PARİS’TE GEZİLECEK YERLER + HARİTALI GÜNLÜK ROTALAR

Paris gezinizi planlarken ilk okumanız gereken yazımıza hoşgeldiniz. “Aşıklar Şehri”nden tutun da “Işıklar Şehri”ne Paris’e yakıştırılan birçok klişe var. Çoğu şehre ayak basıp da kentsel estetik, yemek kültürü gibi kavramlarla burada tanışan Amerikalı şıpsevdilerin gözünden dünyaya yayılmış etiketler. Paris’e ilk gidişlerimde “Biraz abartmıyorlar mı?” dediysem de, Fransa’da yaşadığım iki senenin ve 6-7 Paris ziyaretinin ardından ben de Parisseverler tarikatına yazıldım ve bugün bana “Avrupa’nın bir başkenti olsaydı neresi olurdu?” diye sorsanız gözüm kapalı Paris derdim.

Bununla beraber Paris’in aşırı romantize edildiği, bunun da yüksek beklentilerle gelenleri hayal kırıklığına uğrattığı da bir gerçek. “Paris Sendromu” olarak tıp literatürüne bile geçmiş, daha çok Japon turistlerde görünen bir rahatsızlık bile varmış! Bazıları öyle hayal kırıklığına uğruyormuş ki her sene Japon konsolosluğu psikolojisi bozulan 20-25 kişiyi eve yollamak zorunda kalıyormuş. Halüsinasyon, baş dönmesi, panik atak ve terleme gibi semptomları varmış. Unutmayın, günün sonun da Paris de bir metropol ve kaldırımlarda köpek kakasından metroda müzede aşırı kalabalıklara tüm büyük şehirlerdeki sıkıntılar burada da mevcut.

Yine de nefis bir şehir. Her köşesi bir hikaye, tarihte iz bırakmış bir köşe taşı… Öyle zengin ki; zaten Paris Gezi Rehberi‘mizi detaylıca inceleyecek olursanız şehri bir ay gezseniz bile yine de bitireyeceğinizi fark edersiniz. Biz bir an önce şehre karışıp “Parizyen” keyiflerin tadını çıkarmaya başlamanızı isteriz ama şehrin Eyfel Kulesi’nden Louvre Müzesi’ne o kadar çok görülmesi gereken yeri var ki, sıra ancak üçüncü, dördüncü günde sefa yapmaya geliyor. Hep bir şeyler daha görme telaşı içinde oluyorsunuz. O yüzden önerimiz Paris geziniz için idealinde 1 hafta – 10 gün, minimumda ise 4 gün ayırmanız.

Sizin için hem şehrin keyfileri hem de demirbaşlarını kapsayan rotalar hazırladık. Kolaylık olması için Paris planını günlere bölerek anlattık ama tabi ki siz her zaman yap boz gibi parçaları kendiniz birleştirebilirsiniz. Bon voyage!

Paris Seyahati Planlaması – Gitmeden Önce

Paris’e Nasıl Uygun Fiyatlı Uçak Bileti Bulurum?

Paris’e uçakla geldiğinizde ya şehrin kuzeyinde kalan Paris Charles de Gaulle Havalimanı’na ineceksiniz ya da güneyinde kalan Orly Havalimanı’na. Her şekilde uçak biletinizi almadan önce mutlaka fiyat karşılaştırması yapın deriz.

– Paris Charles de Gaulle Havalimanı’na uygun fiyatlı UÇAK BİLETİ bulmak için TIKLAYIN.
– Orly Havalimanı’na uygun fiyatlı UÇAK BİLETİ bulmak için TIKLAYIN.


Paris’e Ne Zaman Gidilir?

– Sonbahar: Şehrin en yoğun sezonu okula dönüş anlamına gelen sonbahar. Bu dönem Noel’in yaklaştığı, tiyatroların, konserlerin full çektiği dönem. Bir yandan da hem şehrin folyaj dönemi, hem de sıcaklıkların bol bol yürümek için ideal olduğu zaman.

– İlkbahar: Sonbahar gibi sıcaklıkların bol bol gezmeye müsait olduğu keyifli bir dönem. Özellikle de Mart ayındaki manolya mesvimine veya Nisan ayındaki kiraz ağacı dönemine denk gelirseniz şehrin pembelere büründüğü harika kareler yakalarsınız.

– Yaz: Sıcaklıkların yüksek olduğu, okullar tatilde olduğu için şehrin neredeyse yarısının Paris’te değil Fransa’nın güneyinde olduğu, şehrin turistlere kaldığı ama yine çok kalabalık olduğu dönem.

– Kış: Şehri gezmenin en elverişsiz olduğu, havaların buz kestiği dönem. Strasbourg veya Colmar gibi Noel pazarları ile de ünlü olmayan bir şehir olduğu için kışın Paris’in bir esprisi yok. Bizce diğer seçenekler arasında son tercih.


Paris’e Ne Kadar Zaman Ayırmalı?

Bizce Paris’e en az bir hafta ayırmak lazım. 3 gece 4 gün süren bir program ne şehrin keyfini çıkarmak ne de görülecek yerleri hakkıyla gezmeye yeterli gelmeyecektir. Bir de çocuğunuz varsa şehrin dışındaki Disneyland’e gidip gelmek bile bir gününüzü yiyecek. O yüzden en az 1 hafta kalmayı hedefleyin.

Paris’te Yapmadan Dönmeyin Dediğimiz 27 Şey yazımıza da bakmanızı öneririz.


Paris’in Hangi Bölgesinde Konaklamalı

Harita Kaynak: wikipedia.org

– Merkezi & Turistik: Gezeceğiniz her yerin göbeğinde olan Paris’in 1. bölgesi yani Louvre en turistik yeri. Merkezi olması güzel ama bizce hissiyat olarak çok daha keyifli mahalleleri var. Eyfel Kulesi’nin bulunduğu 7. yani Palais Bourbon ve Zafer Takı’nın bulunduğu 8 bölge L’Elysee de yine en merkezi ve turistik yerleri. Buralarda fiyatların yüksek olmasını bekleyebilirsiniz.

Louvre otellerini incelemek için tıklayın.

Palais Bourbon otellerini incelemek için tıklayın.

L’Elysee otellerini incelemek için tıklayın.

– Favorimiz: Le Marais bizim konaklamayı en sevdiğimiz yer. Genç Parislilerin takıldığı, galeriler, butikler, güzel restoran ve barlarla dolu Paris’in en hip mahallesi. “İşte Paris, işte yaşamak!” diyeceksiniz. Özellikle de gezinizi bitirip mahallenize döndüğünüzde bir sürü yaşayan mekan görmek, uğraşmadan güzel restoranlara ulaşabilmek, günü bitirmeden bir şeyler içmek için ideal. Geceleri yorgunluktan bitap düşmüş bir şekilde Le Marais’ye dönmemize rağmen sokakları görünce eve gitmekten vazgeçip bir yerlere oturuyorduk.

Le Marais otellerini incelemek için tıklayın.

– Uygun Fiyatlı:  5. bölge olan Latin Mahallesi de Paris’in öğrenci bölgesi olduğundan konaklama için nispeten uygun yerlerden. Ama öğrenci işi olduğu için tam o Paris havasına giremiyorsunuz. Alternatif olarak biraz daha az merkezi olan 18. bölge Montmartre, 9. bölgenin Montmartre ile sınırı olan kısmı Pigalle ve 17. bölgedeki Clichy Meydanı çevresi Paris’in konaklama için uygun fiyatlı, hip ve canlı bölgelerinden.

Latin Mahallesi otellerini incelemek için tıklayın.

Montmartre otellerini incelemek için tıklayın.

Pigalle otellerini incelemek için tıklayın.


Paris’de Seçtiğimiz Oteller & Evler

Paris’te her bütçeye uygun bir konaklama opsiyonu var. Ayrıca Paris’in genelinde otel kadar ev tutmak daha yaygın. Özellikle de 4-6 kişilik bir ekipseniz çok güzel ve uygun fiyatlı seçenekler var. Biz sizin için birkaç otel seçtik. Ayrıca bölge bölge önerilerimizi verirken ilgili kısıma otel ve daire önerilerimizi de ekledik. Onları da rehberin devamında bulabilirsiniz.

J.K. Place Paris $$$

7. bölgede, kapalı yüzme havuzu, fitness merkezi, hamam ve restoranı bulunan keyifli bir otel seçeneği. İncelemek için TIKLAYIN.

The Hoxton $$

Uluslararası butik ve trendy bir otel zinciri olan The Hoxton, 2. bölgedeki merkezi konumu ile şehrin şehrin en hip ve modern otellerinden. 18. yüzyıldan kalma büyük bir malikanenin otele dönüştürülmesi ile hizmet veriyor. İncelemek için TIKLAYIN.

Le Marais’de Balkonlu Daire $


3. bölgede yani şehrin konaklamak için en sevdiğimiz yeri Le Marais’de, 2 kişilik, banyolu ve şirin balkonlu bir kiralık daire seçeneği. İncelemek için TIKLAYIN.

Boutik Boheme Le jardin Montmartre $

18. bölge olan Montmartre’da, Sacré-Coeur Bazilikası’na çok yakın mesafede, 2 kişilik, 1 yatak odası, 1 banyo, tam donanımlı mutfak, bahçe manzaralı veranda bulunan daire seçeneği. İncelemek için TIKLAYIN.

Aşağıdaki bağlantıdan Paris’deki tüm otelleri ve kiralık evleri inceleyebilirsiniz.

– Paris’deki tüm OTELLER ve EVLER için TIKLAYIN.

Fiyat karşılaştırmalarını kişi başı maliyetlere göre yapıyoruz. Özellikle evlerde çok kişi konaklama yapılabileceği için ev kiralamak daha avantajlı oluyor. Ayrıca daha fazla Paris oteli önerisi için PARİS’TE NEREDE KALINIR – PARİS OTELLERİ yazımız da var. Şimdiden harika bir tatil diliyoruz.


Paris’teki En Favori 5 Deneyim

1. Seine Nehri’nde bir saatlik bir tekne turuna çıkmak.
2. Disneyland’e de bir gün ayırmak.
3. Eyfel Kulesi’ne çıkıp şehre kuşbakışı bakmak.
4. Louvre Müzesi’ni gezip tarihte kaybolmak.
5. L’Arch de Triomphe’un tepesinden güneşi batırmak.


Araba Kiralamak Gerekir mi?

Paris’te araç bir lüks değil bir yük. Sakın kiralamayın. Toplu taşıma ile şehrin her yerine kolayca ulaşabiliyorsunuz. Arabalara park yerleri bulmak hem çok zor, hem de aşırı pahalı.

Paris’e Gelmeden Önce Bilmeniz Gerekenler: Bütçe, Ulaşım, Vb…


Paris’in pahalı bir şehir olduğunu duymuşsunuzdur. Günlük ne kadar harcarsınız, ortalama fiyatlar nasıl merak ediyorsanız Paris Gezi Rehberi’mizin altındaki info kısmını okumayı unutmayın.

Keza havalimanından şehre nasıl gelinir, şehir içinde gezmenin en pratik ve hesaplı yolu nedir, Paris’teki hangi önemli etkinliğe denk geliyorsunuz öğrenmek için tıklayın: Paris Gezi Rehberi

Paris’te Gezilecek Yerler Haritası

Haritayı zoom yaparak detaylı görüntüleyebilirsiniz.

Gezilecek Yerler

  1. Trocadéro Meydanı
  2. Atlıkarınca
  3. Eyfel Kulesi
  4. Pont d’Iéna
  5. Champ De Mars
  6. Alexandre III Köprüsü
  7. Montaigne Caddesi
  8. Champs Élysée
  9. Lido
  10. Zafer Takı
  11. Louvre Müzesi
  12. Arc de Triomphe du Carrousel
  13. Orangerie Müzesi
  14. Jeu de Paume
  15. Palais-Royal
  16. Galerie Vivienne
  17. Galerie Véro-Dodat
  18. Concorde Meydanı
  19. Place Vendôme
  20. BNF Richelieu Site
  21. Palais Garnier
  22. Galeries Lafayette
  23. Saint Germain
  24. Pont des Arts
  25. Orsay Müzesi
  26. Notre Dame Katedrali
  27. Ile de la Cite
  28. Île Saint-Louis
  29. Shakespeare And Company
  30. Sainte Şapeli
  31. Conciergerie
  32. Pont Neuf
  33. Hôtel de Ville
  34. Le Marais
  35. Rodin Müzesi
  36. Montmartre
  37. Père Lachaise Mezarlığı
  38. Komünarlar Duvarı
  39. 1. Dünya Savaşı Anıtı
  40. Centre Pompidou
  41. Latin Mahallesi
  42. Panthéon
  43. Sorbonne
  44. Lüksemburg Bahçesi
  45. Saint-Martin Kanalı

Yeme-İçme

  1. Girafe Restaurant
  2. G20 Süpermarket
  3. Le Relais de l’Entrecôte
  4. Le Relais de Venise
  5. Angelina
  6. Tradi
  7. Verjus
  8. Cédric Grolet Opéra
  9. Coco Paris
  10. Café de Flore
  11. Les Deux Magots
  12. Les Antiquaires
  13. Odette
  14. Restaurant L’Ange 20
  15. Marché des Enfants Rouges
  16. IMA Summer Club
  17. Le Caveau de la Huchette
  18. Du Pain et des Idées
  19. Le Comptoir Général
  20. Holybelly 5
  21. Holybelly 19
  22. Gravity Bar
  23. Marrow
  24. Le Syndicat
  25. Pavillon Puebla

1. Gün: Paris’in İkonlarını Keşfederek Başlayın

Nasıl Planlamalı? Paris’teki ilk gününüzü sizi hemen şehrin en ünlü simaları olan Eyfel Kulesi, Zafer Takı ve Champs Élysée ile tanıştırıyoruz. Böylece tek kalemde şehrin ikonlarına tik atmış olursunuz. Ne kadar vaktinizin olduğuna ve önceliklerinize göre bu programı isterseniz tekne turu, Eyfel altında bir piknik ya da gece bir Lido şovu ile süsleyebilirsiniz.

1.1 Eyfel Kulesi’ni Trocadéro Meydanı’ndan Selamlayarak Gezinize Başlayın

Trocadéro Bahçeleri’nden

Paris’i gezmeye tabi ki Fransa’nın sembolü haline gelen Eyfel Kulesi’nden başlıyoruz.

Direkt kulenin ayağına gitmektense 6 ya da 9 numaralı metroya binip önce Eyfel Kulesi’ni karşıdan gören ve dünyanın en çok fotoğraflanan meydanlarından biri olan Trocadéro Meydanı’na gelin. Trocadéro Meydanı sağlı sollu çevreleyen yapı Chaillot Sarayı. İsterseniz burada Eyfel’e karşı bir kahve içebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 1 numara.

Trocadero Meydanı – Fotoğraf Kaynak: Christophe Schindler / Pixabay

Meydandan Eyfel’e kadar devam eden Trocadéro Bahçeleri’ni yürüyün. Burasının eğimli yapısının yarattığı perspektifi sayesinde insanların kolu bacağı girmeden güzelce Eyfel fotoğrafları çekme şansınız olur. Sonra boş fotoğraf yakalamak zor olacak. Ayrıca Eyfel’e yürürken köprü vasıtasıyla Seine Nehri’ni geçeceksiniz. Karşıya geçmeden önce nehir kenarında arkada insan olmadan tekrar kuleyi görüntüleme şansınız olacak. Köprüyü geçer geçmez de Eyfel Atlıkarıncası’nı göreceksiniz. Konum için tıklayın. Haritada 2 numara.

Girafe Restaurant: Chaillot Sarayı içindeki Girafe isimli restoranın terasında otururken Eyfel Kulesi ile neredeyse karşılıklı yemek yiyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Turistler arasında Paris’in en çok talep gören restoranlarından birisi. Hem şık, hem leziz, hem de manzaralı. En iyi zamanı, güzel havalarda güneş batmadan hemen önce. Ancak bir masa kapmak için haftalar öncesinden rezervasyon yapmanız lazım. Konum için tıklayın. Haritada 1 numara.

1.2 Paris’in Demir Lady’si Eyfel Kulesi’ne Çıkmak Ya Da Çıkmamak?

Zafer Takı’nın terasından çektik

1889’da inşa edildiğinde Parisliler Eyfel Kulesi’ni bir çirkinlik abidesi olarak görmüş. Kimisi onu devasa bir sokak lambasına kimisi fabrika bacasına benzetmiş. 🙂 Paris’in silüetini bozacağı düşünülerek bir imza kampanyası başlatılmış ama kuleden kurtulmayı başaramamışlar. Şimdi eski topraklardan hala çatlak sesler yükselse de genelde Fransızlar arasında bir gurur kaynağı olarak görülüyor.

Eyfel Kulesi’ni ziyaret ederken iki seçeneğiniz var: Uzaktan seyretmek ve üzerine çıkmak. Uzaktan seyretmek maliyetsiz ve kuyruksuz. Ve bizce içinde Eyfel Kulesi görünen şehir manzaraları daha çok güzel. O yüzden bizim tavsiyemiz Eyfel yerine L’Arc de Triomphe’un terasına çıkmanız.  Ama gelişken Fransa’nın ikonun üzerinden Paris’i seyretmek isterseniz de biletinizi önden önden almanız ve uzun kuyruklara razı olmanız lazım.

Zirveye ve ara katlarına çıkış ayrı biletlendiriliyor. Ayrıca onların fiyatları da merdiven ya da asansör kullanmanıza göre değişiyor. Fikir olsun diye sadece sadece birkaç biletin fiyatını yazıyoruz ama tüm bilet çeşitlerini ve fiyatlarını Eyfel Kulesi – Biletler & Fotoğraflamak İçin En Güzel Noktalar yazımızda bulabilirsiniz.

Asansörle sadece ara katlara çıkış için yetişkin bilet fiyatı: 20,40€
Asansörle zirveye çıkış için yetişkin bileti: 26,80€

ÖNEMLİ!
– Biletinizi mutlaka önden önden alın! Sakın son dakikaya bırakmayın!
– Yüksek sezonda kuyruklar saatler sürebiliyor. Sabah erken gelirseniz daha az beklersiniz.
– Ben hiç sıra beklemek istemiyorum derseniz, 1, ve 2. katlara üstüne biraz daha para verirseniz zirveye de direkt geçiş hakkı veren bu bileti alabilirsiniz.

Rue de l’Université

Not: Eğer güzel Paris sokaklarıyla Eyfel Kulesi’ni çekmek isterseniz Eyfel Kulesi – Biletler & Fotoğraflamak İçin En Güzel Noktalar yazımızdaki Rue de l’Université de hemen burada. Konum için tıklayın. Haritada 3 numara.

1.3 Paris’e İlk Defa Gelenleri Bir Seine Nehri Turuna Çıkartalım

Fotoğraf Kaynak: Bastien / Unsplash

Bir Paris klasiği Seine Nehri’ne tekne turuna çıkıp şehri içinize çekmek. Biz genelde bu tip tekne turlarını pek turistik bulup sevmeyiz ama şehre ilk kez geliyorsanız ve hava müsaitse şehrin dokusunu görmek ve neyin nerede olduğunu aşağı yukarı anlamak teknelerle Seine Nehri’nde turlamak çok keyifli oluyor. Yani bu turun yeri çok ayrı.

Bateaux Parisiens, Bateaux Mouches, Batobus, Vedettes de Paris gibi birçok tekne turu firması Seine Nehri’nde turlar düzenliyor. Çoğunun ana kalkış durağı Eyfel Kulesi’ne çıkan köprü olan Pont d’Iéna’nın iki yanı. Konum için tıklayın. Haritada 4 numara.

Tüm tekneler aynı fiyatlara yaklaşık 1-1,5 saatlik paket bir gezi güzergahı sunuyor. Seine Nehri’nde 1 saatlik bu tura bilet alarak işinizi önden halletmek için tıklayın.

1.4 Champs De Mars’ta “Sante!”

Eğer “Benim için Eyfel’i seyretmek yeterli” derseniz de en keyifli seçenek piknik malzemelerini kapıp Champ de Mars’a gelen Parislilere katılmak. Fotoğrafta gördüğünüz gibi burası kulenin hemen altında kocaman bir yeşil alan. Konum için tıklayın. Haritada 5 numara.

Layığı ile bir Fransız pikniği için “Fromagerie”den (Peynirci) munster ve brie peynirleri almak, “Boulangerie”den (Fırın) artizanal bir ekmek kapmak güzel olurdu ama eğer önden hazırlık yapamazsanız yakında G20 isimli bir süpermarket var. Konum için tıklayın. Haritada 2 numara.

Not: Eğer “Piknik ciddi bir keyif işidir, öyle geçiştirmeye gelmez” derseniz, En Meşhur Fransız Peynirleri & Şarküteri Ürünleri sizi bekler.

1.5 İhtişamı İle Göz Kamaştıran Alexandre III Köprüsü & Lüks Alışverişin Merkezi Avenue Montaigne

Eyfel’den sonra asıl hedefimiz bugüne Champs Élysée’yi ve Zafer Takı’nı sıkıştırmak. Yani enerjiniz ya da vaktiniz yoksa III. Alexandre Köprüsü’nü de görmek için diğerlerini ıskalamaya değmez.

Altın kaplama melekleri, perileri ve kanatlı atları ile Beaux-Arts tarzı olan köprü, 1896 ile 1900 yılları arasında inşa edilmiş. Köprüye ismini veren hükümdar bir Fransız kralı değil, bir Rus çarı. 1892’de Fransız-Rus İttifakını imzalayan Çar III. Alexander’a ithaf edilen köprü hemen yakınlardaki Grand Palais ve Petit Palais ile birlikte 1900 yılındaki Dünya Fuarı için açılmış. Konum için tıklayın. Haritada 6 numara.

– Avenue Montaigne: Köprüye geldiyseniz sıradaki maddede bahsedeceğimiz haute couture’ın (high fashion) kalbi Montaigne Caddesi’ne de uğrayarak Champs Élysée’ye, oradan da Zafer Takı’ına çıkabilirsiniz. Lüks markaların mağazalarının sıralanması bakımından Champs Élysée’yi sollayan, onu enine kesen bir ana cadde. Louis Vuitton, Dior, Chanel, Fendi, Valentino, Ralph Lauren, Yves Saint Laurent, Gucci, Chanel, Prada, Chloe, Giorgio Armani, Versace ve Dolce & Gabbana gibi haute couture konusunda ünlü sayısız mağaza bu caddede kümeleniyor. Paris’in 1900’lerin başından beri en prestijli oteli olan, Instagram’dan tanıdığınız Plaza Athénée de burada. Hatta caddenin lüks bir alışveriş yerine dönüşmesi bu otelin sayesinde olmuş. Otel müşterileri hedefleyen Christian Dior buradaki ilk mağazayı açmış. Kendisi de sık sık otelde takılırmış. Otelin içinde bir çok defile ve oda çekimi de yapmış. İzinden diğer markalar da gelince Montaigne ‘Avenue of Fashion’ olarak anılmaya başlamış. Alışverişe merakınız yoksa bile buraları yürümek, havasını solumak keyifli oluyor. Konum için tıklayın. Haritada 7 numara.

1.6 Şehrin Atardamarı Champs Élysée (Şanzelize) & Rio Karnavalı’nın Fransız Versiyonu Lido Şov 🙂

Fotoğrafı Arch de Triomphe’dan çektik

Sıra geldi şarkılarla, filmlerle dillere pelesenk olmuş bir diğer Paris ikonu olan Champs Élysée’ye. Birçok Fransız moda markasının ana binası, şık restoranlar ve oteller ya Şanzelize üzerinde ya da onu kesen sokaklarda köşe kapmış olduğu için kulaklarda lüks bir yer olarak eko etse de bizce pek de öyle büyülü bir yer değil. Neticede şehrin içinden geçen 8 şeritli dev bir bulvardan bahsediyoruz, ne kadar keyifli olabilir ki? Ayrıca bizce pek göz alıcı da değil. Mc Donalds da var, H&M de. Yani her şehirde olan turistik bir ana caddelerden birisine benziyor. Alışveriş için de, takılmak için de şehrin çok daha keyfili köşeleri var ama şehrin en meşhur yerlerinden biri olduğu için illa buraya bir ayak basmak isteyeceksinizdir. Zaten Zafer Takı da burada olduğu için her şekilde yolunuz Şanzelize’ye düşecek. Konum için tıklayın. Haritada 8 numara.

Lido: Bildiğiniz üzere “cabaret” Paris’te icat edilmiş. Dünyanın en ünlü 2 kabaresi de burada. Birincisi tabi ki Moulin Rouge, diğeri de Champs Élysée’nin üzerindeki Lido. Kabare deyince aklınıza Haldun Tanerli Zeki Alasyalı Devekuşu Kabare geliyorsa kemerlerinizi bağlayın çünkü burada izleyecekleriniz güzel kadınlar, pırıltılı kıyafetler, heykel gibi erkekler, seksi şovlar ile çok daha libidoyu roketleyen cinsten. Evet çok turistik, içeride bir tek Parisli bile görmeyeceksiniz ama bizce görülesi bir tecrübe. Zaten 21’de başladığı için şova giderek başka bir şeyi de kaçırmıyorsunuz. Konum için tıklayın. Haritada 9 numara.

Le Relais de l’Entrecôte: Bir Le Relais de l’Entrecote efsanesi yayılmış, her Paris’e gidene mutlaka git diye tembihleniyor. Bu et restoranının önünde insanlar kuyruk oluyor, aç aç saatlerce bekleniliyor… Bize sorarsanız etinin yumuşak olması güzel ama pek de özel değil. Üzerindeki sos olmazsa ne kadar güzeldir tartışılır. Sosuna lafımız yok da neticede burası Paris, o kapıdaki kuyruğu beklemeden de aynı lezzetle yemek yiyeceğiniz tonla yer var. Yine de kendi notunuzu vermek isterseniz ilk şubesi, has Le Relais de l’Entrecôte burada. Konum için tıklayın. Haritada 3 numara.

Onun yerine rakibi Le Relais de Venise’i düşünebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 4 numara.

1.7 Gün Batımınında Paris’i Zafer Takı’nın (L’Arc de Triomphe) Terasından Seyredin

Fotoğraf Kaynak: Cyril Mazarin / Unsplash

Paris’e kaçta ayak basıp, kaçta kendinizi sokağa atabilirsiniz bilmiyoruz ama kendinizi gün batmadan biraz önce Zafer Takı’na varacak şekilde planlayın ki terasından manzarayı kaçırmayın. Paris’in en önemli ikonlarından birisi olduğu için mutlaka burası da kalabalık olacaktır. Biletinizi online olarak alarak hem uzun kuyruklarda beklemekten kurtulabilirsiniz, hem de yerinizi garantiye alırsınız. Zafer Takı biletinizi buradan alabilirsiniz.

Napolyon Bonapart, Austerlitz savaşında galip gelen Fransız askerlerine evlerine zafer taklarının altından geçerek döneceklerini vadetmiş ve bugünki Paris’i yaratıcısı kabul edilen Georges Eugène Haussmann’a  tagın yaptırılmasını emretmiş. İç ve dış yüzeyinde Fransa zaferleri ve Fransız generallerinin isimleri yazılı. I. Dünya Savaşı sonrası 1920’de, tarih boyunca Fransa için ölen tüm askerleri temsil etmesi için takın altına meçhul askerin mezarı yerleştirilmiş.

Takın terasından manzara. Birazdan şehir ışıkları yanacak ve daha da güzel olacak.

Napolyon 1821’de sürgünde bulunduğu Atlantik Okyanusu’ndaki St Helena Adası’nda öldüğünden yapımı anca 1836’da biten takın altından geçmek kendisine nasip olmamış. Güç kazandıkça Fransa’yı zirveye taşıyan bir imparatordan bir despota dönüştüğünden ilahi adalet ediyoruz. Ama 1840’ta mezarının Paris’e taşınmasına karar verilmiş ve takın altından geçirilerek şehre getirilmiş.

Konu Fransız milliyetçiliğine delmişken ufak bir yarıştan da bahsedelim. 50 metre yüksekliği ile Zafer Takı yapıldığı dönemde dünyanın en büyük zafer takıymış. Daha 1938’de Meksika’da 67 metrelik ve 1982’de Kore’de 60 metrelik zafer takları yapılmış. 1989’da Fransızlar geride kalmayıp Champs Elysee’nin diğer ucundaki La Defense’a 110 metrelik Grande Arc’ı yaptılar. Onu da Zafer Takı’nın terasından görüyorsunuz. Konum için tıklayın. Haritada 10 numara.

1.8 Bu Bölgelerden Önerdiğimiz Oteller ve Daireler

Fotoğraf Kaynak: www.facebook.com/HotelPlazaAthenee

Yukarıda size ağırlıklı olarak 8. ve 7. bölgeleri gezdirmiş olduk. Bu bölgeler gezmek için çok güzel bölgeler olsalar da ağırlıklı olarak yüksek bütçeli otellerin kümelendiği yerler olduklarından sadece balayı çiflerine tavsiyemiz olur. Eğer bu bölgelerde konaklamak isterseniz aşağıya birkaç öneri bırakıyoruz.

Plaza Athénée $$$: 8. bölgedeki Avenue Montaigne’de bulunan lüks otel Influencer’larca dünyanın en çok fotoğraflanan otellerinden biri. 1911 tarihli Plaza Athénée Parizyen tarzı, Art-Deco üslubu ile oldukça zarif ve şık bir konaklama opsiyonu. Otelin en meşhur kısmı Eyfel Kulesi’ni harika bir açıdan gören, dekorasyon olarak hiçbiri birbirinin aynı olmayan Fransız balkonlu odaları ve “Le Cour Jardin” isimli, kırmızı tenteli avlusu.

Le Narcisse Blanc $$: 7 bölgede, sade ve şık odaları olan, her gün açık büfe kahvaltı sunan, havuzlu ve saunalı bir Spa oteli seçeneği.

Résidence Charles Floquet $: 7. bölgede, Eyfel Kulesi manzaralı, mutfaklı, balkonlu, yüksek tavanlı ve şömineli daireleri olan bir apart otel seçeneği.

Home Suite Home Pigalle Saint-Lazare $: 8. bölgede toplam 6 kişinin konaklamasına olanak veren, tam donanımlı bir daire seçeneği.

2. Gün: Louvre & Tuileries Bahçeleri

Nasıl Planlamalı? İkinci günü de Paris’in demirbaşlarının kovalayarak geçireceğiz. Öncelikli hedefimiz Louvre Müzesi + Tuileries Bahçeleri + Opera bölgesini görmek. Araya yakınlardaki birkaç şeyi daha sıkıştırabilirsek ne âlâ. Alternatif olarak Louvre Müzesi + Tuileries Bahçeleri + St Germain de yapabilirsiniz.

1. bölgeden yukarı doğru devam ederseniz otomatik olarak 9. bölgeye yani Opera bölgesine bağlanıyorsunuz. Günün yarısını Louvre ve çevresine ayırdıktan sonra yarısını da bu bölgeye ayırabilirsiniz. Bu bölge aynı zamanda gurme restoranların yer aldığı, Boulevard Haussmann’da ünlü alışveriş merkezi Galeries Lafayette’in ve Grand Boulevards’da tarihi pasajların kümelendiği bölge.

2.1 Medeniyetler Tarihinin En Önemli Eserlerinin Evi: Louvre Müzesi (Musée du Louvre)

Bir kraliyet sarayının dönüştürülmesi ile oluştulan Louvre hiç şüphesiz dünyanın en ünlü müzesi ve Paris’in de en önemli duraklarından biri. Aklınıza gelen neredeyse her büyük ustanın burada en az bir başyapıtı var. Aynı zamanda medeniyetler tarihinin en önemli eserlerinden bazıları da burada.

Louvre için ne kadar zaman ayırmalı? Sergilenen 35 bin eserden her birin önünde birer dakika geçirirseniz müzenin tam turu anca 64 günde bitiyor. Yani Paris’e birkaç günlüğüne gelmişken müzeyi “hakkıyla gezmek” diye bir şey söz konusu değil. Bizim önerimiz bir tam gününüzü müzeye ayırmanız ama 3-4 günlüğüne Paris’e gelmiş birisinin Louvre’a ayıracak o kadar vakti olmayacaktır. O yüzden hiç içimize sinmeye sinmeye minimum 3 saat ayırın diyoruz.

Mutlaka görülmesi gereken eserler & tüyolar: Louvre Müzesi’ni en verimli şekilde gezebilmeniz için bir Louvre Müzesi Gezi Rehberi hazırladık. Kaçırmamanız gereken başyapıtları ve turunuzu planlamanız için gerekli tüyolarımızı o yazımızda bulabilirsiniz. Gitmeden önce mutlaka okuyun. Yazımızda geçen eserleri ziyaret etmeniz çok yaymazsanız 3-4 saat civarında sürer.

Önemli! Mutlaka biletinizi Fransa’ya gelmeden alın. Müzenin biletleri günler öncesinden tükeniyor. Louve Müzesi Biletinizi buradan hemen alabilirsiniz.

Müze, salı günleri hariç her gün 09.00 – 18.00 saatleri arasında açık. Her ayın ilk cumartesi günü kalıcı sergilere giriş, yerli-yabancı fark etmeksizin herkes için ücretsiz. 1 Ocak, 1 Mayıs  25 Kasım, ve 11 Kasım tarihleri gibi önemli bazı günlerde ise müze tamamen kapalı. Konum için tıklayın. Haritada 11 numara.

– L’Arc de Triomphe du Carrousel: Louvre Piramidi’nin hemen karşı hizasında, Tuileries Bahçesi’nin girişinde konumlanan L’Arc de Triomphe du Carrousel, Champs-Élysées’deki L’Arc de Triopmhe ve La Défense’daki Grande Arc’a uzanan tarihi eksen üzerinde bulunan üç taktan biri. Korint düzeninde Neoklasik mimari üslubunda inşa edilmiş olan tak, Napolyon’un askeri zaferlerini ölümsüzleştirmek adına 1806 ve 1808 yılları arasında inşa edilmiş. Konum için tıklayın. Haritada 12 numara.

2.2 Kralın Arka Bahçesi: Tuileries Bahçeleri (Jardin des Tuileries)

Jardin des Tuileries için “Kralın arka bahçesi” deniyor. Gerçekten de bir zamanlar Louvre’un devamı niteliğindeki Tuileries Sarayı’nın arka bahçesi olan Tuileries Bahçeleri bugün ikonik Nil yeşili sandalyelerinde keyif yapabileceğiniz, şehrin en gözde yeşil alanı. Çeşmeler, havuzlar ve Maillol, Rodin ve Giacometti heykelleriyle dolu, 28 hektarlık bir alana yayılan bahçe 1664 yılında Versailles Sarayı’nın bahçelerinin de peyzaj mimarı olan André Le Nôtre tarafından tasarlanmış.

Jardin des Tuileries’de yazın Haziran – Ağustos ayları arasında ve Noel’de “Fête des Tuileries” kapsamında bir lunapark kuruluyor. Sadece sıradan bir turist aktivitesi değil her yaştan Parisli için her sene dört gözle beklenen geleneksel bir şehir klasiği. Özellikle yakalarsanız dönen salıncağa binmenizi tavsiye ederiz. Çünkü salıncaktan Concorde Meydanı, Seine Nehri, Orsay Müzesi, Louvre Müzesi ve tabii ki Tuileries Bahçeleri’nin kuşbakışı gören harika bir manzaraya doyabiliyorsunuz.

Tuileries’in havuzlarında maket gemi yüzdürmek “Petit Bateau” 150 yıllık bir Paris geleneği. Louvre’da sabırlı davranan çocukluları ödüllendirmek için ideal.

Paris’te 2 haftanız yoksa yetişmeyecektir ama Tuileries Bahçe’sinde iki müze bulunuyor:

Orangerie Müzesi – Monet’nin bizzat tasarladığı oval oda. Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

Musée de l’Orangerie: ♡ Nefis bir Empresyonist koleksiyona sahip. Paul Cézanne’lar, Henri Matisse’ler, Amadeo Modigliani’ler, Pablo Picasso’lar, Pierre-Auguste Renoir’lar… Koleksiyonundaki en önemli yer Monet’nin meşhur nilüferlerinin dev boyutlu bir versiyonunun bulunduğu oval oda. Monet resimlerini sergilemek için bu oval odayı bizzat kendisi tasarlamış. En dramatik eserlerini işitme duyusunu kaybederken üreten Beethoven gibi, Monet de en ünlü eserleri olan nilüferleri görme duyusunu kaybederken yapmış. Resimlerin asıl konusu nilüferler değil günün farklı saatlerinin yarattığı ışık oyunları. Louvre bu şehirde olmasaydı, kesinlikle öncelikli duraklardan olurmuş. Konum için tıklayın. Haritada 13 numara.

Jeu de Paume: Fotoğrafçılığa adanmış bir müze. Ama bizce Paris’te ikinci bir müze gezecekseniz o Orsay olsun. Konum için tıklayın. Haritada 14 numara.

2.3 Müzeden ve Tuileries’den Aç Kurtlar Gibi Çıktığınızda…

Fotoğraf Kaynak: angelina-paris.fr

Öncelikle müzedeki restoranlar fiyat / performans olarak beklentileri karşılamıyor. O yüzden biraz dişinizi sıkın ve yakınındaki bu önerdiğimiz yerleri değerlendirin.

Angelina: Tatlıları ile ünlü, yoğun kıvamlı sıcak çikolatası ve Mont Blanc’ı ile efsane mekan. Coco Chanel de sıcak çikolatasının müdavimiymiş. Louvre’un hemen yanıbaşında. Kahvaltı yapmak için de ideal. Konum için tıklayın. Haritada 5 numara.

Tradi: Fransız klasiklerini yemek için lezzetli mi lezzetli, sıcacık bir restoran. Konum için tıklayın. Haritada 6 numara.

Verjus: Dünyadan aldığı ilhamla Fransız mutfağını modernize eden sempatik bir restoran. Konum için tıklayın. Haritada 7 numara.

Cedric Grolet Opera: “Dünyanın En İyi Tatlı Şefi” seçilen Cedric Grolet’in dillere destan tatlıları ve kruvasanlarını denemeye ne dersiniz? Özellikle içi vanilyalı krema dolgulu, çıtır çıtır “flan vanille” çok özel. Konum için tıklayın. Haritada 8 numara.

2.4 Palais Royal

17. yüzyıldan Palais Royal, şimdilerde alışveriş pasajları bulunan, Kültür Bakanlığı, Devlet Konseyi ve Anayasa Konseyi’nin evi olarak hizmet veren eski bir saray. Aslında önceliklendirilecek kadar önemli bir yer değil ama zaten yolunuzun üzerinde olduğu için içine girmeden dışarıdan Daniel Buren’in şeritli sütunlarını fotoğraflamak isteyebilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 15 numara.

2.5 Bir Dönem Sosyal Hayatın Kalbi Olan Nefis Pasajlardan En Az Birini Görün

Galerie Vivienne

18. ve 19. yüzyıllarda Paris burjuvasının sosyal hayatı üzeri kapalı, şık mı şık pasajlarda dönüyormuş. “Flaneur” kelimesi burada bir yere varma kaygısı olmadan dolaşan, piyasa yapan insanlara atfen türetilmiş. Maalesef o görkemli 150 kapalı pasajdan sadece 20 tanesi bugüne gelebilmiş. O kadar güzeller ki az bir tanesini görmenizi çok isteriz, özellikle de Gallerie Vivienne’ni.

Galerie Vivienne: Louvre’dan sadece 10 dakika yürüyerek ulaşabiliyorsunuz. 1886’da François-Jacques Delannoy mimarlığında inşa edilen Galerie Vivienne üç girişli olması, ışığı ve mozaikleri ile bize biraz Milano’daki Galleria Vittorio Emanuele II’yi anımsatıyor. Üç kapısı Rue de la Banque, Petits Champs, ve Rue Vivienne’e açılıyor. Pasaj ilk Jean Paul Gaultier butiğinin yanı sıra ünlü Jousseaume kitapçısına da ev sahipliği yapıyor. Konum için tıklayın. Haritada 16 numara.

La Galerie Véro-Dodat: Vivienne uzak gelirse Louvre’a 5 dakika mesafedeki Vero-Dodat’ı görebilirsiniz. Hatta Louvre’u gezerken öğlen yemeği molası için buradaki restoranları değerlendirebilirsiniz. Ahşap cepheleri, neoklasik tarzda mermer sütunları, altın süslemeleri, freskleri ve siyah beyaz karo zemini ile o kadar zarifler ki pişman olmazsınız. Konum için tıklayın. Haritada 17 numara.

2.6 Elzem Değil Ama Zamanınız Kalırsa Bunlar Da Yakın

Büyük bir ihtimalle vaktiniz olmayacak. Dert etmeyin, çok büyük kayıplar da değiller zaten.

Concorde Meydanı. Fotoğraf : Les Corpographes / Unsplash

– Concorde Meydanı: Tuileries Bahçeleri’ni Champs-Élysées’ ye bağlayan Concorde Meydanı Kraliçe Marie Antoinette, Kral 16. Louis ve beraberindeki 2.000 kişinin giyotinle idam edildiği yer olan Devrim Meydanı bugün Concorde Meydanı olarak anılıyor ve “Uyum Meydanı” anlamına geliyor.

Meydanın tam ortasında bizdeki Sultanahmet Meydanı’ndaki gibi Mısır’ın antik kenti Luksor’dan getirilme bir obeliks yani dikilitaş var. Mısır hıdivi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın 1829’da diplomatik bir hediye olarak Fransa’ya sunduğu dikilitaş 23 metre ve 250 tonluk olduğu için nakliyesi çok zor olacağından Fransa’dan Mısır’a iade edilen tarihi eserlerin içinde yer alamamış. Meydanın iki ucunda Roma çeşmelerinden ilham alınarak tasarlanmış iki devasa çeşme bulunuyor. Konum için tıklayın. Haritada 18 numara.

Place Vendôme: Vendôme Meydanı, Paris’in en lüks butiklerinin, Coco Chanel’in 34 yıl boyunca devamlı kaldığı veya Prenses Diana‘nın Paris’te geçirdiği kaza öncesi kaldığı Ritz gibi şehrin en lüks otellerinin bulunduğu, ortasında Vendôme Sütunu olan Paris’in 5 kraliyet meydanından biri. Güzel ama görmezseniz de pek bir şey kaçırmazsınız. Konum için tıklayın. Haritada 19 numara.

Fransa Ulusal Kütüphanesi Richelieu Binası Oval Salon

Fransa Ulusal Kütüphanesi Richelieu Binası: Bibliothèque Nationale de France (BNF) Site Richelieu olarak geçen bu yapı Fransa Ulusal Kütüphanesi’nin 1368 tarihli en eski birimi. Daha önce kraliyet kütüphanesi olan yapı, Fransız Devrimi ile birlikte “halkın malı” olarak cumhuriyet kütüphanesine dönüştürülmüş. Kütüphane, yaklaşık 180 bin el yazması, 14 milyon kitap ve çeşitli eserlere ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle de sadece Fransa’nın değil tüm dünyanın en önemli kütüphaneleri arasında yer alıyor.

Salle Labrouste

Yakınlardaysanız “Oval Salon” adlı muhteşem okuma salonu ve 1860’larda Bizans dönemi kubbelerinden ilham alınarak metal ve camın muhteşem birleşimiyle inşa edilen “Salle Labrouste” görülmeye değer ama vaktiniz yoksa pas geçip internetten fotoğraflarına bakmakla da yetinebilirsiniz. Çalışma Saatleri: Pazar günleri hariç her gün 09.00 – 20.00. Websitesi Adres: 58 Rue de Richelieu, 75002 Tel: +33153795379 Konum için tıklayın. Haritada 20 numara.

2.7 Operadaki Hayalet Kitabıyla Ününe Ün Katan Paris’in Göz Alıcı Garnier Operası (Palais Garnier)

Geldik 19. yüzyıl opera mimarisinin başyapıtı olarak şehrin sembollerinden biri haline gelmiş Palais Garnier’e. 1875 yapımı Opéra Garnier’i böylesine bir şöhrete kavuşturan şey bir roman. Gaston Leroux’nun 1910 tarihli gotik romanı Operadaki Hayalet’te geçen opera binası olması onu Paris’in en kült mekanlarından biri yapmış.

O meşhur, 7 tonluk, devasa kristal avize ana oditoryumda bulunuyor. 20 Mayıs 1896’da, avizenin denge ağırlıklarından biri kopmuş ve tavandan oditoryuma düşerek bir yer göstericinin ölümüne neden olmuş. Bu olay, Gaston Leroux’nun klasik olacak romanı Opera’daki Hayalet’teki ünlü avize düşmesi bölümüne ilham vermiş. Avizeyi çevreleyen tavan bölümü ise 1964’de ünlü ressam Marc Chagall tarafından Mussorgsky, Mozart, Wagner, Berlioz, Rameau, Debussy, Ravel, Stravinsky, Tchaikovsky, Adam, Bizet, Verdi, Beethoven ve Gluck olmak üzere 14 bestecinin operalarından sahneleri tasvir edecek şekilde yeniden boyanmış.

Charles Garnier’in Barok, Klasik ve Rönesans üsluplarının karıştırarak eklektik bir anlayışla tasarlandığı opera binasının en can alıcı kısmı fuaye alanına çıkan merdivenleri. Elbette operayı gezmek ücrete tabi. Opera Garnier’e sıra beklemeden online giriş bileti almak için tıklayın.

Coco Paris: Palais Garnier’in içindeki turist mabedi restoran. Geçrek bir piyasa yapmak isterseniz aklınızda olsun. Konum için tıklayın. Haritada 9 numara.

Opera Garnier Ziyaret Saatleri ve Bilet Fiyatları

Her gün 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık. Son giriş, kapanmadan 45 dakika önce. Zaman zaman teknik nedenlerden veya etkinlik tarihlerinde ana oditoryuma giriş kapatılabiliyor. Tam bilet: 14 Euro. İndirimli bilet: 10 Euro. 12 yaşından küçük çocuklar için ücretsiz. Konum için tıklayın. Haritada 21 numara.

2.8 “Ne Zaman Alışveriş Yapacağız?” diyenler için Galeries Lafayette


Ordan oraya koşmaktan tek bir dükkana bile giremediyseniz ve siz bize isyan bayraklarını çekmeden biz sizi Galerie Lafayette’e atıyoruz. Şunu da söylemeden geçmeyelim; biz Lafayette gibi yerlerdendense Le Marais’de alışveriş yapmayı seviyoruz. Sokaklarda salınmak, değişik dükkanlara girip çıkmak, Le Marais’deki butik markalar daha çok hoşumuza gidiyor. Ama tek celsede tax free yapabilmenin ve bir sürü markayı bir arada bulmanın avantajları nedeniyle turistler Lafayette’i sıkça tercih ediyor diye söylemeden geçmeyelim dedik.

Dünyanın dört bir köşesinde şubeleri olan Galeries Lafayette AVM büyüklüğünde bir department store. Zaten AVM’lerin atalarından sayılıyor. Alışveriş sevemeyenlerdenseniz Belle Epoque döneminden kalma 1912 tarihli Art Nouveau cam kubbesini görmek ve 8. kattaki terasından harika bir şehir panoraması izlemek için uğrayabilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 22 numara.

2.9 Ya Da Opera + Lafayette Yerine Saint Germain’i Gezebilirsiniz

Lüks mağazalar, geniş caddeler, şık butikler ve patisserie’lerle dolu bir bölge olan Saint Germain Paris’in en kalbur üstü bölgelerinden birisi. Gezilip görülecek yerler anlamında zengin bir yer değil, daha çok ortamlarına karışmak için gidiliyor. Konum için tıklayın. Haritada 23 numara.

Fotoğraf Kaynak: Kris Fields / Unsplash

– Pont des Arts: Nehrin karşı yakasında bulunan bu bölgeye geçmek için Pont des Arts yani Sanat Köprüsü’nü kullanabilirsiniz. Paris’in romantik ritüellerinden birisi Seine Nehri boyunda yürümek, köprülerle karşıya geçmek. Eskiden turistler üzerine isimleri yazdıkları asma kilitleri köprüye asıp, anahtarı da Seine nehrine atarak aşklarını sembolik olarak ölümsüzleştiriyorlardı. 2014’te kilitlerin ağırlığı köprünün yapısına zarar vermeye başlayınca dönemin Paris Belediye Başkanı Hidalgo tam bir Fransız iğneleyiciliği ile “Köprülerimiz artık sizin sevgi jestlerinize dayanamıyor” dedi ve #lovewithoutlocks hashtag’i ile bir kampanya başlattı. Kilitler kesildi ve yerine cam plakalar kondu. Böylece bu romantik ritüel de son buldu ama sınır tanımıyan aşıklar başka köprülere kilit asmaya devam ediyor. : ) Köprüden geçince 5 dakika yürüdüğünüzde Saint Germain bölgesindesiniz. Konum için tıklayın. Haritada 24 numara.

Saint Germain’in en önemli özelliği Paris’in tarihi, mihenk taşı cafelerinin kümelendiği bölge oluşu. Hepsinde ya döneminin ünlü ressamları paraları olmadığı için hemen oracıkta yaptıkları bir resim karşılığı kahve içermiş ya da dönemin ünlü düşünürleri bir köşede siyaset tartışırmış. Camus, Picasso, her taşın altından çıkan Hemingway, Sartre, Beauvoir, Joyce, Brecht hatta Marie Antoinette, Napolyon Bonaparte, Voltaire, Molière ve Balzac… Ve daha nicesi…

Hiçbirinde öyle üçüncü dalga kahveci ortamı  ya da sıra dışı bir lezzet bulmayı beklemeyin. Cazibesi daha çok 19. yüzyıl dekorasyonları ve nostaljisi. Hepsi hakkında çok daha fazlasını Paris’te Ne Yenir, Nerede Yenir – Meşhur Restoranlar Ve Cafeler yazımızda bulabilirsiniz. Aralarından en ünlüleri ise şöyle:

Cafe de Flore: Saint Germain Bulvarı üzerinde 1880’lerde açılan Café de Flore belki de tüm Paris’in en ikonik cafesi. Camus, Picasso, Hemingway, Sartre ve Beauvoir’ın sıkça takıldığı yerlerden. Sıcak çikolatası ayrıca bir efsane. Verandası hava güzelse tam kahvenizi veya sıcak çikolatanızı kapıp gelen geçeni izlemelik. Konum için tıklayın. Haritada 10 numara.

Les Deux Magots: Cafe de Flore’un yan komşusu. Eğer Cafe de Flore’da yer yoksa burası alternatifiniz olsun. Tıpkı komşusu gibi burası da Sürrealist sanatçıların, Simone de Beauvoir ve Jean-Paul Sartre gibi entelektüellerin ve Ernest Hemingway, Albert Camus, James Joyce, Bertolt Brecht gibi birçok yazarın uğrak noktası olmuş. O da porselen sürahide isteğe göre krem şantili veya kremalı gelen nefis sıcak çikolatası ile ünlü. Konum için tıklayın. Haritada 11 numara.

Les Antiquaires: Bu önerimizin hiç bir tarihi özelliği yok. Öyle çok turistik olmayan, ortamı keyifli bir yerde yemeyi tercih edenler için alternatif niteliğinde. Escargot’dan (salyangoz) ördeğe Fransız mutfağının demirbaşlarını bulabileceğiniz hoş dekorlu bir restoran. Oyster Bar’ı da var. Konum için tıklayın. Haritada 12 numara.

2.10 Bu Bölgelerden Önerdiğimiz Oteller ve Daireler

Fotoğraf Kaynak: www.facebook.com/chevalblancparis

Yukarıda bahsettiğimiz rota 1., 2., 9. ve 6. bölgelere uğramalı bir güzergaha sahip. Bu bölgeler çok çok merkezi konumda olmasına rağmen aşırı turistik olduklarından yüksek ve orta bütçeli otellerin kümelendiği noktalar. Fakat her bütçeye uygun ev kiralama opsiyonları da bulacağınız yerlerden. Tabii biz her şekilde bu bölgelerden de birkaç konaklama önerisini aşağıya bırakıyoruz.

Cheval Blanc $$$$: 1 bölgede, Louvre’a 400 metre mesafede, 5 yıldızlı, çok lüks bir otel seçeneği. İçinde kapalı havuz, fitness merkezi, spa ve dört restoran bulunuyor. Balayı düşünenler için uygun.

Nolinski Paris $$: 1. bölgede, 5 yıldızlı, havuzlu, Spa’lı, aydınlık ve ferah odaları olan bir otel seçeneği.

The Hoxton $$: 2. bölgede, şehrin hip ve modern otellerinden biri. 18. yüzyıldan kalma büyük bir malikanenin otele dönüştürülmesi ile hizmet veriyor.

My Opéra $$: 9. bölgede, 3 yatak odalı, 3 banyolu, 6 kişinin konaklamasına müsait, tam donanımlı bir daire seçeneği.

Palace Apartment $: 2. bölgede, 3 yatak odalı, 2 banyolu, maksimum 6 kişinin konaklamasına uygun, tam donanımlı bir daire seçeneği.

3. Gün: Nihayet Sıra Geldi Keyif Yapmaya!

Nasıl Planlamalı? Sabah Orsay Müzesi ile başlayın. Oradan Notre Dame’a ve Sainte Chapelle’e geçin. Devamında önerimiz Le Marais’de keyif yapmanız.  Bizce ideal program bu ama alternatif ararsanız Le Marais yerine Latin Quarter’a geçebilirsiniz.

Orsay bizce Paris’in en keyifli müzesi ama eğer daha fazla müze görmek istemiyorsanız güne Sainte Chapelle ve Notre Dame’dan başlayabilirsiniz. Böylece Le Marais’ye geçmeden önce muhtemelen dünyanın en ünlü mezarlığı olan Père-Lachaise’e gitmek için vaktiniz olur. Zaten Le Marais’de konaklıyorsanız ve farklı bir yere gitmek isterseniz de Saint-Martin Kanalı tarafındaki mekanları deneyebilirsiniz.

3.1 Paris’in Açık Ara En Keyifli Müzesi: Orsay Müzesi (Musée d’Orsay)

Musee d’Orsay dünyadaki en önemli müzelerden biri dersek abartmış olmayız. Dünyanın en büyük İzlenimcilik (Empresyonist) ve Post-Empresyonist resim koleksiyonuna sahip. Zaten gezerken kendinizi adım başı “Vay bu tablo da mı buradaymış!” derken bulacaksınız. Monet, Picasso, Van Gogh gibi nice büyük ustanın en sevdiğiniz muhteşem eserlerini göreceksiniz.

Burada göreceğiniz eserleri aklınıza iyi kaydedin. 19. ve 20. yüzyılda Paris’teki renkli sosyal hayata ışık tutan tablolar Paris gezinizin geri kalan kısmında göreceğiniz yerleri anlamanıza yardımcı olacak. Bu koca müzeyi en efektif ve hızlı şekilde gezmeniz için tüm bilgiler Orsay Müzesi Rehberimizde.

Önemli Tüyolar:
1.  Biletini önceden almayan dona kalır. Ne kadar altını çizsek az. Hemen buradan biletinizi alabilirsiniz.
2. Audioguide’u çok ama çok faydalı ve keyifli. Mutlaka alın.
3. Daha fazla vaktiniz varsa Orsay Müzesi Bileti + Sıra Beklemeden Müzeye Giriş Hakkı + 2 saatlik tur sağlayan bileti alın. Yalnızca kendi başına dolaşmaktan veya sesli rehberde dinleyeceklerinden çok daha fazlasını öğrenmek isteyenler için ideal.
4. Müzeyi gezmeye en üst kattan başlayın, oradan aşağı inin. En güzel parçalar yukarıda.  Böylece onları görmeyi garantilemiş olursunuz, sonra alt katlara geçersiniz.
5. Orsay’ı sanat eseri geziyor olmak yerine bir akımı / dönemi keşfetmek ve anlamak kafasıyla gezerseniz bu müzeden çok keyif alabilirsiniz.
6. Tren garı olduğu dönemde içinde bir de otel varmış. Bu restoran şimdi müzenin restoranı olarak hizmet veriyor. O kadar güzel bir salondaki yemek yemeseniz bile gidip görmelisiniz.
7. Çatıda yer alan saatin ardından son katta şehri izleyebileceğiniz harika bir alan mevcut, mutlaka uğrayın. Üstelik muazzam bir şehir manzarası da sizi bekliyor.

Müze, pazartesileri kapalı. 09:30-18:00 arası açık. Perşembeleri 21:45’e kadar açık. Konum için tıklayın. Haritada 25 numara.

3.2 Paris’in Gotik Güzeli: Notre Dame Katedrali (Notre Dame de Paris)

Geldik gerek geçirdiği yangınla, gerekse konu olduğu Victor Hugo’nun Notre Dame’ın Kamburu romanıyla içimizi ister istemez bir hüzünle dolduran ama bir yandan da güzelliği ile büyüleyen, Gotik tarzda inşa edilmiş dünyanın en meşhur katedrali, Meryem Ana’ya ithafen isimlendirilmiş Notre Dame de Paris’e. Katedral Seine nehrinin üzerindeki Île de la Cité adası üzerinde. Köprülerle yürüyerek geçiyorsunuz.

Île de la Cité’nin (Cité Adası) doğu ucunda yer alan Notre Dame aslında yine burada bulunan başka bir kilisenin kalıntılarının üzerine inşa edilmiş. Orta Çağ’ın en ünlü Gotik katedrali olmasının yanı sıra, o dönemde büyüklüğü ve mimari tarzıyla döneminin en çok dikkat çeken yapısı. Tabii kendisinin günümüzde bu kadar ünlü olmasının en büyük nedeni Victor Hugo’nun 1831 tarihli başyapıtı olan Notre Dame’ın Kamburu romanı.

Haç şeklindeki planı, yükseltilmiş nefleri ve çan kulesi 11. yüzyıl Romanesk mimarisi özelliklerini taşıyor olsa da öne çıkan sivri kemerleri, ağtonozları ve yapıyı cepheden destekleyen, “uçan payandalar” olarak bilinen kemerli dış destekleri onu ilk bakışta Gotik bir yapı yapıyor.

Yapılışına dair birçok rivayet olsa da aralarından en bilineni şöyle: Döneminin Paris piskoposu Maurice de Sully, 1160 yılında bir gece rüyasında katedrali görür ve bu görkemli yapının oluşturulmasına maddi ve manevi olarak önayak olur. Fakat ne yazık ki 1163 yılında başlayan inşaatın tamamlanması 182 sene sürdüğü için yapının son halini göremeden ölür.

Napolyon Notre Dame’da Taç Giymiş

1345 yılında kapılarını açan katedral, Napolyon Bonapart’ın Fransız İmparatoru olarak taç giyme törenine de sahne olur (Hatta bu törenin resmedildiği tablo Louvre Müzesi’nde sergileniyor) tarih boyunca birçok saldırı, toplumsal olay ve yangınlara da…

Notre Dame’ın bir mimarı da Victor Hugo sayılır

19. yüzyılda katedralin bakımsızlığı yüzünden yıkılmak istendiğini duymuş muydunuz? İşte tam bu söylentiler çıkmışken Victor Hugo bir roman yazıyor ve katedrali topun ağzından kurtarıyor. Tabii ki ünlü eseri Notre Dame’ın Kamburu’ndan bahsediyoruz. Roman sayesinde dikkatler katedrale çekilmiş ve yıkılmak yerine yenilenmiş. 21. yüzyıla gelindiğinde popüler kültürün de etkisi ile yılda 12 milyon kişiyi ağırlayan ikonik bir yapı haline gelmiş. Konum için tıklayın. Haritada 26 numara.

Notre Dame şimdilerde kapalı 2024’te açılacak

Son olarak yaşanan felaketlerin pandemi ile sınırlı kalmadığı 2019’da, süregelen onarım çalışmaları sırasında kaza ile çıkan bir yangında Notre Dame de Paris Katedrali çok ağır hasar aldı ve aldığı hasar nedeniyle de şu an halen daha kapalı durumda. Şimdilerde o kara 15 Nisan akşamının yaralarını sarmaya çalışıyor ama bu biraz vakit alacağa benziyor. Ekran başında o yangını izlemesi bile çok acıydı. Bir dünya mirasının çıra gibi yanışını canlı canlı izleyen Parislileri düşünemiyoruz bile. Umuyoruz ki 850 yıldır tarihe tanıklık eden ve şehrin sembolü haline gelmiş bu yapı en kısa zaman içinde aslına uygun olarak restore edilip o görkemli Gotik mimarisiyle şehri güzelleştirmeye devam eder. Biz de yeniden kapılarını ziyarete açtığı anda yazıda güncellememizi yapacağız.

Hz. İsa’nın Yangından Kurtulan Dikenli Tacı

Tüm Paris halkı 2019’da çıkan yangını büyük bir endişe ile tırnaklarını kemirerek izledi. Çünkü dünyanın en önemli katedrallerinden biri olmasının yanı sıra Notre Dame de Paris dünyanın en değerli kutsal emanetlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Hz. İsa’nın “Dikenli Tacı”. Neyse ki tacın yangından zarar görmeden kurtarılmış olması tüm Hristiyan dünyasının yüreğine su serpmişti.

Yeni Ahit’te de geçen hikayeye göre, MS 33’de İsa’nın çarmıha gerilmesine yol açan olaylar silsilesi esnasında kendisini tutsak eden Roma askerlerince başına onunla “fakirlerin kralı” diye dalga geçmek ve ona acı çektirmek için dikenli bir taç yerleştirmiş. Bu taç önce bizim topraklarımıza geliyor: MS 330’da Konstantinopolis’te hüküm süren, Hıristiyanlığı benimseyen ve imparatorluğunun her yerine yayılmasını sağlayan İmparator Konstantin’in annesi Helena tacın peşine düşüp onu Kudüs’ten getirtiyor. Böylece tac yaklaşık 1000 sene Konstantinopolis’te kalıyor.

1238 yılına Konstantinopolis’in Latin İmparatoru II. Baldwin, çökmekte olan imparatorluğuna finansman bulmak amacıyla tacı Venediklilere 13,134 parça altına ipotek ettiriyor. Bunu duyan kuzeni Fransa Kralı IX. Louis bu kutsal emaneti ülkesine getirmek için Venediklilerle pazarlığa oturuyor. O dönemin Fransız İmparatorluğu’nun bir yıllık bütçesi bedelinde bir paraya, tacın kendisine hediye edilmesi şartı ile Venediklilerin ipoteğini kaldırıyor. Böylece taç Fransa’ya geçiyor ve Notre Dame Katedrali’nde cam bir tüp içinde muhafaza ediliyor. Onu ülkeye getiren Louis IX de öldükten sonra aziz ilan ediliyor. Dikenli taç yalnızca her ayın ilk cuma günü ve Hristiyanlıktaki oruç döneminin ilk cuma gününde yapılan ayinlerde ortaya çıkarılıyor.

3.3 Hazır Gelmişken Île de la Cité ve Île Saint-Louis

Île de la Cité – Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

– Île de la Cité: Notre Dame de Paris Katedrali’nin de üzerinde bulunduğu, Seine Nehri’nin ortasında bulunan iki adacıktan biri. Roma döneminden beri şehrin gerçek tarihi kalbi, 12. yüzyıldan beri de şehrin dini merkezi. Adanın ucundaki Square du Vert Galant adlı küçük yeşil alan ise piknik için çok keyifli. Konum için tıklayın. Haritada 27 numara.

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

– Île Saint-Louis: Île de la Cité’ye köprü ile bağlanan, ondan biraz daha küçük adacık. Özellikle romatik takılmak isteyen Parizyenlerin biraz yürüyüş veya piknik yapmak için tercih ettikleri yerlerden. Konum için tıklayın. Haritada 28 numara.

3.4 Bir Paris Demirbaşı Değil Ama Anglosakson Edebiyatında Önemli Yeri Olan Sempatik Kitapçı Shakespeare and Co.

Anglosakonlar Paris’i öyle seviyorlar ki dünyaya Fransızlardan çok onlar tanıtıyor. 🙂 Pancake’çilerden Irish publara onların meşhur ettiği ve önünde uzun kuyruklar oluşan, Fransa ile alakası olmayan bir sürü mekan var. 🙂 Paris’in ilk İngilizce kitap satan dükkanı olan Shakespeare and Co. için de bir Paris demirbaşı diyemeyiz ama Anglasakson edebiyatındaki yeri ve sempatik dükkanı ile turistlerin en çok uğradığı duraklardan birine dönüşmüş. Zaten Notre Dame’ın hemen çaprazında olduğu için iki adım daha atıp burayı da görebilirsiniz.

Dünya Savaşı Sırasında Yazarların Sığınma Yeri

Shakespeare and Co. ilk olarak 1919’de Amerikalı Sylvia Beach tarafından, bambaşka bir adreste kurulmuş. 2. Dünya Savaşı Avrupa’yı kızıştırırken yazarlar için bir sığınağa ve aynı zaman da cesur bir yayınevine dönüşmüş. James Joyce’un Ulysses eserinin tamamını basmayı kabul eden tek yayın eviymiş, F. Scott Fitzgerald, James Joyce ve Ernest Hemingway gibi isimler burada bir araya gelirmiş. Ancak Paris’in işgalinin ardından 1941’de Nazi baskısıyla kapanmak zorunda kalmış.

10 yıl sonra bir başka Amerikalı olan George Whitman Paris’te Le Mistral isimli bir kitapçı açmış. Sylvia’nın ona Shakespeare and Co. markasını miras bırakması ile dükkanın adını değiştirip ve Shakespeare and Co.’yu yaşatmaya karar vermiş.

Alt katı bildiğiniz bir kitapçı fakat rafları kitaplarla dolu dar koridorları ile harika bir atmosferi var. Üst katındaki kitaplar satılık değil. Buradaki kitaplardan dilediğinizi alıp içeride okuyabiliyorsunuz. Kitabevinin özellikle İngiliz Edebiyatı ağırlıklı seçkisi çok geniş.

Kitapçı aynı zamanda Paris’te sesini bulmaya çalışan yazarlara her gün birkaç saatlik çalışma, günde bir kitap okuma sözü ve 1 sayfalık otobiyografilerini yazmaları karşılığında dükkandaki yataklarda konaklama imkanı da sunuyor. Konum için tıklayın. Haritada 29 numara.

3.5 Odette’in Ünlü Choux A la Crème’lerinden Tadın & Hediye Alın

Shakespeare and Co.’nun 100 metre ilerisinde ise karşınıza Odette çıkacak. Burası Fransızların meşhur “Pâte à choux” ve pastacı kreması ile hazırladıkları “choux à la crème”in en güzelini bulabileceğiniz küçük bir pastane. Çikolatalısından çarkıfelek meyvelisine, vanilyalısından beyaz çikolatalısına aklınıza gelecek her malzeme ile hazırlanmış dolgu kremalı bu hamur işini bizim yaptığımız gibi hediye paketi yaptırıp yanınıza da alabiliriniz. Paris’ten sevdiklerinize götürmek için çok sempatik bir hediye. Konum için tıklayın. Haritada 13 numara.

3.6 Paris’in Saklı Kalmış Mücevheri: Sainte Chapelle

Nasıl olur da Notre Dame de Paris milyonlarca turist tarafından tavaf edilirken onunla aynı adacıkta 500 metre mesafede bulunan Saint Chapelle edilmez? Onlar nasıl renkler nasıl detaylar… Adeta gotik üslupta bir mücevher.

13. yüzyıldan kalma bu muhteşem vitrayları görmek için kesinlikle uğramalısınız. 1248 yılında kutsanarak hizmete açılan yapı Notre Dame’a 10 dakika yürüme mesaferindeki La Cité Sarayı’nın içinde, sadece kraliyet ailesine hizmet eden bir kiliseymiş. Şimdilerde herkese açık ancak ücretli girişi olan bir kilise. Yapıyı İncil’deki 1.113 dini sahneyi vitraylarla betimleyen bir müze gibi düşünebilirsiniz. Hemen yanındaki Conciergerie ile birlikte Gotik dönem Paris’inden kalma en önemli yapılardan biri. Genelde ikisi beraber geziliyor zaten. Fakat özellikle de bu özel kiliseyi görmek isterseniz online bilet almanızı tavsiye ederiz. Konum için tıklayın. Haritada 30 numara.

Conciergerie: Bir sonraki maddede özellikle bahsedeceğimiz Saint Chapel’in içinde bulunduğu La Cite Sarayı’nın bir kısmı Fransız Devrimi sırasında en önemli gözaltı yerlerinden biri haline gelmiş. Fransız Devrimi sırasında, Marie-Antoinette de dahil olmak üzere 2.780 mahkum buradaki Conciergerie’de hapsedilmiş, yargılanmış ve giyotinle infaza mahkum edilmiş. Paris’in bitmeyen gezilecek yerler listesinde bir de burayı görün demeyeceğiz ama en azından Saint Chapelle’e gittiğinizde saraya bi de bu gözle bakarsınız. Eğer burayı da görmek isterseniz Conciergerie ve Siant Chapelle ile birleştiren kombine bileti alabilirsiniz. Konum için tıklayın. Haritada 31 numara.

– Pont Neuf: Her ne kadar ismi “Yeni Köprü” olsa da Paris’in şu anki en eski köprüsü olan Pont Neuf de burada. 😀 Seine Nehri üzerinde 1607’de hizmete açılan kemerli taş köprü, 1. bölgeyi l’île de la Cité üzerinden geçerek 6. bölgeye bağlıyor. Konum için tıklayın. Haritada 32 numara.

3.7 Dantel Gibi Bezenmiş Belediye Sarayı’nın (Hôtel de Ville de Paris) Önünden Yürüyün

Bölgeye de ismini veren, şehrin en eski yapılarından biri olan yapı, 1357 yılından beri kentin yönetiminin gerçekleştirildiği belediye binası. Notre Dame Katedrali’ne çok çok yakın, gitmişken bu güzelliği de mutlaka görmelisiniz.

1871 yılında kurulan Paris Komünü’ne yapılan hükümet saldırıları esansında yakılmış olsa da Neo-Rönesans mimarisiyle yeniden inşa edilmiş. Rezervasyonlu rehberli turlarla gezilebiliyor ama bizce dışını seyretmesi yeterince keyifli. Konum için tıklayın. Haritada 33 numara.

3.8 Paris’in En Cool Semti: Le Marais’de Takılın


Le Marais’in altın çağını, aristokratların kendilerine büyük malikaneler yaptırdığı 17. ve 18. yüzyıllarda yaşadığı söylenir ama bizce o hali şu ankinden daha güzel olamaz. 🙂 Sanat galerileri, tematik dükkanları, etnik sokak lezzetleri, şirin brasserieleri, havadar rooftop’ları, üçüncü dalga cafeleri, trend restoranları, popüler gay barları ile şehrin en cool, en bohem ruhlu, en çok hip bölgesi. 19. yüzyılın başından beri Musevilerin yoğun olarak yaşadığı Le Marais zamanla Yahudi LGBT+, Çin & Vietnam kültürlerinin birbirine harmanlandığı eklektik ve dinamik bir yere dönüşmüş. Özellikle de akşamları mekanların sadece turistlerle değil, Parislilerle dolup taştığını göreceksiniz.

Biz de Le Marais’de konakladık

Bu program akışında gündüzüne yetişmeniz biraz zor ama belki mağazalar kapanmadan 1-2 saat önce varabilirsiniz. Eğer yemeğe geçmenden Le Marais’yi  gezmek için 1-2 saatiniz olursa hemen Le Marais Rehberimize tıklayın. Hem yürüyerek ana arterlerini gezebileceğiniz bir rota hem de semtin en keyifli mekanlarını orada bulacaksınız. Konum için tıklayın. Haritada 34 numara.

L’Ange 20: Paris’teki fiyat-performans olarak en iyi öğünümüzü burada yedik. Ambiyans olarak Le Marais’deki diğer yerler gibi hip değil ama ortalama bir restoran fiyatına Michelin ayarında parmak yedirtiyor. Konum için tıklayın. Haritada 14 numara.

– Marché des Enfants-Rouges: Paris’in 1615’ten beri işlek olan en ünlü kapalı pazar yeri aynı zamanda şehrin en popüler food hall’u. Vietnam’dan Fas mutfağına bir farklı stand var. Samimi bir atmosferi, İtalyan şarküterisinden, organik meyve sebze standına, Lübnan marketinden Japon snack bar’ına öğle yemeği molası vermek için ideal yerlerden. Pazar günleri brunch sever Parislilerin de gözdesi. Konum için tıklayın. Haritada 15 numara.

Le Marais’de Önerdiğimiz Oteller ve Daireler

Fotoğraf Kaynak: www.booking.com

Ayrıca bu canlı bölge konaklama için de şehrin keyifli ve uygun fiyatlı noktalarından. Yukarıda da bahsettiğiz gibi akşamları eve dönmek istemeyeceksiniz. En yorgun olduğunuzda bile “şurada bir şeyler içip bari öyle eve dönelim” derken bulacaksınız. Le Marais hem 3. hem de 4. bölgelere yayılıyor. Bizim bölgeden önerdiğimiz birkaç konaklama opsiyonu ise şöyle:

Cour des Vosges $$$: 4. bölgede, Paris’in planlı en eski meydanı Place de Vosges’a bakan konumda, sabah alakart kahvaltı servisi olan lüks bir otel seçeneği.

Hôtel Le Presbytère $$: 4. bölgede, eski bir papaz evinden dönüştürülme, Gotik dekoru olan odaları olan, her sabah kontinental kahvaltı sunan bir otel seçeneği.

Assia & Nathalie – Luxury B&B $$: 3. bölgede, Centre Pompidou’ya 1 kilometre mesafede, oda & kahvaltı hizmet sunan bir konaklama seçeneği.

Pierre à Feu $: 3. bölgede, Centre Pompidou’ya 800 metre mesafede, 2 kişilik, 35 metrekarelik tam donanımlı bir daire opsiyonu.

4. Gün: Montmartre’ı Tutmak Suretiyle Rodin Müzesi, Centre Pompidou ve Père-Lachaise Mezarlığı Arasından Seçim Yapın

Nasıl Planlamalı? Bugün uzakta kaldığı için diğer günlerin programlarına sığmayan önemli noktaları sepete atma günü. Şehrin bir ucundan diğer ucuna dev bir üçen yapmayı, bolca metroya binmeyi gerektiriyor. Agresif bir program isterseniz Rodin Müzesi + Montmartre + Père-Lachaise Mezarlığı’nı hedefleyebilirsiniz. Elbette yorucu olacaktır.

Bu kadar tempolu bir gün planlamak istemezseniz Rodin Müzesi ile Père-Lachaise Mezarlığı arasında seçim yapabilirsiniz. Ama Montmartre’ı kesinlikle atlamayın! Bizce bu noktada bir seyahat için yeterince tablo gördünüz ama isterseniz Rodin Müzesi yerine Centre Pompidou’yu koyabilirsiniz.

4.1 Rodin Müzesi

Fotoğraf Kaynak: www.musee-rodin.fr/en

Musée Rodin’i bir diğer adıyla Hôtel Biron’u, Woddy Allen’ın Midnight in Paris filminden de hatırlayacaksınız. 7. bölgedeki bu ilham verici yapı ünlü Empresyonist heykeltıraş, heykelcilikte gelenekleri geride bırakıp kendi dilini yaratmış sanatçı, ressam ve koleksiyoncu Rodin’in eserlerini görebileceğiniz, Paris’in en çok ziyaret edilen müzelerinden.

Rodin’in zamanında tamamlanmış işlerini depolamak ve atölye olarak kullanmak için odalarını kiraladığı, 1730’ların Klasik ve Rokoko karışımı bir tasarımına sahip olan Hôtel Biron, 1919’dan beri Musée Rodin’e ev sahipliği yapıyor. Rodin’in zamanında daha sonra çoğaltılıp satılmak üzere orijinal eserlerinin modellerini de yarattığı düşünülürse ne kadar fazla bir alana ihtiyacı olduğunu kafanızda canlandırabilirsiniz.

Eserlerinde Michelangelo’nun etkilerinin görüldüğü Rodin’in başta meşhur 1906 tarihli “Düşünen Adam” ve “Öpücük” heykelleri dahil olmak üzere en güzel heykellerinden eskizlerine, yağlı boya tablolarından, fotoğraflarına yaklaşık 300 eseri burada bulunuyor. Üst kattaki galerilerde de Rodin’in kişisel koleksiyonundan Monet, Van Gogh gibi ünlü ressamların eserlerinden birkaçını görme şansı yakalıyorsunuz.

Müzenin kocaman ve çok hoş bir de bahçesi var. Rodin’in çoğu büyük ölçekli eseri de bu bahçenin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş şekilde sergileniyor. Çalışma Saatleri: Pazartesi günleri hariç her gün 10.00 – 18.30. Son giriş 17.45’te yapılıyor. Zaten gişe de 17.30’da kapanıyor. Websitesi Adres: 77 Rue de Varenne, 75007Tel:+33144186110 Konum için tıklayın. Haritada 35 numara.

4.2 Paris’in Sansasyonel Mahallesi Montmartre

Şehrin en sempatik mahallelerinden olan Montmartre’ı ne yapıp edip Paris gezinize sıkıştırmalısınız. 21. yüzyıl öncesinde, bugüne kadar gelen değirmenlerden de anlayacağınız üzere aslında şehrin dışında kalıyormuş. Kiralar buralarda daha düşük olduğundan sanatçılar, Paris’e yeni gelenler, bohemler, devrimciler, kankan dansçıları gibi şehrin “ötekileri” buralara yerleşmişler. Böylece kalabalık partilerin, dans şovların, genel evlerin adresi ve şehrin en alternatif mahallesi olarak ünlenmiş. Dünya çapında bir özgürlükler vahası olmuş. Degas, Van Gogh, Dali, Monet Montmartre’dan beslenen sanatçılardan sadece bazıları. Orsay Müzesi’ne gittiğinizde Montmartre’daki sosyal hayatı anlatan meşhur pek çok eser göreceksiniz. Sanat Montmartre’ı, Montmartre da sanatı büyütmüş.

Tarihsel olarak sanatçılar Montmartre’ın tepelik kısmını olan La Butte’ü, dans salonları, kafeler ve restoranlar da eteklerinde kalan Pigale gibi mahallerini mesken edinmişler. Tabii artık ne de Montmartre bir kenar mahalle, ne de skandalist ama semtin ruhu evrimleşerek yaşamaya devam ediyor. Dik, dolambaçlı ve fotojenik sokaklarını gezmek pek keyifli. Hepsini ve buradaki gezinizi nasıl planlamalısınız konusunu Paris’in Sansasyonel Mahallesi Montmartre yazımızda detaylıca anlattık. Konum için tıklayın. Haritada 36 numara.

Montmartre’da Önerdiğimiz Oteller ve Daireler

Hôtel Monsieur Aristide – Fotoğraf Kaynak: www.booking.com

Tam La Butte bölgesi olmasa da Montmartre ve onun hemen alt mahalleleri olan Pigalle, Blanche ve Clichy konaklamak için şehirdeki en keyifli ve uygun fiyatlı noktalarından. Her biri hem turistik şehir merkezinden biraz izole hem de çok yaşayan yerler. Le Marais’den sonra ikinci favorimiz.

Hôtel Monsieur Aristide $$: Tam La Butte bölgesinde olmasa da 18. bölgede, her sabah açık büfe kahvaltı sunan, içinde restoranı ve barı olan bir otel seçeneği.

Hôtel des Arts Montmartre $: Sacré-Coeur Bazilikası’na 9 dakikalık yürüme mesafesinde, açık büfe kahvaltı dahil hizmet sunan uygun fiyatlı bir otel.

Montmartre Bed & Breakfast $: Sacré-Coeur Bazilikası’na 2 dakikalık yürüme mesafesinde yer alan, 2 kişilik oda & kahvaltı şeklinde hizmet veren bir seçenek.

Mini Loft $: Montmartre’ın arka sokaklarında, 2 kişilik, tam donanımlı, 18 metrekarelik bir mini loft seçeneği.

Boutik Boheme Le jardin Montmartre $: Sacré-Coeur Bazilikası’na çok yakın mesafede, 2 kişilik, 1 yatak odası, 1 banyo, tam donanımlı mutfak, bahçe manzaralı veranda bulunan 32 metrekarelik daire seçeneği.

4.3 Ölümsüz İsimlerin Mezarlığı: Père-Lachaise (Cimetière du Père-Lachaise)

Ölüm gibi kasvetli bir olayı bile bir turist mıknatısına çeviren Fransızlara şapka çıkartıyoruz. Ünlülerin mezarlarını buraya taşıyarak bir zamanlar kimsenin uğramadığı mezarlığı Hollywood Şöhret Yolu’na çevirmişler. Jim Morrison’dan Edith Piaf’a, Yılmaz Güney’den Ahmet Kaya’ya, La Fontaine’den Molière’e, Delacroix’dan Modigliani’ye, Chopin’den Bizet’ye, Balzac’dan Oscar Wilde’a sanatın her dalından en ünlü isimler burada yatıyor.

44 hektarlık yemyeşil bir alana yayılmış birbirinden gösterişli 70.000 mezar taşı ve mozoleye sahip mezarlık adeta bir heykel bahçesini andırıyor. Üstlelik Père Lachaise hala faal bir mezarlık ve yeni definleri kabul ediyor. Ancak buraya defnedilme şartları arasında kesinlikle Paris’te yaşıyor olma durumu bulunuyor. Kesin sayı bilinmese de mezarlıkta gömülü kişi sayısının yakaşık 800.000 olduğu tahmin ediliyor. Siz de mezarlığın girişlerinden edinebileceğiniz veya bir dijital olarak indirebileceğiniz haritanızı alın elinize, gelmiş geçmiş en önemli besteciler, sanatçılar ve yazarların arasında nostaljik bir tura çıkın. Konum için tıklayın. Haritada 37 numara.

Oscar Wilde’ı Öpmek

Fotoğraf Kaynak: wikimedia.org

1990’lı yıllarda Oscar Wilde’ın mezarına kırmızı ruj izli bir öpücük kondurmanın ne kadar popüler olduğunu biliyor muydunuz? Yazarın dünyanın dört bir yanından mezarını ziyaret etmeye gelen kadın hayranları onu öpücüklere boğmadan gitmiyordu. Haliyle bu durum mezarı dünyanın en pis turistik noktalarından biri yapıyor.

2000’lere gelindiğinde ise yazarın torunu çareyi dedesinin mezarını temizletip öpücük izlerinden arındırmakta ve etrafını camla kaplatmakta buluyor. Yine de sevenleri cama da bir şeyler çiziktirmekten kendini alıkoyamıyor. Umarız ki Paris’te bir otel odasında yalnız ve sefalet içinde ölmüş olan Oscar Wilde ölümünden sonra da olsa kendisine gösterilen bu ilgiyi bir yerlerden görüyor ve mutlu oluyordur.

Père-Lachaise’in Türkleri

Père-Lachaise’de ebedi istirahate çekilmiş iki isim var ki ikisi de memleketlerinden uzakta, sürgünde ölüp buraya gömülmüşler: Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya. Fakat burada yatan Türkler sadece bu iki isimden ibaret değil. Bir zamanlar Père-Lachaise’de bir Türk mezarlığı bölümü olduğunu ve zamanında Paris’te sürgün hayatı yaşayan Jön Türkler’in de mezarlarının burada bulunduğunu biliyor muydunuz?

Komünarlar Duvarı’nın Hüzünlü Hikayesi

Mezarlığın güneydoğu köşesindeki duvar “Mur des Fédérés” olarak geçiyor yani “Komünarlar Duvarı”. 27 Mayıs 1871’de, kralçı, monarşi yanlısı Versailles hükümeti ordusu ile işçi sınıfı, solcu, Paris halkı arasında süren çatışmalarda en kanlı gün yaşanıyor. Hükümet güçleri tarafından bu duvarda köşeye sıkıştırılan son isyancılar toplu olarak infaz edilerek öldükleri yerde açılan mezara toplu olarak gömülüyor. İşte tam bu nokta, hem Fransa hem de dünyanın her yerinden sol görüşe sahip herkesin gelip saygıda bulunduğu, 1 Mayıs’ta çelenklerle donattığı bir yer haline geliyor. Konum için tıklayın. Haritada 38 numara.

1. Dünya Savaşı’nda Ölen Parisliler İçin Anıt

Aynı şekilde mezarlığın Ménilmontant Bulvarı boyunca uzanan bir duvarı ise 2018’den beri 1. Dünya Savaşı’nda Ölen Parisliler İçin Anıt adlı bir çalışma ile kaplı. 280 metre uzunluğundaki siyah metal panel üzerinde, 1. Dünya Savaşı boyunca Paris’i savunan ve yaşanan çarpışmalarda yaşamını yitiren en az 100.000 Parislinin isimleri yazıyor. Anıtın uzunluğunu görünce etkilenmemek elde değil. Konum için tıklayın. Haritada 39 numara.

Mezarların Üzerindeki Küçük Çakıl Taşları

Mezara çiçek gibi solup gidici şeyler yerine küçük çakıl taşları bırakmak eski bir Yahudi geleneği. Père-Lachaise Mezarlığı’na geldiğinizde bazı mezar taşları üzerinde anma sembolü olarak bu küçük çakıl taşlarını bulabilirsiniz. Bu küçük çakıl taşlarını gördüğünüz mezarda yatan kişinin de Yahudi olduğu varsayımına varabilirsiniz. Bu geleneğin bu şekilde yerleşmesinin hikayesi ise şöyleymiş: İbranice’de “tzror” sözcüğü hem “çakıl taşı” anlamına hem de “bağ veya ilişki” anlamına geliyormuş. Mezarın üzerine bırakılan taşlar da ölen kişinin ziyaret edildiğinin ve anısının yaşatıldığının göstergesiymiş. Bu noktada taşın, ölen kişinin sevdiği bir yerden getirilmiş olması şart olmasa bile çok makbulmüş.

4.4 Şehrin En Keyifli Üçüncü Müzesi: Centre Pompidou

Paris’te sanat biraz harcanıyor mu ne? 😀 Çünkü Orsay ve Louvre öyle büyük öncelikler ki başka şehirlerde olsalar önlerinde kuyruklar oluşacak müzelere bir türlü sıra gelmiyor. “Tersyüz edilmiş” ikonik cephesi ile ünlü çağdaş sanat müzesi Centre Pompidou da onlardan.

Dönemin cumhurbaşkanı Georges Pompidou’nun, özgün bir kültür merkezi yaratma isteği üzerine inşa edilen yapı bugün içinde modern ve çağdaş sanatın en iyi örneklerini bulabiliyorsunuz. 4. ve 5. katlarda Kandinski, Delaunay, Dix, Chagall, Kahlo, Miro, Mondrian, Matisse gibi büyük ustaların eserlerinin yanı sıra 1960’tan günümüze Marcel Duchamp, Beuys, Klein, Arman gibi sanatçıların çağdaş sanat eserleri yer alıyor. Özellikle de Marcel Duchamp’ın “Fontaine / Çeşme” adlı ikonik çalışması da burada.

Müzenin “tersyüz edilmiş” binası da içindeki eserler kadar çok konuşulmuş başlıbaşına bir mimari eser. Binanın su, elektrik, gaz boruları gibi tüm yapısal ve mekanik sistemlerinin, hatta merdivenlerinin bile içeride değil dışarıda olduğu ve sarı, kırmızı, mavi ve yeşil gibi renklerle kodlandığı binanın tasarımı ise Renzo Piano ve Richard Rogers’a ait.

Binanın hemen önündeki Georges Pompidou Meydanı ise, pandomimciler ve müzisyenler gibi sokak sanatçılarının şovlarına doğal bir sahne oluyor. Merkezin hemen yanındaki, besteci Igor Stravinsky’e adanmış Stravinsky Meydanı’nda ise Jean Tinguely ve Niki de Saint-Phalle’ye ait 16 tuhaf, mekanik hareketli ve su püskürten heykelle süslü Stravinsky Çeşmesi de görülmeye değer.

Sanat merkezinde sık sık atölyelere, dans performanslarına, film gösterimlerine de rastlıyorsunuz. İçinde kitapçı, tasarım butiği, araştırma kütüphanesi ve çalışma alanları da var. En üst kat olan 6. kattan Paris’in ve çevredeki mahallenin çok güzel bir manzarasını bulacaksınız sakın atlamayın. Çalışma Saatleri: Salı günleri hariç her gün 11.00 – 22.00 saatleri arasında açık. Online bilet almak için tıklayın. Konum için tıklayın. Haritada 40 numara.

5. Daha Fazla Gününüz Varsa

5.1 Paris’in Öğrenci Mahallesi Latin Mahallesi (Quartier Latin)

Sorbonne Üniversitesi’nin konuçlandığı “Quartier Latin” yani “Latin Mahallesi” Orta Çağ’dan beri şehirde yüksek eğitimin merkezi. O dönemde üniversitelerde eğitim Latince yapılıyormuş. Sokaklarda da öğrencilerin birbirleriyle Latince muhabbet etmesi sebebiyle semtin adı Latin Mahallesi kalmış. Mekanlar daha çok öğrencilere yönelik. Konum için tıklayın. Haritada 41 numara.

Aydınlanma Dönemi’nin Sembol Yapısı: Panthéon


Bölgenin en önemli yapısı, ona ismini de veren Panthéon. Bu Antik Yunan yapılarını andıran yapı, Jean-Jacques Rousseau, Victor Hugo, Voltaire ve Marie Curie gibi önemli kişiliklerin anıt mezarlarının yer aldığı görkemli bir mozole. Neo Klasik üslupla Roma’daki Pantheon’un cephesinden esinlenilerek 18. yüzyılda inşa edilmiş. Aslında zamanında bir kilise olan yapı, Fransız Devrimi sonrasında kilise fonksiyonunu kaybetmiş, önemli Fransız entelektüellerinin gömüldüğü, akıl çağının, Aydınlanma Dönemi’nin sembolü olan bir anıt mezar halini almış. Konum için tıklayın. Haritada 42 numara.

68 Olayları’nın Merkezi, Dünyanın En Prestijli Üniversitelerinden Sorbonne

Pantheon’nun hemen karşındaki görkemli yapı temelleri 1257’de atılmış olan Sorbonne Üniversitesi veya diğer adıyla Paris Üniversitesi. Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri. Marie Curie, Roland Barthes, Christian Lacroix, Jean-Paul Sartre, Kutluğ Ataman gibi birçok büyük isim buradan mezun. Ama üniversitenin tüm dünyayı değiştiren asıl önemi, Fransa’da başlayıp dünyaya yayılan ve “68 Baharı” olarak bilinen öğrenci hareketinin kalbi olması.

68 Kuşağının Doğduğu Yer

68 Mayıs Olayları olarak adlandırılan öğrenci isyanlarına sahne olan Sorbonne Üniversitesi gençliğin toplumsal bir aktör olarak sahneye çıktığı yer. Şaşırdık mı? Hayır. Ne de olsa Paris gerçek bir başkaldırı ve devrim şehri. Bu isyanın arka planı ise oldukça kalabalık.

Bir yanda Latin Amerikalı devrimci Ernesto Che Guevara’nın La Higuera’da yakalanıp 9 Ekim 1967 tarihinde Bolivya Ordusu’nun elinde öldürülmesine duyulan öfke, bir yanda gittikçe baskısını artıran otoriter ve tutucu De Gaulle iktidarı, Vietnam Savaşı sonrası yükselen anti savaş karşıtı görüş, Cezayir’e bağımsızlık verilmemesinden kaynaklanan siyasi hoşnutsuzluklar, artan işssizlik, söz hakkı verilmeyen bir gençlik, toplumda geleneksel kuralların reddedilmesi ve otoritenin sorgulanması derken biriktikçe biriken bir öfke…

İşte böyle bir atmosferde 1968 yılının Mayıs başında çıkan ve Haziran’a kadar süren isyan polis ve Sorbonne öğrencileri arasında çıkan bir sokak çatışmasından çıkıp gittikçe büyüyen ve sonunda halkın ve işçi kesimin de desteğini alarak 9 milyon işçinin genel grevi ile sonuçlanan toplumsal bir olaya evriliyor. Söylenene göre olaylar sırasında yaklaşık 10 bin metrekarelik alana yayılı parke taşları, güvenlik kuvvetlerine fırlatılmak üzere yerinden sökülmüş. 68 kuşağının Türkiye’deki uzantısı ise Deniz Gezmiş’ler.

68 Baharı’nın Kültürel Mirası

Sorbonne çatışmaları sırasında ortaya çıkan bir tür sokak sanatı da kayda değer. Özellikle de inanılmaz yaratıcı posterlerin ve sloganların basıldığı ve barikatlarla dolu sokakları süslediği bu dönem sokak sanatına da yön veren dönemlerden biri olarak sanat tarihine adını yazdırıyor. “Özerklik”, “kişisel gelişim”, “yaratıcılık” ve “bireye önem verilmesi” gibi değerler de yine o günlerin bizlere mirası. Üniversite dediğimiz yer, böylece sistemi sorgulayan gerekirse onu değiştirmek için harekete geçen bilinçli gençliğin bulunduğu yer haline geliyor. Babalarımızın ve büyükbabalarımızın 68 kuşağı güzellemeleri boşuna değil. Konum için tıklayın. Haritada 43 numara.

Caveau de la Huchette: Latin Mahallesi’nde 1949’dan beri işleyen, 16. yüzyıldan kalma bir mahzenden dönüştürülme popüler caz kulübü. Cuma gecesi gitmek için ideal. Konum için tıklayın. Haritada 16 numara.

IMA Summer Club: IMA aslında Arapça ve Arap kültürel değerleri hakkında araştırma yapılmasına olanak veren bir enstitü ama biz turistler için asıl olayı Île de la Cité manzaralı, keyifli roof top’ı IMA Summer Club. Konum için tıklayın. Haritada 17 numara.

Şehrin İçinde Bir Vaha: Lüksemburg Bahçeleri (Jardin du Luxembourg)

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

Paris’in merkezindeki en büyük parklardan biri olan Jardin de Luxembourg, içinde yürüyüş yapabileceğiniz, dinlenebileceğiniz, kitap okuyabileceğiniz, içeceğinizi, yiyeceğinizi alıp piknik yapabileceğiniz bahçeler bütünü. 22 hektarlık bir alana yayılı olan bahçe, sonbaharda kızıllı sarılı yapraklara teslim oluyor.

Paris yüzölçümünün toplam 105 kilometrekare olduğu düşünülürse, Lüksemburg Bahçeleri’nin Parisliler için şehirde nasıl bir oksijen alma durağı olduğunu anlayabilirsiniz. Park içinde bir şeyler yiyip içebileceğiniz cafeler, Tuileries Bahçesi’ndeki gibi ikonik hale gelmiş yeşil sandalyeler, dönemsel sergilere ev sahipliği yapan bir Orangerie ve minik yelkenli teknelerin yüzdürüldüğü büyük bir havuz var. İçinde satranç oynayabileceğiniz masalar bile düşünülmüş. Konum için tıklayın. Haritada 44 numara.

Fransız Senatosu’nun Evi Lüksemburg Sarayı

Bahçenin ortasındaki büyük havuzun karşısındaki 17 yüzyıldan kalma saray şu anda Fransız Senatosu olarak hizmet veren, Fransa Kraliçesi Marie de Medici adına kendi memleketi olan Floransa’daki Pitti Sarayı model alınarak yapılmış Palais du Luxembourg. İçini ancak randevu alarak gruplarla gezebiliyorsunuz ama gerek de yok sadece parkı süsleyen yapının ne olduğunu anlatmak amacıyla belirttik.

Bölgede Önerdiğimiz Oteller ve Daireler

Hôtel Fougère – Fotoğraf Kaynak: www.booking.com

Latin Mahallesi diye geçen 5. bölge ve Saint-Germain-des-Prés diye geçen 6 bölge yan yana olsalar da konaklama opsiyonları açısından ayrışan bölgeler. 5. bölge çok daha ugyun fiyatlı, hip ve genç olmasına rağmen 6. bölge seçenekleri çok daha lüks, rafine ve yüksek bütçeli. Biz yine de her ikisinden de birkaç öneriyi buraya bırakalım.

Relais Christine $$$: 6. bölgede, Saint-Germain-des-Prés’de yer alan, spa hizmeti de sunan bir butik otel.

Hôtel Fougère $$: 6. bölgede, Cafe de Flore’a 150 metre mesafede, uygun fiyatlı bir konaklama seçeneği.

HR Quai Augustins $$: 6. bölgede, 35 metrekarelik, 2 odalı, bir çekyat bir de çift kişilik yatak bulunan, tek banyolu, tam donanımlı bir daire seçeneği. En fazla 4 kişinin konaklamasına müsait.

Stylish 2bd House $: 5. bölgede, 45 metrekarelik, 2 yatak odası ve 1 banyo bulunan, 6 kişilik, tam donanımlı bir daire seçeneği.

Edgar Suites $: 5. bölgede, 150 metrekarelik, 4 yatak odası ve 3 banyo bulunan, maksimum 8 kişilik bir villa seçeneği. Kalabalık gruplar için ideal.

5.2 Saint-Martin Kanalı’nda Hafta Sonu Keyfi Yapan Parislilere Karışın

Fotoğraf Kaynak: Xuan Nguyen / Unsplash

Paris’in en önemli iki ana istasyonu, Avrupa’nın en işlek terminalleri arasında olan Gare du Nord ve Gare de l’Est’in de bulunduğu 10. ve 11. bölgeleri boyunca geçen, çevresinde bohem cafelerin, popüler bar ve restoranların olduğu kanal bölgesi Paris’in yeni yeni parlayan yıldızlarından.

Bir Amsterdam veya Venedik gibi kanallar şehri değil belki ama Paris’te de Saint Martin Kanalı var. Doğal bir kanal değil. 19. yüzyılın başlarında Napolyon, Paris’e içme suyunun taşınması ve aynı zamanda Seine üzerinde  yoğunlaşan ticaret nedeniyle oluşan deniz trafiğini hafifletmesi için bir kanal yapılmasını emretmiş. Elbette 21. yüzyıla gelindiğinde yani turizm deniz ticaretinin pabucunu dama attığında, kanal da işlevi olan bir su yolundan çok güzel havalarda Parislilerin kenarında yürüyüş veya piknik yapmaya, bisiklete binmeye veya aperatif bir şeyler içmek için civar barlarında takılmaya geldiği bir yer haline gelmiş.

Aynı zamanda bu bölge ve Belleville’e kadar uzanan çepheri Paris’teki sokak sanatının merkezlerinden biri kabul ediliyor. Burası dışında nehrin sol yakasındaki 13. bölgede de dünyaca ünlü sanatçıların devasa muralleri bulunuyor. Konum için tıklayın. Haritada 45 numara.

Kanal ve onu çevreleyen mahallede birçok popüler yeme-içme noktası var

Fotoğraf Kaynak: www.instagram.com/pavillonpuebla

Du Pain et Des Idées: 1889’dan kalma enfes bir iç mekana sahip geleneksel bir Paris fırını. Ekşi mayalı ekmeği, portakal çiçeği aromalı brioche ve bizdeki tahinliye benzer fıstıklı ve çikolatalı seçenekleri olan salyangoz çöreği ile meşhur. Al götür kahve de satıyor. Hafta sonları kapalı. Konum için tıklayın. Haritada 18 numara.

Le Comptoir Général: 1950’lerden kalma barı, egzotik bitkiler ve vintage mobilyalarla dolu dekorasyonu ile Paris’in en havalı yerlerinden biri. Pazar brunch’ı için ideal. Yer bulmak zor olabiliyor ve rezervasyon yok o yüzden sıra beklemeye hazır olun. Brunch için ise rezervasyon alıyorlar. Konum için tıklayın. Haritada 19 numara.

Holybelly 5: Göz yumurtalı, omeltli, ekmekli doyurucu bir kahvaltı veya brunch’a ihtiyacınız varsa kesinlikle Holybelly 5’e gidin. Avustralya usulü kahveler eşliğinde haftanın her günü tüm gün klasik kahvaltılık seçenekler sunuyor. Rezervasyon alınmıyor. Konum için tıklayın. Haritada 20 numara.

Holybelly 19: Holybelly’nin in ilk şubesi ama popülerlikte yeni şubesi Holybelly 5 onu solladı. Yine de yer yoksa alternatifiniz olsun diye ekledik. Konum için tıklayın. Haritada 21 numara.

Gravity Bar: Dalga şeklindeki bar tasarımı ile Paris’in en popüler kokteyl barlarından. Mevsimsel olarak değişen bir tapas menüsü de var. Konum için tıklayın. Haritada 22 numara.

Marrow: Mahallenin gurme neo-bistrosu. Menüsü mevsimsel olarak neredeyse her ay değişiyor. Konum için tıklayın. Haritada 23 numara.

Le Syndicat: Paris’in en popüler kokteyl barlarından biri. Tarzı speakeasy. Rezervasyon şart. Konum için tıklayın. Haritada 24 numara.

Pavilion Puebla: Le Perchoir’i işletenlerin Parc des Buttes Chaumont’taki mekanı. Montmartre’daki nostaljik guinguette’lerin yani açık hava tavernalarının modernize edilmiş bir versiyonu. Cuma ve cumartesi günleri dj performansları oluyor. Konum için tıklayın. Haritada 25 numara.

5.3 Disneyland Paris

Fotoğraf Kaynak: Muffinischilling / Pexels

Her ne kadar ABD’den çıkmış olsa da Disneyland efsanesini yaratan yer Paris oldu diyebiliriz. Neden çünkü Avrupa’da olduğundan bizim coğrafyamıza daha yakın ve ulaşılabilir. Yıl olmuş 2022 halen daha Avrupa’nın en ünlü ve en çok turist çeken tematik parkı olmaya devam ediyor. Bizce büyük küçük herkesin sıkılmadan bir gün geçirebileceği bir yer. İçinde kadar çok uyarana maruz kalıyorsunuz ki bir bakmışşınız gündelik dertler sıkıntılar bir anda geride kalmış. Gerçekten de park vadettiği masallar diyarı atmosferinin hakkını veriyor ve özellikle de çocuklarınız açısından paranızın karşılığını sonuna kadar alıyorsunuz.

Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park Olmak Üzere 2 Ayrı Park Var

Disnayland aslında iki ayrı tematik parktan oluşuyor: Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park.

Disney’in meşhur karakterleri ve yarattığı peri masalları temalı Fantasyland, gelecek ve bilim temalı Discoveryland, vahşi batı temalı Frontierland, adrenalinli maceraların yer aldığı Adventureland’den oluşuyor.

Walt Disney Studios Park ise daha büyük yaşa ve yetişkinlere hitap eden sinema temalı bir park. Adrenalin seviyesi daha yüksek atraksiyonlar ve simülasyonlar bulunuyor.

Disneyland’e Gideceklere Tüyolarımız

Kombine bilet alın: Dediğimiz gibi Disneyland içinde Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park olmak üzere iki ayrı eğlence parkı var. İlki daha çok küçük çocuklara diğeri daha çok biraz daha büyük yaş grubuna ve yetişkinlere hitap ediyor. Bu önemli bir nokta çünkü bilet alırken ya ikisini de kapsayacak şekilde ya da tek parklık seçim yapıyorsunuz. Bilet almak için tıklayın.

Vaktinizi iyi kullanın: Ayrıca gününüzü ikisi arasında eşit bir paylaşım yapacak şekilde planlamanız gerekiyor. Birinde çok vakit harcarsanız diğerine vakit az kalıyor.

Her atraksiyona yetişmeye çalışmayın: Burayı Louvre Müzesi gibi düşünün ve her şeye yetişmeye her aktiviteye katılmaya her atraksiyona vakit ayırmaya kalkmayın çünkü bir tam gün bile bu parkları hakkıyla deneyimlemeye yetmez. O yüzden sadece sizin ve çocuğunuzun ilgisini çeken seçeneklere yönelin.

Disneyland App İndirin: Kapıda alacağınız haritadan ne nerede kolaylıkla bulabiliyorsunuz ama app’i indirirseniz hangi aletin önünde ne kadar bekleme süresi var görebiliyorsunuz.

Kuyrukta beklemeye hazır olun: Dilediğiniz alete dilediğiniz kadar binebiliyorsunuz. Yalnız her atraksiyonun önünde uzun kuyrukların sizi bekliyor olacağı bir gerçek. Yoğun sezonda bir rollercoasterın kuyruğunda bir saat beklemeye hazır olun. Ancak, Fast Pass yani hızlı geçiş özelliğini satın alırsanız bu özelliğin geçerli olduğu aletlere ayrıcalıklı biniş hakkınız oluyor.

Doğru zamanda gelin: Parkın en yoğun olduğu dönem yaz ayları. En uygun dönem ise ilkbahar ve sonbahar ayları. Ama onların da saat dezavantajı var. Yazın park 23.00’e kadar açık kalırken, diğer mevsimlerde 20.00’de fişi çekiyor. Bu da buradak değerli vaktinizi daha da kısıtlıyor. Mevsimden bağımsız olarak her türlü hafta sonu değil hafta içi gelmeye bakın.

Yeme-İçme ve Alışveriş: Parkın içinde hemen hemen her köşede hediyelik eşya dükkanları var. Girişteki Disney Village bölümünde hot dog ve hamburger gibi çocuklara hitap edecek yeme-içme noktaları var. Ayrıca her tematik bölümün de kendine özel yine temaya uygun olan yeme-içme kısımları var. Kısacası parkta aç kalmanız mümkün değil.

Disneyland’a ulaşım: Disneyland, Paris merkeze yaklaşık 30 kilometre şehrin dışındaki Marne la Vallée bölgesinde bulunuyor. Buraya ulaşımın en kolay yolu RER A4 hattı banliyö trenlerini kullanmak. Paris’in Charles de Gaulle Etoile, Auber, Chatelet Les Halles, Gare de Lyon ve Nation istasyonlarının herhangi birinden bu treni yakalayabiliyorsunuz. Zaten 10-15 dakikada bir geçiyor. Yolculuk yaklaşık 40 dakika sürüyor. Trenin son durağı zaten Disneyland durağı. RER dışında hızlı tren firmaları olan Eurostar ve TGV’nin de buraya seferleri var ama daha pahalı. Konum için tıklayın.

5.4 Versay Sarayı (Château de Versailles)

Fotoğraf Kaynak: wikipedia.org

Son olarak gününün birini de dünyanın en ünlü saraylarından Versay’ı görmeye ayıracaklar için tüyolarımızı vererek rehberimizi sonlandıralım. Fransız şatafatının, şanın, gösterişin ve zenginliğin bir yansıması olan saray, 1789’daki Fransız Devrimi sırasında 16. Louis ve Marie Antoinette’in giyotine gitmeden önceki son ikametgahları. Öyle büyük bir kompleks ki UNESCO Kültür Mirası listesinde olan saray ve bahçeler bütününe en az yarım gün ayırmak gerekiyor.

Av Köşkü’nden Dünyanın En Büyük Saraylarından Birine

Bugünkü sarayın olduğu yerde 1624’de mütevazı, Barok bir av köşkü varmış. Önce 1631 yılında 13. Louis köşkü elden geçirmiş ardından da 14. Louis 1661’de bugünkü sarayın ilk binasını yaptırmış ve 1668 yılında yeni sarayı kraliyetin resmi konutu yapmış. O zamandan 16. Louis ve Fransız Devrimi’ne kadar saray ek binalarla genişletilerek, aynı anda 20.000 kişinin yani yaklaşık yarım futbol stadı kadar insanın yaşayabileceği kadar büyük olan bugünkü halini almış.

Müthiş İhtişamlı Aynalar Salonu

Sarayda 2.300 oda bulunuyor ama içlerinden en özeli ünlü Aynalar Salonu. Salon ismini odadaki 17 pencereye denk gelen 17 aynalı panelinden alıyor. Salonun bir diğer özelliği de I. Dünya Savaşı’nı resmen bitiren anlaşma olan Versay Barış Antlaşması’nın imzalandığı yer olması. Aynalar Salonu başta olmak üzere, 14. Louis’nin heykelinin bulunduğu Salon de Venus, kendisinin taht odası Salon d’Apollon, kralların ve kraliçelerin yatak odaları gibi görülecek yüzlerece ihtişamlı oda var.

Saray’da Tuvalet Yokmuş!

Sarayın en çok konuşulan en magazinsel özelliği ilk yapıldığı dönemde içinde sadece krala ve ailesine kadar tuvalet ve banyo yapılmış olması. Hatta 1768 yılına kadar o bile yokmuş. Çünkü dönemin asillik anlayışına göre sadec asillerin tuvati olurmuş. Yani anlayacağınız devasa sarayda görevli hizmetçiler ve askerler tuvaletini taşınabilir lazımlıklara yapar sonra da pencereden dışarı boşaltırlarmış. Parfümü icat edenlerin neden Fransızlar olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.

Versay Sarayı’nı Gezeceklere Tüyolarımız

Ne Zaman Gelmek Gerekir? Versay bahçeleri, Grand Trianon gibi çevre yapıları, kanalları ile bir saray kompleksi olduğundan her gün açık ama pazartesileri sarayın iç mekanları kapalı. Salı günleri Louvre Müzesi kapalı olduğu için turistlerin çoğu o gününü Versay’ı gezmek için kullanabiliyor. O yüzden gelmek için salı dışında bir günü seçmenizde fayda var.

Ne Kadar Zaman Ayırmak Gerekir? Devasa bir kompleks olan bu görkemli saray bir yarım gün ayırmaya değer.

Versay Sarayı’nın bahçelerine de zaman ayırın: Versailles sarayının Barok tarzdaki bahçe peyzajı da görülmeye değer. Bitkilerin ve ağaçların düzeni, su yolları ve çeşmelerin simetrisi, hepsi bir geometrik düzen ve uyum içerinde uzayıp gidiyor. Kesinlikle buraları es geçmeyin.

Versay Sarayı Ziyaret Saatleri: Saray kısmı pazartesi günleri hariç her gün 09.00 – 17.30 saatleri arasıda gezilebiliyor. Son giriş 17.00’de. Gişe de 16.50’de kapanıyor. Bahçeler ise her gün 08.00 – 18.00 arasında gezilebiliyor.

Versay Sarayı Biletleri: Saray 18 yaş altı herkese ücretsiz. Yine de bu ücretsiz haktan da yararlanmak için de internet sitesinden ücretiz biletinizi almanız ve bir ziyaret günü saati belirlemeniz gerekiyor. 18 yaşından küçük değilseniz Versay biletinizi hemen online bir şekilde buradan alabilirsiniz.

Dilerseniz sarayı rehberli turla da gezebilirsiniz. Rehberli tura bilet almak için tıklayın.

Versay Sarayı’na Ulaşım: Saray Paris’in 16 kilometre kadar dışındaki Versailles komününde kalıyor. Buraya geliş için RER C hattını kullanıyorsunuz. Versailles Château Rive Gauche durağında inip 10 dakikalık bir yürüyüşle saraydasınız. Konum için tıklayın.

Paris’te Pek Bilinmeyen Yerler

Fotoğraf Kaynak: Charlota-Blunarova / Unsplash

Yukarıda Paris’e ilk kez geleceklerin izlemesini önerdiğimiz rotayı verdik. Paris’e ilk kez gelmeyenler veya burada 5 günden fazla zamanı olanlar ise turistik yerlere göre daha az keşfedilmiş Paris önerilerimizi Az Bilinen Paris: Alternatif Bir Paris Rehberi yazımızda bulabilirler.

Paris’te Yeme-İçme

Paris’ten tüm mekan önerilerimizi Paris’te Ne Yenir, Nerede Yenir – Meşhur Restoranlar Ve Cafeler & Fransa’da Ne Yenir? En Meşhur Fransız Yemekleri & Tatlıları yazılarımızda bulabilirsiniz.

22 Comments

  1. Merhabalar,

    Bir gün bir gezilecek yerler rehberine övgü yağdırmak için vakit ayıracağımı düşünmezdim ama işte buradayım. Kardeşimle ilk yurt dışı gezimiz için 1 haftalık Benelüks turunu seçtik ancak gezdirilecek yerler hep tur ekstrasına girdiği için kendimiz gezmeye karar verdik. Turumuzun ilk üç günü Paris ile başlayacaktı. İlk defa yurt dışına çıkmanın tedirginliğiyle “Ne yaparız, nasıl yaparız?” diye internette gezinirken yazınızla karşılaştım ve kendimi hazine bulmuş gibi hissettim. Yazınızda bahsettiğiniz yerleri öncelik sıralarımıza ve yakınlık durumuna göre üç güne böldüm, verdiğiniz ipuçlarını hem aklıma hem defterime kazıdım. Yiyecek içecek noktaları, ulaşım, müze biletleri derken tadı damağımızda kalan bir gezi planı oluşturdum sayenizde. Ne yazık ki sadece üç günümüz vardı, gezi sonunda kardeşim de ben de sizin de bahsettiğiniz gibi 1 haftamızın tamamının Paris’te geçmiş olmasını diledik. Tur sonunda turdaki diğer kişiler bize gıpta ettiklerini, ekstraların da çok yüzeysel kaldığını söylediklerinde kararım için daha da mutlu oldum. Bu gezimizde ulaşımda bize çok yardımcı olan Moovit uygulamasına ve ince ince işleyerek yazdığınız bu yazı için sizlere teşekkürlerimi borç bilirim.

    Sevgilerle.

  2. Merhaba, aralıktaki gezimizi tamamen bu yazıyla planlıyoruz, tüm emeğiniz için teşekkürler. Noel pazarları için Strasbourg hızlı tren 2,5 saat demişsiniz, ben bulamıyorum trenler 6 saat gösteriyor, acaba bilet için önereceğiniz bir site var mıdır? Hızlı trende sanırım navigo pass geçmiyordur :))

    1. Merhaba
      TGV (hızlı tren) yazan trenlere bakacaksınız. Navigo maalesef geçmez

  3. Merhabalar,

    Paris gezimizde bu güzel ve ayrıntılı yazılarınızdan oldukça yararlandık. Emeğinize sağlık. Bizim seyahatimizi görmek isterseniz blogumuza bekleriz. Teşekkürler, sevgiler

  4. Merhaba
    5 günlük Paris seyahatimin sonuna geldim bugün ayrılıyorum Paris’ten sizin önerilerinizle gezdik kesinlikle yazınız ve yönlendirmeleriniz çok detaylı ve tatmin edici.Teşekkür etmek istedim.Emeklerinize sağlık

    1. Merhabalar, çoook sevindik güzel geçmesine ve tavsiyelerimizin işe yaramış olmasına 🙂 Daha nice seyahatlerinizde görüşmek üzere…

  5. Harika bilgilendirici bir yazı olmuş. 15 yıl önce gitmiştim. Bu sefer çocuklarla gideceğiz temmuzda. 2 gün disneyland,3 gün Paris olacak. Yazınız rehberlik edecek. Emeğinize sağlık

    1. Çok teşekkür ederiz beğenmenize çok sevindik. Şimdiden iyi tatiller olsun 🙂

  6. Merhaba,

    Yazılarınız çok değerli ve bizim için gerçekten rehber oluyorlar; öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Emeğiniz için teşekkür ederiz ve umarız hep yazmaya devam edersiniz 🙂

    Ulaşımla alakalı yazılarınızı okuduk ama bir sorumuz olacak; gözümüzden kaçmışsa affedin 🙂 Navigo Weekly Pass bizim durumumuz için mantıklı bir seçim olacak gibi durmasına rağmen müzeler için önden bilet alma opsiyonumuz kalmamış oluyor sanırım, değil mi? Navigo Weekly Pass elimizde olmadığı için internetten önden bilet alamayız diye anladık. Sizin bir öneriniz var mı; biz durumu yanlış mı anlıyoruz?

    Şimdiden çok teşekkürler 🙂

    1. Merhaba öncelikle şu iki kartın ayrımını açıklayalım. Navigo pass almanızı tavsiye ettiğimiz, sadece şehir içi ulaşım ile alakalı bir kart. Sizin bahsettiğiniz durum ise Museum Pass veya City Pass gibi müzeleri de içeren kartlar. Biz onları mantıklı bulmuyoruz. Biz daha hesaplı çıktık tek tek bilet alarak kendi programımızda. Yani önerimiz sadece gitmek istediğiniz müzelere online biletlerinizi tek tek alıp Navigo pass’ı da Paris’teki ilk gününüzde edinmeniz 🙂

  7. Merhaba, bu güzel rehber için teşekkürler, her zamanki gibi okuması çok keyifliydi. Biz de 1 ay sonra Paris’te olacağız 🙂

    Bir kaç ufak sorum var, haftalık navigo pass CDG havaalanındaki metro/tren gişelerinden çıkartılabiliyor mu? Anladığım kadarıyla resident olmak gibi bir koşul yok fakat 1 fotoğraf lazım? Bir de bu bilet CDG – Paris arası sefer yapan Roissy Bus’ı kapsıyor mu?

    Şimdiden teşekkürler 🙂

  8. Paris yazılarınız sonrası yorum yapmadan edemedim; her yazınız ayrı bir özen, emek ve ayrıntı içeriyor… Zira gezi planlarken (ki sürekli planlıyorum) umarım bizevdeyokuz’un bir yazısı vardır diye umut ederek sitenizi açıyorum…Eşim bile gezerken ” bizevdeyokuz nereyi önermiş bak bakalım ” diyor artık 🙂 Yazılarınızı okumak, plan yaparken adeta ders çalışmak gibi :))

    Belli planlar çerçevesinde ve kolaylık oluşturacak şekilde hazırladığınız, sizin için yorucu, bizim için keyifli yazılarınız için kendi adıma bir kez daha çok teşekkür ederim… Ben de oluşturduğum blog sitemde bir adet yazı yazmış olabilmemin haklı (!) gururunu; aynı zamanda yazamadıklarımın da stresini yaşıyorum :)) Çünkü mevcut iş ile, yazı yazmayı birlikte yürütmek, buna konsantre olmak, gerçekten çok zor; o yüzden bunu işiniz haline getirmiş olsanız bile; size helal olsun demek istiyorum :))

    Birçok Avrupa kentine gitmiş biri olarak bir türlü Paris’e gidememiş olmanın verdiği hafif hüzünle birlikte, sürekli Paris yazılarınıza bakıyor ve eşime gitme konusunda her gün belli dozlarda baskı yapıyorum :)) Kendisi 8 yıl Fransız okulunda okumuş olmasına ve muhtemelen bir Fransız’ın bilmediği grammer’ları bilmesine rağmen, Euro’nun yükselişi karşısında, gitme konusu, maalesef 16548 defa düşündürüyor.

    Umarım en kısa zamanda biletimizi alırız da, ben de kağıt-kalemimi ve çay/kahvemi alır, sizin yazılarınızdan programımı oluşturabilirim.

    Bu arada, 3 kişi devam edeceğiniz güzel yollarda size mutluluklar ve yeni maceralar dilerim; sizin adınıza çok sevindim 🙂 Umarım bir gün tanışma fırsatımız olur 🙂

    Cansu Aydın ( Siz Ekim’de Paris’te iken, o sırada Endülüs’ü gezen, bu sırada sizinle Instagram’dan konuşurken size Cordoba’yı Sevilla’dan daha çok beğendiğini söyleyen (bu sizde biraz şaşkınlık yaratmıştı) ancak sonradan bu karşılaştırmadan bir tık “pişman mı olsam acaba” diye düşünen avukat kız :)) )

    1. Cansucum,
      Çok teşekkür ederiz. Gerçekten çok ama çok emek ve zaman döküyoruz rehberlerimize. O yüzden çok mutlu etti bizi yorumun. <3

      Ülkemizin ekonomik durumu, Lira'nın değersizleşmesi hepimizin boynunu büktü. Ama hep şunu görüyoruz ne yaparsak yanımıza kar kalıyor. Öyle görünüyor ki yönetim değişmedikçe yarın ekonomik durumumuz bundan iyi olmayacak. Her şey gün be gün erişilebilirlikten çıkıyor. O yüzden yine de ertelemeyin derim ben.

      Yorumunun son cümlesine çok güldüm ama bunun içine dert olmasına da kıyamam. Bunda ne var Cansucum, elbette farklı zevkleri olabilir herkesin. Ben de senin sayende farklı bakacağım Cordoba'ya. Her zaman fikirlerini bekleriz.

      1. Belki de beklentiler yüksek şekilde gidince, gezdiğimiz yere karşı daha eleştirel oluyoruz; sanırım benimki de o hesap oldu. Bir de Cordoba sakin geldiği için, gözüme güzel gözüktü. Yine de Endülüs’ün her yeri ayrı güzel deyip olayı toparlayayım ben :)) Paris’e gelirsek; birkaç gündür eşime Paris diye tutturmazken, bu kez eşim Paris esprileri yapar oldu ( ortamdaki sinsi sessizliği hissetti herhalde ) :)) Bu yüzden bayramı çocuklar gibi bekliyorum acaba gidecek miyiz diye :)) Eğer gidersem mutlaka yazacağım… Cevabınıza ve samimiyetinize çokça kalp gönderiyorum <3 <3 <3

    1. Merhabalar,
      Daha iyisi olacak, umarız bu yaza. Güzel açılımlarla geliyoruz yakında.

  9. Merhaba paris te ne yenir, en iyi paris restoranları yazınızı sitede bulamıyorum link aktif değil.Siteden kaldırdınız mi?
    Haftaya paris e gideceğim gonderebilirseni çok sevinirim.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir