakmayan bir hal aldı. Dışarıda kulaklarımızdaki uğultudan oturamayacağımız kadar sert esen rüzgar, bizi karavanımıza tıkarken, 2 gündür şezlonglarına mıhlanan ileri seviye sörfçüleri heyecanlandırdı. O sırada biraz Türkiye, biraz Amerika’da yaşayan PWA’de (Dünya Rüzgar Sörfü Şampiyonası) cengaverler gibi yarışan Enes’in denize çıkacağını duyduk.
Kös kös oturacak değiliz ya… Takıldık botla peşine.
Biz dönüş öğrenirken bu kadar ıslanmamıştık arkadaş… Sezonun en sert rüzgarı bize denk gelmiş. 28 knot rüzgarda Enes uçuyor, üzerimize şimşek gibi geliyor, tam kendimizi denize atmaya hazırlanırken keskin bir jibe (dönüş tekniği) atıp yön değiştiyor. İçimizde bir an önce rüzgar sörfü öğrenme arzusu körüklenerek izliyoruz. Geliyor geliyor, o 50 metre taşımak için iki kere mola verdiğimiz kocaman rüzgar sörfü ile havalanıyor, foşur foşur konuyor yanımıza. 20 saniye de sırılsıklamız.
Aldık mı coşkuyu… Bekle rüzgarı bekleyebilirsen. Ertesi gün de deli deli esiyor rüzgar, tek yapabildiğimiz sörf, sandalye kaldırırken istemsiz savrulmalar. 🙂
Beşinci günümüzde gönlümüzü alacak kadar bir rüzgar çıkıyor ve biz de başlangıç dersimizi tamamlıyoruz. Hocamız artık sörf üzerinde seyri gösteriyor. Bir önceki derste, seyir işin kolay kısmı, zor olan dönmek dediğinde inanmamıştık ama haklıymış. Bir bakıyoruz, koyun öbür tarafına gidip gelmeye başlıyoruz hemen. Üstelik öyle düşmek, debelenmek de yok. Tabi acemi olduğumuz yine belli ama bir kere kaptıktan sonra zamanla biz onu pasta-cilalarız ki zaten.
Tam da rüzgar sörfünün keyifine varmaya başlamışken, tadı damağımızda kalarak ayrılıyoruz Alaçatı’dan. Giderken rüzgarla peşin peşin pazarlığımızı yaptık, Akyaka’da kitesurf yapmamıza limon sıkmayacak. 15 knotlar cepte. Acısını çıkartmazsak nolalım… 🙂
Not: Alaçatı size uzaksa hiç dert etmeyin! Türkiye’de bir sürü windsurf okulu var!
Websitesi / Facebook NE GÖTÜRMELİ? – Aslında Alaçatı’da (yazın) mayodan başka bir şey gerekmiyor ama okullar konforunuz için wetsuit ve deniz ayakkabısı temin ediyorlar. – Çok düşmeden ve savrulmadan öğrenilen bir spor olduğundan güneş gözlüğü takmaya müsait ancak yüzer gözlük ipi almakta büyük fayda var. MUTLAKA! – İnternetten rüzgar durumuna bakmayı biliyorsanız gitmeden rüzgarın 7-18 arasında bir yerde olduğundan emin olun. Bilmiyorsanız, okulu arayıp danışın. KİMLER YAPABİLİR? – Sağlık problemi olmayan herkes. Öğrenme sürecinde biraz bele yük biniyor, hatırlatmakta fayda var. |