ROMA’DA NE YAPILIR – ROMA’NIN 28 OLMAZSA OLMAZI

Roma tatilinizde bu şehrin “enlerini” ıskalamayasınız diye, bu yazımızda sizlere Roma’da yapmadan dönmeyin diyeceğimiz en keyifli 28 deneyimle geldik. Biz hepsini kendi içinde üç ayrı başlık altında grupladık: Roma’nın olmazsa olmazları, bol yeme içmeli gurme Roma deneyimleri ve alternatif Roma deneyimleri. Aralarından ilgi alanınıza, zevkinize ve modunuza en uygun olanları seçin, beğenin, Roma programıza ekleyin!

Roma’da bölge bölge gezilecek yerler nereler, nasıl bir programla gezmenizi tavsiye ederiz gibi sorularınızın yanıtını ise Roma’da Gezilecek Yerler yazımızda bulacaksınız. Roma planınızı yaparken Roma Gezi Rehberi‘mize göz atmayı da unutmayın.

Roma’nın Hangi Bölgesinde Konaklamalı

– Tarihi Merkez: Pantheon, Navona Meydanı, Trevi Çeşmesi gibi en turistik ve tarihi yerlerin kümelendiği nokta. Bölge çok turistik olduğundan oteller de çok pahalı. Ancak Roma’da çok günüm yok, ben en turistik yerlere kolayca ulaşım sağlayayım diyenler için tercih sebebi olabilir.

Pantheon otellerini incelemek için tıklayın.

Trevi otellerini incelemek için tıklayın.

Navona otellerini incelemek için tıklayın.

– Favorimiz: İsminden de anlayabileceğiniz üzere Vaticano Prati, şehrin Vatikan’nın da bulunduğu kısmı. Hem metro ağının hem de otobüs ağının uğradığı bir bölge. Turistik merkeze biraz uzak ancak ona göre çok daha uygun fiyatlı seçenekler var.

Vaticano Prati otellerini incelemek için tıklayın.

– En Uygun Fiyatlı: Şehrin ana tren istasyonunun da bulunduğu Termini bölgesi, Roma’nın konaklama açısından en uygun fiyatlı yeri.

Termini otellerini incelemek için tıklayın.

– En Karakteristik: Trastevere tüm Roma’nın en keyifli ve karakteristik yerlerinden ama burada otel seçeneği çok zayıf. Buna karşın Booking.com’da ve Airbnb’de çok güzel kiralanabilir evler var. Ancak Trastevere’de metronun olmadığını ve şehrin gezilecek diğer yerlerine en uzak bölge olduğunun altını çizelim.

Trastevere otellerini incelemek için tıklayın.

Olmazsa Olmaz Roma Deneyimleri

1. Şehrin En Hip ve Bohem Mahallesi Trastevere Sokaklarını Arşınlayın

Trastevere, Roma’nın bizce en hip, bohem, keşfe açık bölgesi. Öyle ki bizce burası Roma programınızda saatler ayırmaya kesinlikle değer. Sokaklarına girin, çıkın, acıkınca kendinizi trattoria’larında veya büfelerinde sokak lezzetlerini denerken bulun. Kiremitten, turuncuya ve sarıya kaçan mimarisi her köşe başını zaten fotoğrafçıların cenneti yapıyor. Birbirinden keyifli yeme-içme yerleri ise onu tam bir gurme çekim merkezi olarak konumluyor. Hem turistik hem de nitelikli bir bölge diyebiliriz. Evet mekanların önünde o uzun kuyruklar yine oluyor ancak burada oturmak için sıra bekleyeceğiniz mekanlar, kapısında beklemeye kesinlikle değecek cinsten. Hepsini ve Trastevere’den yarım günlük gezi rotamızı Trastevere Rehberi ve Roma Yeme İçme Rehberi yazılarımızda anlattık.

Bu özel mahallenin gizemlerini, rehberli yürüyüş turu ile keşfetmek isterseniz çok keyifli bir seçeneğiniz var: Trastevere ve Yahudi Mahallesi 3 saatlik yürüyüş turuna bilet almak için tıklayın.

2. Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi’ni Rehberle Gezip Gladyatörlere ve İmparatorlara Selam Çakın

Roma’nın gladyatör arenası, kendi döneminin en büyük stadyumu Colosseum yani Kolezyum, açık ara farkla Roma’nın simge yapısı. Evet şehrin içinde bağımsız bir ülke olan Vatikan var belki ama yıllara meydan okuyan heybeti ile Kolezyum’un yeri ve önemi bu şehir için yadsınamaz bir gerçek. Roma Forumu ise Roma’nın AVM’lerin atası çarşı içi. Palatino Tepesi de imparatorluk sarayının bulunduğu, mitolojiye göre Roma’nın kurulduğu tepe. Bu üçlü için en büyük tavsiyemiz onu bir rehberle gezmeniz. İnanın çok şey fark edecek. Roma dönemine ve mirasına dair her şey kafanızda daha çok oturacak ve daha bir anlam kazanacak. 3 saatlik, rehberli Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi turunu buraya koyuyoruz.

Turla gezmeyecek olsanız bile kapıdaki uzun bilet kuyruğunu atlamak için sıra beklemeden giriş özellikli biletinizi online olarak Roma’ya gelmeden önce alıp kenara koyun deriz. Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi’ne giriş biletinizi online almak için tıklayın.

Tur detaylarından Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi hakkında bilinmeyenlere her şeyi Kolezyum, Roma Forumu ve Palatino Tepesi Rehberi’mizde ayrıca anlattık.

3. Vatikan Müzesi’ni ve Sistina Şapeli’ni Ziyaret Edin

Vatikan Müzesi turu Roma’da yapılacak ilk üç şeye ilk sıradan girer. Dünyanın en küçük ülkesi, Hristiyanlığın Katolik mezhebinin merkezi, Papa’nın ikametgahı (The Two Popes veya Melekler ve Şeytanlar filmini izlediyseniz hatırlarsınız, izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederiz.) Vatikan, yüksek duvarlarının ardında sanat tarihi açısından bakıldığında inanılmaz zengin bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Vatikan, dünyanın çoğu müzesinde bulamayacağınız eşsiz bir antik heykel, obje, tablo, fresk, halı ve harita koleksiyonuna sahip.

Buradaki turunuzun sonunda sizi dünyanın en meşhur şapellerinden, Michelangelo tarafından süslenmiş tavanı ve duvarları ile ünlü, papalık seçimlerinin de yapıldığı Sistina Şapeli bekliyor. Vatikan Müzesi’ni adeta bir Louvre Müzesi gibi düşünebilirsiniz. Her eserin önünde 1 dakika geçirseniz, gün biter. O nedenle de burayı en verimli nasıl gezersinize dair tüyolarımızı Vatikan Gezi Rehberi yazımızda ayrıca verdik.

Fakat en önemli tüyomuzu burada da verelim: Vatikan Müzesi’ni gezin ancak biletinizi mutlaka ama mutlaka Roma’ya gelmeden önce alın. Çünkü müze kapısındaki o çılgın bilet kuyruğu beklenmez. Hem enerjinize hem Roma’daki değerli vaktinize yazık olmasın.

– Sıra beklememe özellikli Vatikan Müzesi giriş bileti almak için tıklayın.

– Vatikan Müzesi, Sistina Şapeli ve San Pietro Bazilikası rehberli tur dahil giriş bileti almak için tıklayın.

4. San Pietro Bazilikası’nda Kendinizi Küçücük Hissedin

Aziz Petrus Bazilikası veya San Pietro Bazilikası, 60.000 kişilik iç hacmi ile dünyanın en büyük kilisesi ve hac yeri. Öylesine devasa bir yapı ki kendinizi koridorlarında yürürken küçücük hissediyorsunuz. İnşaası 1506 – 1626 tarihlerinde süren yapının mimarları arasında Bramante, Michelangelo, Bernini gibi Rönesans ustaları var.

Bazilikaya ismini veren Aziz Petrus ise aynı zamanda ilk papa kabul ediliyor. Düşünün şu an I. Franciscus ise 268. Papa olarak görevde. Papa I. Franciscus’un hem çarşamba günleri hem de pazar günleri Aziz Petrus Meydanı’nda toplanan kalabalığa konuşma yaptığı, vaaz verdiği oluyor. Yakalarsanız selamımızı söyleyin! Ancak pazar gelirseniz de Vatikan Müzesi ve Sistina Şapeli kapalı oluyor. Ayrıca siz de San Pietro Bazilikası’nı mutlaka programınızda günün ilk saatlerine koyun çünkü öğlene doğru inanılmaz bir kuyruk başlıyor içeri girmek için sıcakta 1,5 saat beklemek durumunda kalırsınız. Girişi ücretsiz. San Pietro Bazilikası hakkında çok daha fazlası için Vatikan Gezi Rehberi yazımıza bakabilirsiniz.

5. San Pietro Bazilikası’nın Kubbesinden O İkonik Manzaraya Bakın

San Pietro Bazilikası’na giriş ücretsiz ancak kubbesine çıkmak ücrete tabi. Ancak kubbesine çıkmayı seçerseniz de Roma’nın en ikonik manzaralarından biri karşınıza çıkıyor. San Pietro Meydanı önde, arka planda Kutsal Melek Kalesi, Tiber Nehri ve Roma köprüleri…

Eğer kubbeye çıkacaksanız, hem kubbeyi hem bazilikayı hem de Vatikan Müzesi ve Sistina Şapeli’ni alanında uzman bir rehberle gezdiren, sıra beklemeden giriş hakkı veren bu bileti almanız en akıllıcası olur. Böylece Vatikan’da yapılacak her şeye 5 saat içinde tik atmış olursunuz.

Eğer diğer yerleri gezdiyseniz ve sadece kubbeye çıkmak kaldıysa, alanında uzman bir rehber eşliğinde, San Pietro Bazilikası’nın kubbesine çıkaran bazilika turu biletini satın almak için tıklayın.

6. Ne Kadar Klişe De Olsa Trevi Çeşmesi’nde Dileğinizi Dileyin

Trevi Çeşmesi muhtemelen ayağınızın tozuyla Roma’da geleceğiniz ilk turistik yerlerden biri olacak. Her ne kadar kulağa tam bir Roma klişesi gibi gelse de şehrin en büyük Barok çeşmesinin görkemi görülmeye ve dilek hakkınızı kullanmaya değer. Kim Bilir Belki De Gerçek Olur!

Rivayete göre çeşmeye para attığınızda, Roma’ya tekrar gelmeyi garantilemiş oluyorsunuz. Turistlerin bu çeşmeye attığı bozuk paraların toplam değeri yılda 1,5 milyon Euro’ya ulaşıyormuş. Hatta sırf bu yüzden belediye ve kilise arasında para nereye gitmeli tartışmalarına neden olmaya başlamış. Hiç abartısız şehrin en turistik noktası burası. Öyle ki boş bir anını bulup fotoğraf çekmek veya fotoğrafınıza birilerinin kolunun bacağının girmemesini başarmak neredeyse imkansız. O yüzden en boş anını yakalamak için günün ilk saatlerinde gelmenizi tavsiye ederiz.

7. Pantheon’nun Mimarisinde Büyülenin

“Bütün Tanrıların Tapınağı” anlamına gelen Pantheon, İmparator Hadrian tarafından, M.S yaklaşık olarak 2. yüzyılda bir pagan tapınağı olarak inşa edilmiş. Mimarının kim olduğu kesin olarak bilinmiyor ancak genellikle kaynaklar İmparator Trajan’ın mimarı Şamlı Apollodorus’a ve İmparator Hadrianus’un mimarlarına işaret ediyor. Günümüze kalmış tüm Roma yapıları içinde dünyanın en iyi korunmuş olanı. Hatta Roma’dan günümüze kalmış en eski beton kubbeli bina. O nedenle de dini veya anıtsal öneminden çok mimari olarak çok önemli bir miras olmasıyla öne çıkıyor. 

7. yüzyıldan beri kilise olarak kullanılan yapı, kendinden destekli devasa kubbesi ile tam bir mühendislik harikası kabul ediliyor. Öyle ki yapımından yüzyıllar sonra Floransa’daki Santa Maria del Fiore’nin kubbesini yapan Brunelleschi’yi bile etkilemeyi başarmış, ondan da yüzyıllar sonra 1789’da Paris’teki Panthéon’a ilham kaynağı olmuş. Brunelleschi, Roma’da bulunduğu dönemde bu yapıyı inceleme fırsatı bulmuş ve Floransa’dan Santa Maria del Fiore’nin kubbesini yapma görevi kendinin olduğunda, orada gözlemlediği teknikleri uygulamış ve başarılamaz denileni başarmış. İçinde 3 ünlü ismin mezarı var: Mimar ve ressam Raphael, İtalya Krallığı’nın ilk kralı olan I. Vittorio Emanuele ve oğlu I. Umberto.

Pantheon’a giriş 2023 Temmuz ayından beri ücretli. Her gün 09.00’da açılıp 18.45’te kapanıyor. Son alımları da 18.30’da yapıyorlar. Ancak bir tüyo verelim en iyi zamanları sabah açıldığı saatler. Bu yapının mimarisini ve nasıl önemli bir yapı olduğunu daha iyi idrak etmek açısından sesli rehberle gezmenizi de tavsiye ederiz. Sesli rehberli giriş bileti almak için de tıklayın.

8. İspanyol Merdivenleri’nde Audrey Hepburn ve Gregory Peck Gibi Poz Verin

İspanyol Merdivenleri veya Piazza di Spagna, Gregory Peck ve Audrey Hepburn’ün oynadığı 1953 yapımı Roman Holiday filminde yer alan ikonik buluşma sahnesinin de çekildiği yer olmasıyla yıllardır turistlerin radarında ve tam bir popüler kültür ünlüsü. Fakat siz de Gregory Peck ve Audrey Hepburn gibi merdivenlerde oturup dondurma yiyebileceğinizi düşünürseniz yanılırsınız çünkü 2019’dan beri merdivenlerde oturmak ve bir şeyler yiyip içmek yasak. Polisler gelip anında kalkmanızı rica ediyor. Yine de Roma’da mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri. Mümkünse gündüzünü ayrı gecesini ayrı görmeye gelin.

9. Via Dei Coronari’nin Butiklerini Keşfedin, Roma’nın Alışveriş Caddesi Via Del Corso’yu Baştan Başa Yürüyün

Via dei Coronari

Navona Meydanı’ndan Sant’Angelo Köprüsü’ne uzanan, Arnavut kaldırımlı sokak Via dei Coronari, Roma’nın eski şehir bölgesindeki en güzel sokaklarından biri. Sokak boyunca çoğunlukla sanat, antika, giyim, dekorasyon, takı, mücevher, tasarım, hediyelik eşya dükkanları sağlı sollu sıralanıyor. Sevdiklerinize nitelikli hediyelik bir şeyler veya kendinize bir Roma hatırası almak için turistik dükkanlardansa buralardan alışveriş yapmayı tercih edebilirsiniz. Aynı zamanda çok güzel dondurmacılar, barlar, cafeler ve restoranlar da bulunuyor. Şehrin ünlü dondurmacılarından Gelateria del Teatro da burada. Bu sokak ve mağazaları da mutlaka keşif listenizde olsun.

Sıra sıra dükkanların, müzelerin, büyük dünya markalarının mağazalarının, yeme-içme yerlerinin, otellerin, Roma’nın asilzade ailelerinin ihtişamlı palazzo’larının sıralandığı Via del Corso içinse Roma’nın İstiklal Caddesi yakıştırması yapabiliriz. Piazza Venezia’dan başlayan ve Piazza del Popolo’da son bulan bu caddenin bir kısmı tamamen yayalara açık trafiğe kapalı. Yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğundaki bu alışveriş caddesini baştan sona yürümeyi es geçmeyin.

10. Gün Batımını Manzarasını Şehrin Manzara Teraslarında İzleyin

Terrazza Viale del Belvedere

Roma’nın gün batımları meşhur. Siz de gün batımlarını şehrin manzara teraslarına ayırın. Bu konuda şehirde iki nokta öne çıkıyor. İkisi de şehrin en büyük parkı Villa Borghese’de. Biri Terrazza del Pincio diğeri ise Terrazza Viale del Belvedere.

Via del Corso’nun bitiş noktası, bir Mısır obeliskinin de yer aldığı Piazza del Popolo. Tam bu meydanın arkasında bir manzara terası ve orada toplanmış insanlar dikkatinizi çekecek. Biraz kısa bir tırmanışla siz de terasa ulaşacaksınız. İşte burası şehrin en güzel gün batımı manzara noktalarından biri olan Terrazza del Pincio. Akşam 18.00’den itibaren alan yerlisi, yabancısı, canlı müzik yapan sokak sanatçısı ile dolup taşıyor. İçeceğini al götür yapan herkes burayı mesken tutuyor. Geç gelirseniz, gün batımında kendinize bir yer kapmakta zorlanırsınız.

Villa Borghese içindeki Terrazza Viale del Belvedere ise daha az bilindiği ve turistler arasında daha az popüler olduğu için Terrazza del Pincio’dan çok daha sakin oluyor ancak bizce manzarasının ondan aşağı kalır yanı yok. Belki daha bile güzel diyebiliriz. En azından kalabalıklar olmadan rahat rahat gün batımını izleyebiliyorsunuz. Terrazza Viale del Belvedere’den biraz aşağı 5 dakika yürüdüğünüzde ise İspanyol Merdivenleri’ne çıkıyorsunuz.

11. Şehrin En Güzel Meydanı Navona’nın Hem Gecesini Hem Gündüzünü Görün

Piazza Navona, Roma’nın bizce en güzel meydanı. Üç tane görkemli çeşmenin ve bir obeliskin süslediği meydandaki en ünlü yapı Bernini’nin Dört Nehir Çeşmesi. Meydanı çepeçevre mekanlar sarıyor ancak günün her saati çok kalabalık ve turistik olmasıyla hiçbiri tercih sebebi değil. Şu an Museo di Roma olarak kullanılan Palazzo Braschi’nin içindeki müze restoran Vivi Bistrot ise bölgedeki en keyifli seçenek. Meydanın gecesi de gündüzü kadar hareketli. O nedenle bir de gece gelmenizi tavsiye ederiz. Ayrıca çeşmelerin gece görüntüsü çok daha güzel.

12. Campo de’ Fiori’de Giordano Bruno’ya Saygı Duruşunda Bulunun

Campo de’ Fiori, Roma’nın pek çok meydanından sadece bir tanesi. Onu özel yapan şeyse, tam ortasında bulunan Giordano Bruno’nun uğradığı haksızlık karşısında Vatikan’a gözdağı verdiği heykeli.

Kendisi, İtalyan filozof, rahip ve gökbilimci. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden. Bruno, evrenin sonsuz olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu savunduğundan Vatikan kilisesiyle ters düşmüş ve 1600’de kiliseye aykırı görüşler beslediği için Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp bu meydanda yakılarak infaz edilmiş.

1889 yılında Giordano Bruno’nun anısına buraya bu anıt heykel dikilmiş. Heykelin yüzü Vatikan’a dönük ve ona adeta meydan okurcasına bakıyor. Düşünce özgürlüğüne kasıt, her yüzyılda insanlık ayıbı. Meydanın dört bir yanı mekanlarla çevrili. Bir de burada haftanın 6 günü 08.00-14.00 saatleri arasında bir açık pazar kuruluyor.

13. Sant’Angelo Köprüsü’nde Güneşi Batırın

Sant’Angelo Köprüsü ve ona bakan diğer taş köprüler, Roma’da gün batımını San Pietro Bazilikası’nın silüeti eşliğinde izleyebileceğiniz en güzel noktalardan. Gün batımı saatlerinde insanlar turunculuklara bulanmış manzaraların tadını çıkarmak için bu köprüye geliyor ve köprü prime time’ını yaşıyor. Özellikle de köprünün ucundaki Sant’Angelo Kalesi de gün batımı saatlerinde ortama ayrı bir büyü katıyor. Yalnız nehir üzerinde olduğunuzdan çok fazla sivrisinek oluyor Eğer bahar ve yaz aylarında gidecekseniz ekstra dikkat edin. Biz Nisan ayında gitmemize rağmen dikkatimizi çekti.

14. Villa Borghese’de Pazar Pikniği Yapın

Villa Borghese isiminden yanılabileceğiniz gibi bizim anladığımız anlamda bir villa değil bir park. Fakat park dediğimize bakmayın burası 1.700 dönümlük devasa bir alan. İçinde sularında kuğular ve ördekler yüzen bir göletten 17. yüzyıldan kalma bir villa olan ve çok önemli bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapan Borghese Galeri’ye pek çok şey var. Bir nevi Roma’nın Emirgan Parkı. Romalılar buraya köpeklerini gezdirmeye, koşu yapmaya, pikniğe veya yürüyüşe geliyor. Siz de çimlerine yayılıp piknik yapmaya, güneşlenmeye, kitap okumaya, bisiklete binmeye gelebilirsiniz. Eğer Borghese Gallery’i gezecekseniz, biletlerin biraz hızlı tükendiğini de hatırlatalım. Borghese Gallery giriş bileti almak için tıklayın.

15. Tiber Nehri Kıyısında Yürüyüş Yapıp Tiber Adası’nı Görün

Bütün uzun ömürlü şehirlerin bir nehir kıyısına kurulduğunu bilirsiniz. Tiber Nehri de zamanında Romalılar için bir tatlı su kaynağı iken aynı zamanda önemli bir ticaret ve ulaşım yoluymuş. Roma’da mutlaka Tiber Nehri kıyısında bir yürüyüş yapıp, nehrin tek adası Tiber’i görmelisiniz.

Efsaneye göre Roma’nın son kralı Tarquinius Superbus kendisinden nefret eden tebaası tarafından Tiber Nehri’ne atılır. Suya atıldığı yerde, vücudunun etrafına biriken alüvyonlar sözde Tiber Adası’nı oluşturur. 270 metre uzunluğunda ve 67 metre genişliğindeki küçük adada bugün 16. yüzyılda kurulan Fatebenefratelli Hastanesi ve 10. yüzyıldan kalma San Bartolomeo all’Isola kilisesi bulunuyor. Nehir kıyısında yapacağınız bir yürüyüş sırasında karşınıza çıkacak her köprüde, aşağıdaki yola inen merdivenler bulacaksınız. Dilerseniz suya daha yakın yürümek için aşağı da inebilirsiniz. Aynı zamanda nehrin bazı etaplarında bisiklet yolları da düşünülmüş.

Gurme Roma Deneyimleri

16. Geleneksel Roma Lezzetlerini Keşfedin

Doğruya doğru, Roma, mutfağından ziyade en çok anıtlar, tapınaklar ve kiliselerle bezeli tarihi atmosferiyle ilham veren bir şehir. Belki bir Bologna, bir Toskana, bir Puglia, bir Sicilya, bir Napoli gibi otantik lezzetler bulabileceğiniz bir yer değil ancak yine de bu şehirden çıkmış ve İtalyan mutfağının demirbaşı haline gelmiş pek çok lezzet var. Şehir bir zamanlar birçok Yahudi’ye ev sahipliği yaptığı için otantik Roma mutfağında da hatrı sayılır bir Yahudi etkisi var. Genel olarak taze makarnalar, et ve sebze yemekleri öne çıkıyor.

Bizce bir Roma seyahatinizde, her öğününüzde aynı şeyleri yemektense seçimlerinizi çeşitlendirip farklı farklı Roma lezzetlerini denemeye bakın. Kısacası konfor alanınızdan çıkıp bir gurme gibi kendinizi keşfe adayın. İşte Roma’da mutlaka denemelisiniz diyeceğimiz lezzetlerden bazılarını ve hepsinin alasını nerede bulabileceğinizin cevabını Roma’da Ne Yenir, Nerede Yenir yazımızda verdik.

17. Fettuccine Alfredo ve Carbonara’yı İcat Edildikleri Tarihi Yerlerde Yiyin

Fettuccine Alfredo, Tereyağ ve Parmesan peyniri ile karıştırılmış taze Fettuccine’den oluşan bir makarna. Roma’da bu lezzeti denemeniz gereken yer ise Fettuccine Alfredo’nun yaratıcısı, 1907’den beri geleneksel tarifleri uygulayan Alfredo alla Scrofa. Garsonlar o meşhur Fettuccine Alfredo’yu taze taze gözünüzün önünde yapıyor. İşin sırrı tereyağı ve parmesanı taze makarnanın ısısı ile iyice karıştırıp sosun makarnaya nüfuz etmesini sağlamakta.

Carbonara ise Guanciale (Domuz yanağı. O yoksa bacon veya pancetta da kullanılıyor ama orijinalinde guanciale olmalı), Pecorino peyniri, yumurta sarısı ve zeytinyağı ile yapılan, genellikle spagetti veya rigatoni kullanılan bir makarna türü. Bir de kendine özel bir günü var. Carbonara Günü olarak da bilinen gün 6 Nisan’da kutlanıyor. Roma’da bu lezzeti her yerde bulabiliyorsunuz ancak onu tadabileceğiniz en nostaljik yer Monti’deki La Carbonara. 1906’dan beri hizmet veren mekan, hakkında çeşitli teoriler olsa da Carbonara makarnayı şehirde meşhur eden yer. Eğer domuz eti yemiyorsanız boşuna sipariş vermeyin çünkü başka türlüsünü menülerde bulamazsınız.

18. Roma Sokak Lezzetlerini Tadın

Supplì

Gittiğimiz her şehirde o şehre özel sokak lezzetlerini tatmayı es geçmiyoruz. Çünkü bir şehrin asıl tadı sokak lezzetlerinde çıkıyor. Roma’nın da kendine özgü sokak lezzetleri var. Belli başlı olanlar ve onları nerede bulabileceğiniz şu şekilde:

– “Pizza al taglio” denilen pizzacılardan dilim pizza,
– Güney İtalya’nın Arancini’sine benzeyen, içi malzeme dolu pirinç topları veya patates kroketler Supplì, (En iyisini Trastevere’deki Supplì Roma yapıyor.) Konum için tıklayın.
– Üçgen pizza hamuru içine bol malzemeli sandviç Trapizzino, (En iyisini Trastevere’deki Trapizzino yapıyor.) Konum için tıklayın.
– Ve taze schiacciata arasına, çeşit çeşit İtalyan peynirleri ve şarküteri ürünlerinin doldurulduğu sandviçler var. En iyisini, Pantheon’un arka sokağındaki All’Antico Vinaio yapıyor. Konum için tıklayın.

Ayrıca Roma sokaklarında, sokak lezzetlerinin peşinde gurme bir rehberli yürüyüş turu yapma şansınız da var. 2,5 saat süren turda Trastevere ve şehrin mutfağını şekillendirmiş Yahudi mahallelerinde dolaşıp sokak lezzetlerini tadıyorsunuz. Roma sokak lezzetleri turuna bilet almak için tıklayın.

19. İtalyan Dondurması Gelato’ya Doyun

Roma dondurması veya orijinal adıyla “gelato” kırmızı çizgimiz. Onu dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir dondurmadan farklılaştıran asıl özellikleri, kremadan değil sütten yapılması, içinde belli bir miktarda tereyağı bulundurması, kremamsı ve yumuşak bir dokuya sahip olması. Şehirdeki en iyi denilen dondurma adreslerini özellikle bizzat deneyimlemeye çalıştık. Bizim için öne çıkan yerler, Gelateria La Romana, La Gelateria Frigidarium, Gelateria del Teatro oldu. Hepsi hakkında detayları ise Roma Yeme İçme Rehberi yazımızda verdik.

20. Tiramisu’da Pompi mi Two Sizes mı Deneyip Kendiniz Karar Verin

Roma’da doya doya yiyebileceğiniz iki şey var: Biri gelato ise diğeri de tiramisu. Şehirde tiramisu denince akla gelen ilk yer yıllardır Pompi. Mascarpone peynirli kreması ultra hafif. İnsanın yedikçe yiyesi geliyor. Klasiğe alternatif olarak fıstıklısı, beyaz çikolatalısı, orman meyvelisi gibi farklı versiyonları da var. Şehrin farklı noktalarında birkaç şubesi var.

Roma’da son zamanlarda tiramisu konusunda öne çıkan ikinci mekan ise Two Sizes. Öyle ki son yıllarda Pompi’nin domine ettiği tiramisu piyasasını Via del Governo Vecchio’daki tek bir şubesi ile alaşağı etmeye başlamış durumda. İsmi gibi iki boy tiramisusu var. Burada da fıstıklısı, karamellisi diye farklı seçenekler var fakat Pompi gibi şehirde başka şubeleri yok. Küçük boy gerçekten küçük. Bizce büyük seçim yapın çünkü gerçekten çok başarılı. İtiraf edelim bizim favorimiz hala Pompi. Yine de siz de bizim gibi ikisini de deneyip kararı kendiniz verin.

Alternatif Roma Deneyimleri

21. Büyük Müzeler Yerine Asil Roma Ailelerinin Saray Yavrusu Konaklarını Gezin

Doria Pamphilj

Roma’da Kapitolin Müzesi, Roma Ulusal Müzesi veya Modern Sanat Müzesi gibi harika büyük çaplı müzeler var ancak bir kere Vatikan Müzesi’ni gezdiyseniz, şehirdeki değerli vaktinizi diğer deneyimlere saklamak isteyeceksiniz. O nedenle de eğer ki bir haftanız yoksa, vaktinizi büyük müzeler yerine Roma’nın, Papa çıkarma yarışı içindeki asilzade ailelerinin şatafatlı Rönesans dönemi konaklarını gezmeye, o büyüyü ve ihtişamı hissettiren saray yavrusu malikanelerini görmeye ayırmanızı şiddetle tavsiye ederiz. Şehirde pek çok saray var ancak aralarından birkaçı bizim şahsi favorimiz oldu:

– Doria Pamphilj: Via del Corso üzerindeki Doria Pamphilj en beğendiğimiz saray yavrusu oldu. İçinde Raphael’den Caravaggio’ya eserlerin yer aldığı özel bir sanat koleksiyonu var. En ünlü odası ise heykellerle süslü Galleria degli Specchi. 1 saatinizi ayırıp gezmeye kesinlikle değer. Online bilet almak için tıklayın.

– Villa Borghese Gallery: Caravaggio, Canova, Bernini ve Raphael gibi sanatçıların eserlerinin bulunduğu galeri, 1615 yılında Papa V. Paul’ün yeğeni Scipione Borghese için inşa edilmiş. Kendisi gerçek bir sanat koleksiyoncusu ve sanatçı hamisiymiş. Özellikle de Caravaggio ve Bernini’nin sponsorluğunu üstlenirmiş. Roma’daki tarihi saray/konaklar arasından en popüleri burası. O nedenle de ziyaretinizi şansa bırakmayın çünkü biletleri tükeniyor ve kapıda bulmanız da zorlaşıyor. Mutlaka biletinizi gelmeden önce alın. Sıra beklememe özellikli, refakatçili girişlli Borghese Gallery bileti almak için tıklayın.

– Musei Villa Torlonia: Eskiden Torlonia ailesine ait olan Villa Torlonia’daki konaklar, seralar ve bahçelerden oluşan müzeler bütünü. Geniş bahçesi içinde çok farklı mimari üsluplarda mekanlar var. Biletleri de alacağınız ana konak Casa Nobile, 1920 – 1945 yılları arasında Mussolini’nin evi olmuş.

Bir minyatür bir Orta Çağ kalesini andıran Casina delle Civette aralarından favorimiz. Burası Prens Giovanni Torlonia jr’ın eviymiş. Özellikle vitrayları ile ünlü konağa “Baykuşlar Evi” deniyor çünkü camlarında böyle baykuş figürleri var. Evin her yeri türlü şekillerde ve renklerde vitraylarla kaplı ve içinde de geçici sergiler yer alıyor.

Evin biraz aşağısında Serra Moresca adında Mağribi mimarisi ile yapılmış çok hoş bir sera var. Hepsini bir arada görmek için kombine bilet veya tek tek giriş bileti alabiliyorsunuz.

22. Aventine Tepesi’ndeki Anahtar Deliği’nden San Pietro Bazilikası’na Bakış Atın

Meğer Roma da İstanbul gibi 7 tepeli bir şehirmiş biz de buraya geldiğimizde öğrendik. Palatino Tepesi’nin karşı tepesi olan Aventine tepesi de onlardan biri. Portakal ağaçları arasında Tiber Nehri manzaralarının bulunduğu bu tepe başlı başına keyifli ancak buranın asıl olayı meşhur anahtar deliğinden fotoğraf çekmek. Tepedeki parkın hemen yanında uzayıp giden kuyruğu gördüğünüzde aradığınız yeri buldunuz demektir. Eğer beklemeye sabrınız ve vaktiniz varsa bu noktada bir anahtar deliğinden Roma’nın en pitoresk San Pietro Bazilikası manzaralarından birini bulacaksınız.

Yalnız uyaralım sezona ve saate bağlı olarak en az bir 45 dakika kadar beklemek durumunda kalabilirsiniz. Çünkü kimse delikten bakıp geçmiyor bir de fotoğrafını çekiyor. Güzel bir fotoğraf yakalamak için ışığın patlama yaptığı öğlen saatlerini seçmeyin ve mümkünse cep telefonu yerine profesyonel kameranızı kullanın deriz.

23. Chiesa di Sant’ Ignazio di Loyola’nın Olmayan Ama Varmış Gibi Yapan Kubbesi’ni Görün

Roma’da yüzlerce kilise var. Hepsi de birbirinden görkemli ancak çok azı sizi Chiesa di Sant’ Ignazio di Loyola kadar etkilemeyi başarıyor. Çünkü yapılış hikayesi çok ilginç. Maddi sıkıntılardan dolayı kilise inşası edilirken bir kubbesi olamamış. Ancak Barok dönemin, illüzyonist duvar resminin en iyi temsilcilerinden Andrea Pozzo devreye girerek kiliseye perspektif hileleri ile hiç yoktan bir kubbe çizmiş. Fotoğrafta gördüğünüz kubbe aslında gerçek bir kubbe değil düz tavan. Ressam düz tavana ustaca perspektif hileleri ile kubbe görünümü vermiş. Eski şehir sokaklarında yolunuzu kolaylıkla düşürebileceğiniz bu kiliseyi görmeden geçmeyin.

24. İtalya’nın Gaudi’si Floransalı Mimar Gino Coppedè’nin Mahallesi Görün

Roma’nın en eksantrik mahallerinden biri şehrin kuzeyinde kalan Coppedè. İtalya’nın Gaudi’si olarak anılan Floransalı mimar Gino Coppedè’nin, 1900’lü yıllarda, Yunan, Gotik, Barok, Art Nouveau, Art Decò ve hatta Orta Çağ sanatının fantastik bir karışımını yarattığı mahalle inanılmaz fotoğraflamalık. Özellikle de Fontana delle Rane yani Kurbağalı Çeşme çok meşhur. Mahallenin en güzel kilisesi ise Santa Maria Addolorata. Başka kiliselerde görmeye alışkın olmadığımız güzellikte, süslü bir cephesi var.

25. Testaccio ve Ostiense Bölgelerinde Roma Sokak Sanatını ve Altkültürleri Keşfe Çıkın

Roma’da birkaç saatinizi de şehrin bomontiada veya Santralistanbul gibi dönüştürülmüş alanlarla, lokal mekanlarla ve hipster barlarla dolu mahallesi Ostiense’ye ve gurme marketler ve lokal mekanlarla dolu Testaccio’ya ayırın. Özellikle Ostiense’nin en önemli özelliklerinden biri, Roma sokak sanatının en önemli örneklerini barındırması. Örneğin, Avrupa’nın en büyük “ekolojik” murali “Hunting Pollution” burada. Milanolu sokak sanatçısı Iena Cruz tarafından 2018’de yapılan bu mural, %100 eko-sürdürülebilir boyayla boyanmış. Bu boya, şehrin en trafikli kavşaklarından birinde, arabaların yaydığı nitrojen oksit seviyesini parçalama özelliğine sahip.

Ben muralleri bulmaya çalışmakla vakit kaybetmeyeyim derseniz, Ostiense sokak sanatını nokta atışı yerlerde rehber eşliğinde görebileceğiniz bir yürüyüş turu da var. Ostiense graffiti ve sokak sanatı turuna bilet almak için tıklayın.

Testaccio’nun simgesi, Gaius Cestius’un mezarı olarak inşa edilmiş bir Roma Dönemi piramidi olan Cestius Piramidi. Fakat biz gittiğimizde geçici olarak kapalıydı. Siz de mutlaka kontrol edin. Ancak içine giremeseniz de dışarıdan bakması bile güzel. Onun hemen yanında ise şehrin 3. yüzyıldan kalma kapılarından biri olan Porta San Paolo var. Porta Portese’de ise her pazar 07.00’den 14.00’e kadar bir bit pazarı kuruluyor. Bizce birbirine 10 dakikalık yürüme mesafesinde komşu olan bu mahallelere bir akşam üzeri gelip önce sokak sanatı işlerini görün sonra da hip mekanlarında akşamını yaşayın.

26. Devasa Bir Daktiloya Benzetilen II. Vittorio Emanuele Anıtı’nın Tepesine Çıkıp Şehre Panoramik Bakın

Fotoğraf Kaynak: Louis Endelicher / Unsplash

Şehrin devasa daktilosuna hoşgeldiniz! Evet insanlar II. Vittorio Emanuele Anıtı’na veya Altare della Patria’ya uzaktan baktığında dev bir daktilo veya düğün pastası görüyormuş. Doğrusu biz de daktiloya benzetmedik değil hani. İtalya Krallığı’nın ilk kralı II. Vittorio Emanuele’ye adanmış bu devasa anıt şehrin tam göbeğinde boşu boşuna yükselmiyor. Cam asansörle tepesine çıktığınızda Kolezyum’dan, Via del Corso’ya, Roma Forumu’ndan Paletino Tepesi’ne, Roma’nın hiçbir yerinde bulamayacağınız inanılmaz bir manzara sizi bekliyor.

27. İtalyan Operasını Yerinde İzleyin

Fotoğraf Kaynak: Alev Takıl / Unsplash

İtalya demek Vivaldi demek, Puccini demek, Rossini demek, Verdi demek. Bu dünyada bugüne kadar yazılmış en ünlü operalardan bazıları, 19. ve 20. yüzyıllarda İtalyan bestecilerinin ellerinden çıkmış. Bu şehir böylesine bir mirası da tam kalbinde taşıyor. Hiç şüphesiz, gerçek bir İtalyan operası performansını izlemek için en ideal yer de Teatro dell’Opera di Roma. Programlarına göz atarsanız, burada bir etkinlik yakalama şansınız var.

28. Vaktiniz Olursa Dünyanın En Eski Yollarından Biri Olan Appia’da Pedallayın

Fotoğraf Kaynak: Matteo Fortini / Unsplash

Appian Yolu, MÖ 312’de Romalı politikacı Appius Claudius’un yapımına ön ayak olduğu, toplam 660 kilometre uzunluğundaki imparatorluk yolu. Yol Roma’dan başlayıp İtalya’nın Batı kıyısı boyunca Güney’e uzanıyor sonra Doğu’ya dönerek Adriyatik denizi kıyısındaki Brindisi’ye oradan da Otranto’ya gidiyor. Elbette zamanında Roma’nın merkezine kadar giden yol bugün Roma’nın biraz dışından başlayıp kırsal alandan geçerek ilerliyor. Yolun bazı bölümleri öyle eski ki Roma döneminden kalma tarihi mermer parke taşları görülebiliyor. Siz de bu yolu adeta bir Romalı gibi geçmek isterseniz bizce en güzel seçenek bisiklet turlarına katılmak olur. Roma kırsalında harika mazaralarda geçen, 4 saat süren rehberli e bisiklet turuna bilet almak için tıklayın.

14 Comments

  1. Harika anlatımınız için teşekkürler, daha önce gitmiş olmama rağmen sanki hiç gitmemişçesine okuyup kendime notlar aldım. Emeğinize sağlık

  2. Haftaya gidiyoruz eşim ve kızımla:) Beni de kurtardınız rota aramaktan,
    Harikasınız!!!

  3. Şu an Roma’dayız eşim ve kızımla, yazınıza bayıldım. Hepsini yapamayız belki ama beni büyük bir zahmetten kurtardınız, kafamda bir rota oluşturdum bile, teşekkür ederim.

    1. Merhaba güzel yorumlarınız için biz teşekkür ederiz asıl. Yazımızın işinize yaramış olmasına çok sevindik :))

  4. Roma ‘ yı sizin verdiğiniz bilgilerle gezdik. O kadar güzel yönlendirmeler yapmışsınız ki.Emeğinize sağlık. Çok çok teşekkürler.

    1. Çok ama çok sevindik bu güzel sözlerinize :)) Daha nice seyahatlerinizde burada buluşmak üzere…

  5. Merhaba, Sali günü Roma ya gidiyoruz ve rotamizi olusturmamizda bize cok yardimci oldunuz. tesekkür etmek istedik.. kücük bir elestiri olarak : Sadece listede favori pizza ve makarna mekani aradik ama göremedik fakat onun disinda muazzam bir yazi olmus. Emeklerinize saglik

    1. Merhaba onlar bu yazımızda değil Roma Gezilecek Yerler ve Roma Mekanları, Nerede Ne Yenir yazılarımızdaydı 🙂

  6. Tesekkurler elinize saglik. Gezi notlarini buyuk olcude buradan aldim.

    Saygilarimla

  7. 24’üncü maddeye bir katkı yapmak isterim. Kilisenin içinde orta bir yerde yere yatay olarak, hafif eğimli bir ayna konmuş. Önüne geçip tavanla birlikte kendi fotoğrafınızı çekebiliyorsunuz. Aynanın etrafında fotoğraf çekimini engelleyen bir aydınlatma var. 1 avro ile aydınlatma kapanıyor ve fotoğraf çekilebilecek şekle geliyor. Tabi önündeki sırayı bir süre beklemek gerekiyor. 🙂

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir