SNOWBOARD’UN KARADENİZLİ ATASI: PETRANBOARD (LAZBOARD)
ÖNCELİKLE yukarıdaki PETRANBOARD (LAZBOARD) VİDEOMUZU izleyiniz. Aşağıdaki yazılarda da detayları okuyabilirsiniz. YOUTUBE KANALIMIZA abone olmayı unutmayın.
Snowboard ilk Petran, Rize’de keşfedilmiş!
Bu topraklardan nice dahiyane buluş çıktığını duyduk: Birbirine bağlanmış pet şişelerden cansimidi, ters çevrilmiş ütüde ızgara, matkaptan mikser yaparak medeniyet adına nice tuğlalar koymuş bir milletiz. 😀 Bunun üzerine, dünyanın en popüler sporlarından biri olan ve daha çok Alpler ile özdeşleştirdiğimiz snowboardun 200 yıl kadar önce atalarımız tarafından bulunduğunu söylesek? Ali Kuşçu, İbni Sina genlerini demek ki nesiller sonra bile devam ediyor, ne güzel!
Petranboard, Kaçkarlar’da, adım atınca, elektirik süpürgesine çekilmiş gibi bir anda toz karda kaybolduğun bembeyaz bir köyde, tahta bir seccade zaman içinde snowboarda evrilmiş.
Bu köyün insanları kestikleri tahtaların üzerinde namaz kılarlarmış. Bu namaz tahtalarını temizlemek için de kar ile ovarlarmış. Üzerine oturup karlı bir yamaçtan kaymak daha pratik olduğundan insanlar bu methodu tercih etmeye başlamışlar. Derken, ta Kaçkarlar’ın tepelerindeki köyden merkeze inmek için süper bir yöntem olduğunu keşfetmişler. Bunun üzerine, tahtanın uçları kar toplamasın diye yukarı doğru yuvarlanmış. Yön verebilmek için denkleme bir de arka elde tutulan sopa (baton) ve burnunu kaldırarak fren yapmanı sağlayan ip eklenmiş ve namaz tahtasının adı olmuş üzme tahtası.
Üzme tahtası? Fransızlar onlardan önce Petranlılar bulduğu için çok bozulduğundan değil elbet. 🙂 Karın üzerinde batmadan y”üzdüğünden”. Fiyakalı fiyakalı kayan ünlü Fransız snowboardcuları az üzmemiş o ayrı. Adamlar snowboardun atasının burada icat edildiğini duyunca kameralarla birlikte gelip büyük bir hevesle Lazboard’un üzerine çıkmışlar. Snowboarddaki ayaklar bağlı olmadığından kayma hissiyatı ne kadar aynı olsa da, kontrol mekanizmaları bambaşka. Fırlatıp atmış üzerinden şampiyon snowboardcuları evcilleşmek isteyen at gibi. Sonra sonra alışmışlar birbirlerine tabi, ama yüzene kadar biraz da üzmüş bizim acemi kovboyları.
Pertanboard’dan habersiz, 1965’te Sherman Poppen ilk ilkel snowboardu (tekrar) icat ediyor. Bugün kü Burton’un kurucusu olan Jake Burton Carpenter da, Petranboard gibi ayakların tahtaya sabitlenmediği bu versiyonunu alıp, geliştirip, modern snowboardu yaratıyor. Geçen senelerde fark ediliyor ki, onlar gelirken Petranlılar dönüyorlarmış 🙂 ve başlıyor ünlü snowboardcular Petran’a gelip incelemeye.
Kalk, Petran’a gidiyoruz!
Snowboardun ata sporu olduğu kimin aklına gelir? Hemen kaşınmaya başladık: gidip denememiz gerek! Ne yapıp edip, yolu Rize’ye düşürmek farz oldu. Doğu Ekspresi yolcuğumuz sırasında rotayı Rize’ye doğru esnettik. Aslında hazır Erzurum’dayken Ovit Geçidi’nden pıt diye geçmek vardı, ama biz uzuuuuun bir otobüs yolculuğu ile ta Kars’tan gelerek kulağımızı baya tersten tuttuk. Karadeniz söz konusu olunca içimizdeki Temel damarı kabardı herhalde. :)))
Doğu Ekspresi yolculuğumuzdaki rotamızı & diğer maceralarımızı bu sayfada bulabilirsiniz. DOĞU EKSPRESİ’YLE KARLI MACERALARA GİDİYORUZ!
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik ve masal gibi bir yere geldik. Ayakta durulamayacak kadar dik yamaçlar, inadına üzerine kondurulan ıssız evler, evlerin hemen altında sanki onları tutarmışcasına biriken beyaz bulutlar… Araba da gitmek, uçakta gitmek gibi. Bir buluta giriyorsun, bir çıkıyorsun. Hani ellerinle gözleri bir kapayıp, bir açarak küçük çocuklara ce-eee yaparsın ya, bulutlar bir gözlerini kapıyor, beyaz bir karanlıktasın, bir ce-eee yapıyor, akıl almaz bir manzaranın içindesin.
Geçen seneden bu yana %16’lık bir sıçramayla ülkede en hızlı nüfusu artan yerlerden biri olmaya aday olsa da, Petran’da topu topu 22 kişi ve birçok terk edilmiş ev yaşıyor. 🙂 Bundan 30-40 yıl önce köyde ne su, ne yol varmış, ama hayat varmış. Kışın tahta evlerin deliklerinden kaçan sıcak havaya rağmen, içeri doluşan vücutlarla ısınan hanelerle dolu, imece usulü yapılan okulunda 2 sınıfa doluşan, zil çalsa da “üzsek” (yani kaysak) diyen sabırsız çocukların cama yığıldığı, en hızlı üzme tahtasını (şu anki Petranborad ya da Lazboard) yapmak için aşırılan odun ve malzemelerden ötürü babaların kulaklarını kızarttığı bir yermiş. Devlet altyapı ağını buraya getirene kadar olan olmuş, giden gitmiş. Şimdi bizi burada ağırlayan Hızır Abi’mizin de okuduğu okulun camına çocuklar yerine, çökmüş damdan içeri yağan karlar yığılıyor.
Baba yadigari evinin kapısını bize açıyor Hızır Abi. Hala inci gibi dizili tabak ve bardakların asılı durduğu duvarın yanından içeri giriyoruz. Yıllar sonra bile yere serilen yataklarda yatan, mutlu bir ailenin sıcaklığı var evde. Evin bir bölümünde eski ahır, bir odasında atölye, diğer odasında da biz varız. Hızır Abi artık İkizdere’de yaşıyor ama bir ayağı sık sık kaymaya geldiği için burada. Önce bize hevesli hevesli sihrin yaratıldığı yeri; Petranboardhanesini gösteriyor. Kenarında talaş birikmiş bir tezgah ve çocukken kulaklarının uzamasına neden olan bir sıra alet. Biz de kendi Lazboard’umuzu yapmak istiyoruz, bize de öğret Hızır Abi! “Şimdi, Petranboard’a Lazboard dersiniz bizi üzersiniz. Rize’nin genelinde Laz olsa da, Petran’da yoktur. O ismi gelen bir yabancı koydu, sonra da yapışıp kaldı. Düzeltmeye çalışıyoruz. Bunun orginal ismi ya namaz tahtasıdır ya da (y)üzme tahtası. Dünyanın tanıması için illa board olması gerekiyorsa da, Petranboard’dur. Burası soğuk, sobanın yanına geçelim de size anlatayım nasıl yapılır…”
Petranboard nasıl yapılır?
Çam çıtlaya çıtlaya yanarken, soba sırasını bekleyen odunlar evi mis gibi kokutuyorlar. Hızır Abi bi koşu dışarı çıkıp metal ibriğe karı olduruyor. Sobanın üzerindeki kapaklardan birini kaldırıyor, ateşin üzerine oturtuyor ibriği. Çayın suyu da, kendisi de bahçeden. O sırada evin önünden bir “Hoo” duyuluyor. Hızır Abi, “Hoooo” diye cevap veriyor. Burada telefon pek çekmiyor, bir bar sinyal ya var, ya yok. Bir “Hoo”daki 5 barlık çekim gücünden faydanarak Hızır Abi’nin komşusunu, çocukluk arkadaşı ve Petranboard rakibi Hamit Abi’yi çaya çağırıyoruz.
Gözlerinde çocuklukları canlanarak anlatıyorlar, “Eskiden bütün köyün çocukları kayardı. Bütün kış başka birşey yapmazdık. Saatlerce kayardık. Üstümüz başımız sırılsıklam olurdu, annelerimiz zorla içeri sokuncaya dek kayardık. Deli rekabet ederdik, en hızlı kim kayacak, kim daha yüksekten atlayacak diye. Çok mühim ve prestijli birşeydi en hızlı kayan olmak. Bütün gençler toplanırdık tepenin üzerinde ikindi vakti. Yaşlılar da kapılara çıkardı izlemeye. Hele birisi birine birinciliği kaptırmaya görsün. Derhal daha hızlı bir board yapmaya soyunurdu birinciliğini geri almak için. Babalarımız kızardı onların odunlarından aldığımız için. Biz de ormana gider ağaç keserdik kendimize tahta yapmak için. Yalnız yaş ağaçtan olmaz, önce kuruması lazım. Bir de sağlam olması için ağacın damarlarının birbirine en yakın ve sık olduğu yerden parçaları almak lazım. Ormana girince ağaçlara çarpa çarpa giderken ya da engebeli bir arazide kırılma riski var. Sonra parçaları birleştiriyoruz ve tek bir tahta haline geliyor. Artık sıkıştırmaya yollayabiliyoruz, iyice bütünleşiyor. Sonra tahtanın ucunu suya koyuyoruz ki yumuşasın, böylece yukarı doğru burnunu esnetebilelim. En son olarak da yağlardık.” Hızır Abi hobisine uygun meslek seçmiş. Nalburluk yapıyor. Malzemeleri iyi tanıdığı gibi snowboard endüstrisini de yakından takip ediyor. Yeni kaplama teknolojilerini biliyor ve alıp snowboardunda uyguluyor. Gerçek bir kayakçı. Onu kayarken görmek için sabırsızlanıyoruz.
Görelim bakalım şu Petranboardu. Snowboard zaten kayıyoruz, bakalım anlattıkları kadar zormuymuş.
Petran’da her yer doğal pist. Hızır Abi başlangıç seviyesine uygun bir yamaca götürüyor bizi. Şansımıza bugün çok kar yok. Belki 8-10 cm. En iyi bol karda ve soğuk havada kayılıyormuş ama şansımıza kışın ortasında t-shirt havası var. Bir tur gösteriyor nasıl kayılıyor. Çıkıyorum (Duygu) üzerine, başlıyorum aşağı kaymaya. Sanıyorum ki zaten meğil az, çok hızlı gitmez. Hızlandıkça hızlanıyor. Durmam lazım, düşünüyorum, henüz o konuyu işlememişiz. Tam atayım kendimi derken, üzme tahtası atıyor beni üzerinden. Yüz üstü sağlam bi düşüyorum, Hızır Abi ve Bilge kıs kıs gülüyor. Seni de göreceğiz Bilge Bey.
Bilge zeki adam. Önce durmayı öğrenip de çıkıyor üzerine. 🙂 Herşey de böyledir zaten, enine boyuna araştırır, danışır, fikir alır, önce bin kez kafasında tartar sonra girişir. Banaysa birşeye niyet ettikten sonra hala bilgi toplamak zaman kaybı gibi gelir. Hemen denemek isterim. Meğer durmak ya da hızımızı kesmek için öndeki ipi kaldırıp, bütün yükü arka ayağımıza vererek kesmemiz gerekiyormuş. Nitekim sonuç aynı yere vardı: Petranboard 2, Duygu 0, Bilge 0. Düşüşleri süspanse edecek kar kalınlığı olmayınca pek acı oluyor sormayın. :/
Hızır Abi bir iki pratik yaptırdıktan sonra kendimizi ufak ufak formda hissetmeye başlıyoruz. Skor tahtasında nihayet Petranboard’u solluyoruz. Öğle yemeğinde yumurtalarımızı yarıştırıken soruyoruz, “Nasılız Hızır Abi?” “Kısa zamanda iyi yol aldınız” diye bize gaz veriyor.
Daktilodan bilgisayara geçer gibi transfer edilebilir bir deneyim değil snowboarddan Petranboard’a geçmek.
Snowboarda nazar bambaşka bir donanım istiyor. En büyük farklı ayaklarını boarda sabitleyememek. Sabitleyemediğin için snowboarddaki gibi tahtanın uzun kenarları ile karı keserek hızını azaltma ya da yön verme şansın yok. O yüzden bu alet çılgın hızlı gidiyor ve snowboardun arkasında bıraktığı izler biraz sağlı solluyken, bunun ki çizgi ile çizilmiş gibi dümdüz.
Petran’da Temel yok, çılgın Temel Reis’ler var!
Petranboard her ne kadar laz işi değilse de, bir laz damarı kesinlikle var. Biraz çılgınlık, biraz gözü karalık olmadan bu işin hakkı verilmez. Petranlılar üzerine bi çıktı mı kamikaze gibi gidiyorlar. Snowboardculara karşı yapılan yarışlarda açık arayla yenmişler. “Petranboard kayanlar hızdan korkmaz, snowboardun hızı hafif gelir” diyince iyice merak ediyoruz Hızır Abi’nin nasıl kaydığını.
Petranboardları bırakıp, snowboardları geçirdik. Petran’ın en dik yamacının başında Hızır Abi ile yan yana duruyoruz, Bilgehan aşağıdan kameraya çekecek. Neresinden kaysam diye dik yamacı ölçerken Hızır Abi aynı Petranboard kayar gibi dümdüz bir çizgide, sıfır slalomla bırakıyor kendini yokuş aşağı. Gözlerimiz fal taşı gibi, nefesimizi tutmuş onu izlerken çılgın hızlanan snowboard tam yamacın bitiği yerde kontrolden çıkıyor ve Hızır Abi taklalar atarak uçuyor. Öyle fena düşüyor ki yüreğimiz ağzımıza geliyor. Hızlıca yokuşu kayıp yanına gitmek istiyorum ama o kadar dik ki, slalom yapmadan inmeme imkan yok. Mümkün olan en hızlı şekilde yanına gidiyoruz. Hızır Abi’nin burnu kanıyor ama gülümsüyor. Burnuna basması için uzattığımız kartopunu alırken, “Merak etmeyin, önemli birşey yok” diyerek gülümsüyor. Hızır Abi’nin ne cesareti, ne dayanaklılığı Temel Reis’te var.
Vücudumuzda minik morlar, ruhumuzdaysa gökkuşakları bırakan harika bir gündü. Artık bir es vermenin vakti geldi sanki.
Bir kişinin yarattığı muazzam fark
Arabada oturmuş günün üzerinden geçerken içimizi Hızır Abi’ye karşı bir minnet kaplıyor. Bizi ağırladığı için mutlu olduk, ama ondan değil. Tarihin tozlu sayfalarına gömülmek üzere olan Petranboard’u saçlarından yakalayıp, kültürümüze kazandırdığı ve dünyaya tanıttığı için. 80’lerde son kalabalık dönemini yaşadıktan sonra köyde, göç nedeniyle ne çocuk, ne yetişkin kalmış. Üzmek kültürü de (Petranboard yapmak) köyün dağılan nüfusu ile ufalanmış gitmiş. Ne yeni çocuk kalmış öğrenecek, ne de öğretecek yetişkin. Köyde kalan tek tük yetişkinler de çocuk gibi görünmek istemedikleri için üzmeye cesaret edemez olmuşlar. Kimse üzmez olmuş. Başka kimse bunu bilmeden, hiç varolmamış gibi tarihten silinecekken Hızır Abi’nin münferit çabası ile ucundan dönmüş. Hızır Abi yetişkinleri tekrar üzmek için cesaretlendirmiş, geleneği canlandırmak için şenlikler düzenlemiş, yurt dışından insanların gelip snowboardu ilk bulan köy hakkında belgesel çekmesine sebep olmuş, buraya turizmin başlaması işin bir fırsat yaratmış. Devletten destek bulamamaktan müzdarip. Biraz kırgın, ama azimli. Kızları ve oğulları da Petranboard ve snowboard kayıyor, sonraki nesiller de kayacak.
Böylece atasporumuz Petranboard’u ölmeden önce yapılacak şeyler listemizden çiziyoruz. Yağlı güreş bekle bizi. 🙂